bildirgec.org

kadın erkek hakkında tüm yazılar

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (6)

astral | 01 March 2010 09:45

Ya oturmalıydı, ya televizyonu açmalıydı, ya kendine şöyle güzel bir çay demlemeliydi ya okumalıydı ya bir arkadaşını arayıp gezmeliydi… Ama bir şey yapmalıydı! Bir şey!…

Çıkıp biraz yürüse miydi? Yo, hayır bu havada yürümeyi hiç sevmezdi.

Böyle ne yapacağını bilemez bir halde düşünmemeliydi. Bu yorucu konuşmadan sonra biraz oturmak iyi gelir diye düşündü. Oturdu cama bakan, beyaz tüller sarkan kanepenin kenarına. Bir bacağını kıvırdı, dışarıya bakıyordu. O çok sevdiği tüllerinden akşamı seyreder buldu kendini. Böyle boş boş durmak düşündürüyordu onu.

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (5)

astral | 28 February 2010 20:19

Adam hala kapının ardında, öyle durmaktaydı, ayakta. Kapanan kapının ardından baka kalmıştı öylesine hareketsiz…

Öylesine sımsıkı sarılıp sonra kaybettiği sıcaklıklarını düşünüyordu. Hareket edemedi. Kaldı öyle, kapı kapandı ve hala bir adam vardı kapının ardından bakan…

Giden yolculuklarını düşünüyordu belli ki… Ya da yolculuklarının nereye varacağını… İçinde ki acıları dindirmek için acil bir kadeh şarap mı almalıydı?

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (4)

astral | 24 February 2010 12:27

– “GİDİYORUM.”

Can sessiz kaldı. Konuşulacak bir şey yoktu ne de anlaşılacak…

Esin Can’ın gözlerinin içine bakıyordu.

Belki bunca olandan sonra ve yüreğinde ki sevgiyi terk etmeden önce, aşkının aşkını terk etmemesi için aşkının gözlerine bakıyordu.

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

Bir sözcük bekledi son kez ya da tutup elinden çekmesini kendine.O giderse yapayalnız kalacağını hissedip, sımsıkı sımsıkı sarılmasını diledi tutkuyla.

Can ne bir şey dedi ne de bir hareket belirtisi gösterdi. Gözleri donmuş gibi bakıyordu. Anlam yoktu.

Anlam aramadı artık Esin. Kaç kere açtığını bilmediği kapıyı son kez açtı kendi dünyasına açılan yolda…

II Esi dışarıya çıktığında akşam olmak üzereydi.

Günü geceye bağlayan bu saatlerde yüzüne, bedenine vuran bir rüzgarın peşi sıra düşünüyordu, içini yakarcasına “yıllar boyu ! yıllar boyu !” diye. Vurdu kendini yollara, kendini verdiği adamın yerine…

Pencerenin hangi tarafından bakıyorlar, onu bile anlatamıyorlardı birbirlerine. ‘Gölgeler açık veriyor’, diye düşündü içinden.

Gölgeler açık veriyor…

zehr-i girdap, akşamlar…

astral | 24 February 2010 10:38

Parada leke kadar izi yok şimdi bu akşamların… Şehvet-in meçhul tendi bir zamanlar; şimdi zehr-i girdap, akşamlar…

Nankörler denizinde dehlizler yorulur mu? Sır tutar mı denizde kayalar? Her anı sana birer kaya olarak döndüğünde hala akşamlar o kadar sakin midir; hani kendini gecenin kollarına huzurla bıraktığı akşamlar…

O saatler ki, -çok düşünmüşsündür- gündüzle gecenin ortası; şehvetle ızdırabın ortasıdır, aşk… İşte o kadar, işte o kadar.

İşte o kadar dediğin hiçbir şeyin, hiç de o kadar olmadığında, hayallerin leğendeki kağıt gemiden daha korunaksızdır.

Bir çocuk için bu eğlenceliyken senin ayaklarının yerden kaymasıdır ki, bir yandan da tutman lazımdır kendini; hiçbir şey çaktırmadan devam etmen gereken bir yaşamın vardır çünkü.

Çünküleri çoktan, çoktan geride bırakmak isterdin oysa ve en güzel günlerinin onunla geçmesini… O gitmişken ve yalan şerbetinde boğuluyorum demekten yorulmuşken; yaralı bir hücre gibi tedavi etmen gerekir kendini.

