bildirgec.org

hilaydan

11 yıl önce üye olmuş, 23 yazı yazmış. 67 yorum yazmış.

Bir masal vardı !

hilaydan | 10 October 2003 16:42

Bir masal vardı arkadaşlar, yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir şeydi ;

Bir kız varmış, bir de ona kötü davranan bir abisi mi, babası mı bir adam varmış, sonra bir gün kıza kötülük olsun, yapamayıp sonunda cezalandırabilsin diye onu bir odaya koymuş, önüne de bir yığın saman vermiş ve bir yün eğirme makinası gibi bir şey sanırım, bunları sabaha kadar altına çevir demiş, kız çok üzülmüş, ben bunu nasıl yaparım diye çok ağlamış, sonra bir peri gelmiş, kıza yardım etmiş ve samanları o çevirmiş altına. Bunu gören kötü adam çok sevinmiş, bu sefer daha büyük saman balyaları vermiş, sonra peri yine kızcağıza yardım etmiş. Daha sonra, kötü adam bu sefer kızı yine bir odaya koyup bu sefer oda dolusu saman vermiş, ama sonra ne olmuş? Ne olmuş bu masalın sonunda? Gerçekten (sallamadan) hatırlayan ve bilen var mı içinizde acaba?

En son ne zaman ağladık ki biz?

hilaydan | 10 September 2003 17:26

En son ne zaman ağladık ki biz? Yada hiç kafamızı kendimize kızdığımız için vurduk mu duvara, yada ağzımızı yastığımıza dayayıp bağırdık mı duyanlar deli sanmasın diye, yada yedi kafayı işte sonunda demesinler diye, insanın içine ağlaması nasıl olur? Gözyaşlarımı içime akıttım, bu öyle saçma ki, hem de nasıl kendine kötülük. Akıtma kardeşim içine, bırak ıslansın yastığın, öbür tarafını çevirirsin, bırak deli de desinler, bana parmağınla bir akıllı göstersene! Farzedelim gösterdin, o hangi kriterlere göre akıllı ki! Kim koymuş akıllı olmak sınırlarını, aklı başında, ciddi bir insan o, Allah Allah, bence kendine hakim olmak için akıllı uslu kisvesine bürünmüş bir deli o. Ya deli görünen sen, o? İnsan çoğu zaman deli görünmek ister, aklı başında, sorumluluk sahibi, duyarlı olunca üstüne binen görevlerden kaçmak için deli kisvesine bürünmediğini nasıl ispat edeceksin? Kendindelik. Hayır, deli olmak lazım, saçma sapan şeyler yapmak, kafana göre saçıp savurmak, dilediğini yaşamak. Nasılsa birgün, işte o son gün, keşkelerin çokluğu nasılda boğacak seni, belki birgün o boğazımızı sıkan şey bu keşkelerin çokluğu olacak, hayatımızda onlara ayırdığımız özel yerler. Sanki bilerek mi yapıyoruz ne? Bilerek acı çekmek, sonunu bildiğin halde, savrulmak,nereye kadar, hangi zamana kadar, kaç yaşına kadar? Kendimi tutuyorum, neden tutuyorsun? Ne için, neden, hangi sebepten ve kimden kaçıyorsun, bıraksan birşey yapacaksın sanki, sanki kendin kendini bıraksa birşey yapabileceksin, peh. Yapta görelim. Olmaz yapamam, sen biliyormusun benim yaşadıklarımı sanki, sanki herşeye şahitsin, sanki senmişim gibi konuşmamı isteme benden, belki yaparsın, ama güvenirsin kendine de yaparsın, sonrasında sahip olacağın pişmanlıkları düşünürmüsün ki? Üst üste binerler pişmanlıklar, kafanın tepesine, ezilirsin altında, sen duyarlısın. A, ha, hah, duyarlıymışım, olmak istemiyorum, hatta hiçbirşey olmasamda olur, okyanusun azgın dalgalarının yüzyıllarca dövdüğü büyük bir kaya parçası olayım da üstüme türlü şekiller ve delikler oluşsun buna razıyım, birşeyler olmaktansa. Birşeyler olmak insana birşeyler katar, istemediğim birşeylere sahip olmak bana ne katacak ki? İstemediğim şeylere sahip olmak sıkıntısı katacak. Peki istediğin şeyleri ne kadar arzuladığını nereden biliyorsun, pişmanlık senin için, senin varlığın zaten bir pişmanlık içerisinde doğdu. Bundan sonra yaşayacağın hayata damgasını vuracak olan da bu işte. Kaya parçasıymış, güleyim, insansın, öyle kalacaksın, yaşayıp duracaksın izin verildiği ve kendine izin verdiğin sürece. Şu an artık sonsuza kadar bir daha nefes almamayı istesem artık kendime izin vermemiş mi olacağım? Kader.

