Dün gece Nevizade de Moonsco ve Fuh ile demleniyorduk.. Sokakta ki dar kalabalıkları izlerken algılarım kapandı ve kendi içime döndüm. Çok değil bir kaç aydır hayatım nasıl da değişmişti. Düşüncelerim-uyku düzenim-beslenme alışkanlığım-belki bakışlarım-asabiyet ve sabır düzeyim ve insanları algılayış şeklim ve hatta şemalim…Saçlarım daha da uzadı, kilo verdim, aldım sonra yine verdim. Şampuanımı yine değiştirdim, çocukken başucumda olan çalar saatin aynısından buldum ve aldım birkaç gün sonra da aynı saati reklam afişlerinde gördüm.Artık sabahları 06.30 da sürünerek te olsa kalkabiliyorum, kahvenin ardından günün beni bekleyen zaman dilimlerine ayna da kendimi izleyerek hazırlanıyor ve kahverengi kapıdan atıveriyorum kendimi hayatın ortasına.Burası zaman geçtikçe daha da sıkıyor beni. Etrafımda işinden çok geyik ve kur yapan küçük insancıklar ve onların seks-ihtiras ve yalan dolu dünyaları. Kameraların karşısına geçip cümle kurmalarını izlerken nasıl da naylon bi suratları olduğunu düşünüyorum. Bacaklarını aralamadan bu işi yapamayan bu küçük insanlarla aynı oda da bulunmak ve kıyafet- laila- ve makyaj sırlarını dinlemek zorunda kalmaktan nefret ediyorum. O arada kulaklığımı yerleştiriyorum küçük kulaklarıma ve rock’ın en güzel kadınlarını dinliyorum.Bu arada o sarışın kedi var ya… Ölmek üzere..Parazitleri vücudun da yara yaptı. Hırlıyor, öksürüyor ve hala bizim bahçe de ama bu sefer içeri almamızı değil ölmeyi bekliyor.Şarlo evden gitti. 5 gündür yok. Geniş insan karakterinden hiç birşey kaybetmedi… 2 haftaya kadar yollarımızı ayıryoruz. Sezon geldi yeni ev arıyoruz. Şehrin merkezinde oturcaz diye yırtınıyoruz tabii. En güzeli Cihangir ve yavuklusu Beşiktaş bu yıl koynuna alamayacak gibi gözüküyor bizi. Hepsi bir yana kendimi tamir etmeye başladım. Neyse ki Dio konseri var belki bu yaz başka topluluklar da gelir.. Belki heyecan süre gider.. Belki aşık oluruz… Belki yazmaya başlarız,yeniden. Belki bu iğrenç nedya dünyasından kurtulur başka bi iğrenç sektörün kollarına atılırız. Belki tatile gideriz… ağlamayan bi portakal düşleriz nasilsa hiç bir portakal ağlamaz sanırız.. sonra o portakal da ağlar..belki hiç bişey yapmadan durur ve hep “nasılsa hayat uzun bigun nasılsa yaparım diyip bi türlü yapmadığımız” şeylerin acısını kuytu bi yerimize saklamaya çalışırıs..” dimi?