Yeni baştan, devamlı ve elbette zorunlu olarak; böyle olması gerekiyor. Oysa bütün zorunlulukları çöpe attığımız bir düzlemden gelmiyor muyduk, el ele… Güldürme beni, el ele mi?

Gölgeler Açık Veriyor3

astral | 23 February 2010 09:45

corbis.com
corbis.com

Can, pencereye doğru yaklaştı. Evin salonunda oturuyorlardı. Çokta büyük olmayan bir salonları vardı. Salonun en güzel yanı bembeyaz, salonu ışıl ışıl yapan tülleriydi. Güneş giren bir evleri vardı.

Tüller, mobilyalara uyum sağlıyordu. Sıcacık olumlu bir etki yaratıyordu eve girer girmez. Hem öyle yarım da değil aşağı kadar uzanan tüllerden.

Salonun üç tarafında da pencereler vardı. Can’ın sırtı dönük bir yandan dışarıya bakıyordu. Dışarı aydınlıktı, zamansa öğleden sonraydı.

Gölgeler Açık Veriyor 2

astral | 21 February 2010 18:18

Esin’i, Can tam bu an avucunda hissetti. Bir şeyleri ortaya çıkarmak istiyordu. Aslında içinde kalan ve konuşmak istediği şeyler vardı. Bunlar yılların getirdiği tortulardı. Artık çıkmak istemekteydiler.

Tam bunları düşünürken Esin’in heyecanlanması Can’ın daha da hoşuna gitti. İstediği buydu. Tam zamanı dedi, Esin’in üzerine gitti.

“ Sen sinirleniyorsuun! Demek ki seni sinirlendirecek bir şey var…”

corbis.com
corbis.com

Can bunları oldukça rahat, gevşek bir şekilde, yüzünde hafif bir gülümsemeyle söylemişti. Esin’in kapana kısıldığı ve amacına yaklaştığı düşüncesi olayı daha da zevkli hale getirmişti.

“ Hiç yorulmayacaksın değil mi ?”

santral taklidi

astral | 20 February 2010 17:22

Ne zaman bu şehirde iki üç kalsa patlıyor, elektrik santrali taklidi yapıyordu.

Oysa yapmasına gerek yoktu. Zaten yapısı oldukça mesafe koruyucu bir çember içeriyordu. Dedim ki, bu adam bu kadına katlanamıyor. Bir adam şehir dışından geldiğinde, çok yorgun olsa da, bal börekse ve buradayken sinirli oluyorsa bu kadının yüzüne katlanamıyordur.

Şu gitse de kimle birlikte oluyorsa olsa diye geçiriyorum içimden. Var bunda bir şey. Banane. Banane olur mu? Bunun tavrı siniri aynen yansıyor.

Koruyucu kalkan mıyım ben? Şu kadınlar, rahatlatıcı nice kadınlar ne kutsal varlıklarmış onlar. Bal oluyormuş kimi insanlar. Töreler de pek iş görmüyormuş, insanın ruhuna hizmet eden gerekliymiş. Kimilerinin ruhu neresinde bilinmez ama bilen biliyor demek ki. Bu şehirde bu ruh eror veriyor, olan bu.

corbis.com
corbis.com

Adam her zaman tertemiz ve karizmatik, hoş kokulu, çok hoş. Sanki kokuya tav olunurmuş gibi kimi zaman. Ki, kimileri de oluyor demek ki. Adamın sinirleri alındığına göre ince ince. İnce ince olan diğer hususları bilemesem de tahmin ediyorum. Kimileri çalışmayı pek sever. Kaçıştır. Evden. Kafadan, düşüncelerden, düşlerden, kurmamak için yoldur. Yollar dahi iyidir. Başka yollara çıksa da ruhun ilaç gelir yorgunluk. Yorgunluk da ilaç mıdır? Öyledir. Tamamiyle. Bunu da anladım ya, başka bir yerdeyim anladım.

Gözlerinde Kalbin Görünüyor

astral | 20 February 2010 13:41

‘Mastırdan arkadaşımdı. Yıllardır fallarda çıkıyordu da ben fark etmemiştim. İçmiş o gün, epey. Bana açılacak ya.’

