Ya oturmalıydı, ya televizyonu açmalıydı, ya kendine şöyle güzel bir çay demlemeliydi ya okumalıydı ya bir arkadaşını arayıp gezmeliydi… Ama bir şey yapmalıydı! Bir şey!…Çıkıp biraz yürüse miydi? Yo, hayır bu havada yürümeyi hiç sevmezdi.Böyle ne yapacağını bilemez bir halde düşünmemeliydi. Bu yorucu konuşmadan sonra biraz oturmak iyi gelir diye düşündü. Oturdu cama bakan, beyaz tüller sarkan kanepenin kenarına. Bir bacağını kıvırdı, dışarıya bakıyordu. O çok sevdiği tüllerinden akşamı seyreder buldu kendini. Böyle boş boş durmak düşündürüyordu onu.Öylesine kapatmışlardı ki gövdelerini kollarıyla, tutsa yakalayacak ama asırlar var aralarında. Yalnızlaşmışlar. Kelimeler somutlaşmış ve her duvara vurduklarında kendilerini bulmuşlar yumruklarında. Oysa ki, hırpaladıkları kendileri.Şimdi soruyor, yıllar sonra. “ Satılmış ruhlar kermesinde hangi küredesin ” diye. Kim farklı kürede ki …?! Herkes aynı havuzda.
Ve kimse kendi içinin, gülünün suyunu öpmüyor.
Söylediği laf için pişmanlık duydu. Neydi ona bunu söyleten? Tamam, satılmış ruhlar kermesinde herkes ruhunu satmaya devam ediyor. Satıyorum diyen de satıyor, satmıyorum diyen de. Yok bunun farklı bir açılımı.
Bunu sormanın anlamının olmadığını şimdi anlıyordu. Ama öyle değil. Onun kafasındaki gibi algılanamayacağını şimdi anlıyordu.

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

Belki Esin’le ortak yanı buydu. İkisi de kelimelerin nafile olduğunu düşünüyordu. Ama o zaman da öyle düşünseydi eğer, bu lafı etmeyecek sonunda çekip gitmeyecekti Esin. Yıllar yılı nasıl olduysa öyle olacaktı işte.Ne oldu ki, şimdi bir parça kişisel yoksunluk duymasından başka. Ama belki kişisel yoksunluk duymak için değil de beyninde yaşadığı şeyleri Esin’le paylaşmak istemişti. Tabii, Esin’in konuşmak istemediği sorunlar. Sorun olduğu bile konuşulmayan sorunlar…Can’ın gözleri gecenin içinde, düşünüyordu. ‘Hep üzeri kapatılan konuşmalarda aslında kapatılamayan bir şeyler var.İncinmek, konuşmak istemediğin için hiç konuşmadık. Ne senin ağlamana dayanabilirdim ne de içine oturan bir şeye. Ama ne yazık ki, benim içimde de kalan şeyler vardı. Bunu sen de biliyordun. Zamanla anladım ki, olmuyordu. Birikiyordu.’‘Birikmişti . Ama belki bu yıllardır süregelen sorunlar olmamalıydı. Onları artık halletmek istiyorum.Sana göre bir şey yok çünkü bir şeyleri bilmeyen benim. Artık böyle gidebileceği bir yerde değiliz. Bunları geçiştirmeden sakince konuşmamız gerek Eğer konuşamıyorsak, zaten ilişkimizde sorun var demektir. Bu böyle olmamalı. Böyle gidemez.Kalktı oturduğu kanepeden. Doğru yaptığını düşünüyordu. Evet, Esin’i çok seviyordu ama başka türlü davranmak saçma olacaktı. Beynini yiyen, yakıp kavuran düşünceler vardı. Mutfağa gitti. Buz dolabını açtı.Midesi bir şey istemiyordu. Kapadı dolabı. ‘En iyisi güzel bir çay yapayım. Sıcaklığını hissedersem belki biraz yumuşarım. İçimi ısıtır. Rahatlatır. Daha rahat düşünebilirim belki …’Onun gitmesini istememiştim ama konuşmalarıyla beni çok zorladı. Böyle davranmazdım. Birden bire oldu işte .’(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)