Ne diyor bu?

hilaydan | 17 June 2003 16:37

Geçen gün laser printer’ım bozuldu. Şu ünlü bilgisayar markalarından birinin servis merkezini aradım, Çıktı bir kız, bırbırbırbır konuşuyor, en son nasıl yardımcı olabilirim’i yakalayabildim. Sorunu anlattım. Bana aynen şöyle dedi, yani aynen aktarıyorum; Size zahmet olacak ama, bozuk olduğunu söylediğiniz printer’ın arkasını çevirip, oradaki metal rengi, siyah yazılı üzerinde bir takım numaraların olduğu etiketi görürmüsünüz lütfen? – Evet, gördüm. (diyorum ben de saf saf, toparlayamadım bir an) – Şimdi, yine sizden rica etsem, görmüş olduğunuz o etiketin üzerindeki numaraların neler olduğunu benimle paylaşırmısınız? – ???!!!! hıı, ne diyor bu yaa. Ne paylaşması. Dumur oldum diyebilirim. Yine toparlayamadım tabiiki, söyledim, ve şaşkınlıkla kapattım telefonu. Paylaşmıycam kardeşim numaralarımı senle. Onlar benim numaralarım belki. Sen kimsin senle paylaşayım. İnanın çok şaşırdım arkadaşlar. Çok kişiye de anlattım yani, katıldılar gülmekten. Var mı böyle birşey. Ben ilk duydum. Paylaşcakmış benimle. Belki ben seninle paylaşmak istemiyorum numaralarımı :)))

Kendimce

hilaydan | 05 June 2003 15:55

Tesadüf ile ilgili bir yazı okudum da hafifte bugün. Sonra ahkam kesmeye başladım, ancak birkaç cümle sonra diğer yazılanları aklıma getirince yazdıklarımın daha çok kendimle ilgili olduğunu düşündüm ve ahkam kesmek kısmına yakışmayacak bu düşüncelerim dedim. En iyisi ben bunu günlüğüme yazayım dedim ve öyle yaptım. Bana özel gibi geldi, o yüzden.

Eskiden (cahiliye dönemimde) kaderden çok korkardım, çünkü kaderle ilgili hep kötü, olumsuz şeyler söylenir, “çok iyi bir kaderi varmış” dendiğini hiç duymadım ben, ancak geçen yıllar içinde o an için kötü yada benim aleyhime diye nitelendirdiğim başıma gelen olayların sonuçlarının daha sonradan nasıl benden yana olduklarını gördüm, nasıl lehimde olduklarını, ya da onları nasıl lehime çevirdiğimi gördüm. Lehime çevirebilmem de kaderdi, yada onları yaşayıp zararsız kurtulabilmem de, yada olayların sonucunda yerlerde sürünmem de. Yada olayların sonucunda çok acı çekmeme rağmen kendimi belirli yönlere kanalize edebilmem de kaderdi. Şu varki; sapmış bir insan da olsaydım (kendi standartlarıma göre), öyle yaşamak da benim kaderim olacaktı. Ancak Allah insanlara akıl vermiş, nasıl yönleneceğin çevresel faktörlerin yanında, belli bir beyin gücüne ulaştığında sana bağlı. Kendini sapkınlıktan yada yanlış yollardan kurtarabilirsen eğer, düze çıkıp insan gibi yaşamaya başlarsan eğer, en büyük görevlerinden biri olan düşünüp doğruyu bulma görevini yerine getirmiş olursun, ki bence aslında insanın düze çıkması da bir kaderdir. Artık kaderden korkmuyorum. Artık tesadüflerden rastlantılardan daha çok korkuyorum, Allaha inanan bir insan olarak, onun benim başıma çok daha büyük belalar getirmeyeceğine inanıyorum yada sonuçlarının artık korkunç olmayacağına. İnsanın yaşanan herşeyden bir ders çıkarması gerektiğine ayrıca inanıyorum, tekrar edilen hatalar hayatı çekilmez kılınca geri dönüşü zor oluyor, hatta bırakın geri dönüşü devam etmek bile nefes almayı fazlasıyla zorlaştırıyor. Yaşamanın bir sınav olduğunu düşünüyorum, ve her şeye olgunlukla göğüs germenin ve isyan boyutlarına varmadan kendine hakim olabilmenin, inancını yitirmeden tam tersi o inançtan güç alarak yaşama devam edebilmenin sınavdan kolay geçebilmenin yolu olduğunu düşünüyorum ve hayatımda bunu gözlüyorum. Tesadüflere inanmıyorum, her tesadüfün zaten olacak olan olduğunu düşünüyorum. Her tesadüfün bir kader olduğunu düşünüyorum.