Kıkırdıyordu bir yandan. Gözlerinin içi ışıl ışıl. Umut ve şen kahkahasıyla anlatıyordu, canım arkadaşım. Şaşkınlıkla dinliyordum, nereye gelecek bu hikaye diye. Dört yıllık ilişki üzerine bana anlattığına bak diyor bir yanım, inanmıyordu. İnanmadığımsa, birinin ona yazması değil, bunca yıl ömrüm dediği adamın üzerine başkasına dan diye heyecan duyuyor görünmesine aldırış edemiyordu bir yanım/ bin yanım.

‘Facebooktaki tüm resimlerimi nasıl incelemiş. On üçüncü resimde beyaz oje sürmüşsün. Beyaz mı sürmüşüm dedim; ben bakıverdim, hatırlamıyorum. Yüzünde makyaj yok, çok masum çıkmışsın. İşte o benim en sevdiğim resmin. Asıl sen, osun. Yalın. Gözlerinde kalbin görünüyor. Geldiğimde alnının tam ortasından öpeceğim dedi. Ben de ne dedim biliyor musun? Sen gel, ilk önce sana sarılıp koklayacağım. Bunu söyleyince sesi birden kesildi. Çok etkilendi Leyla! Ay çok heyecanlıyım. Hemen gelse, bana ne dedi biliyor musun? Sen üç çocuk yapacak kadınsın. Aslında ben senden on çocuk isterim ama senin bünyen dayanmaz. Üç çocuk yeter. Kimse senin değerini bilmemiş. Ayrıca ne diyor biliyor musun? Çok feodal tarafları var Leyla. Akşam kaçta eve gidersin? Bu akşam Cuma, sen bu akşam dışarı çıkar mısın? Dışarı çıkarken ailene ben geç geleceğim mi dersin, geç gelebilir miyim mi dersin, dışarı çıkabilir miyim mi dersin, emrivaki mi yaparsın yoksa izin mi alırsın, bunu ne sıklıkla yaparsın, hangi cümleyi kullanırsın? Aileni üzme, onlar önemlidir diyor. Ben de dedim ki: Yok her zaman güzelce izin alırım. Ay çok heyecanlıyım. Kalbim patpat çarpıyor!’

-‘E iyi de Ahmet ne olacak?

– ‘Ne olacağı mı var? Yılbaşında beni dışarı bile çıkarmadı. Yıllar geçti, adamın değiştiği yok; üstelik yüzüğümü verdiği yok. Bıktım. Dönmeyeceğim ona.

-‘Ne oldu evlilik hayalleri, hepsi suya mı düştü?

Gölgeler Açık Veriyor 1

astral | 20 February 2010 12:08

Can durup dururken sordu, ‘Satılmış ruhlar kermesinde hangi yarım kürede olduğunu düşünüyorsun?

corbis.com
corbis.com

Esin pek önemsemedi Can’ın sorusunu. Alışkındı. Can zaten farklı bir insandı. Nereden çıktı bu diye düşünmedi.

Aklına geldi ve sordu diye düşündü. Pek de düşünmek istemedi işin aslı. Can felsefeye, dünyaya çok kafa yoran bir gençti.

Can’ın bu yönünü seviyordu ama şu an hiç de kendini bunlara kafa yoracak halde hissetmiyordu. Soruya kendi tarzında, gülümseyerek, rahat bir şekilde yanıt verdi.

Islak Düğün

astral | 18 February 2010 13:01

İstediklerimin kala kaldığı bir an/ bin an. Kalakaldığım onca anın kaçında sen varsın, ben varım? Yalan dolan bu meşk oyunları, nihayet ayılan kadının dudaklarında aşk yazmıyor. Aşk yazmamasıysa aşkla tanışması.

Uzaklarda bir kadının düğünü var. İç soğukluk duyan kadının ıslak dünyasından son vedası bu şarkı, ağlıyor; göz yaşları yağmurları kıskandırırken, o da sessizliği kıskandıranlardan… Oysa içinde ne çığlıklar var.

Uzaklarda bir kadın evleniyor. Aşk yanmış bir yakamozda çoktan kaybettiği cehennemde. Hiç tutamadığı çiçeklerini atmış ateşin tam ortasına. Kadın düğünlere gitmeyi hiç sevmezmiş. Dalga geçenlerdendi kimi törenlerle, törelerle. Bir gün dergide bir model fotoğrafında yere fırlattı ömrünü. Sanmıyordu.