Evden kaçmıştım, gidecek yerim yoktu. Hayat vurabileceği son gücüyle okkalı bir tokat indirmişti alnıma. Yanına yerleştiğim erkek arkadaşım bana defalarca tecavüz etmişti ve beni kadın ticareti yapan bir kadına para karşılığı verdi. Her ne kadar uçlarda yaşayan biri olsamda , para karşılığı ilişkiye girmeyi kabul etmedim, edemedim.
fahişe hakkında tüm yazılar
Fahişenin notları
endop | 10 June 2011 13:36
Uzun zamandır bu şekilde yaşıyorum, çok deneyim edindim. Bu yolu seçmeseniz bile ilişkiler tek geceliktir bazen, bazen de günlük. Ne olursa olsun değişmeyen tek bir nokta var bu işte; inanma, güvenme, bağlanma. Çünkü hiçbir ilişki sonsuza gitmez, küt diye de bitmez ama azalır. Fade out şeklinde azalan fonksiyon grafiği çizer. Zaten insanlar sevişmek için yaratılmıştır, tek eşlilik insana vurulmuş en büyük kamçıdır. Siz aldatmıyorum diyenler , aldatmıyor olabilirsiniz ama itiraf edin başka erkekleri/kadınları olduka çekici bulduğunuz oldu. Bense bütün duygularımdan arındım bir tanesi hariç, para kazanma hırsı.
Dilencilik ama tarz farklı, olacak o kadar
thomasguven | 13 September 2010 16:57
Dünyada Dilencilik-Dilenme Yöntemleri.
Biraz da Dünya Manzaraları
11 ilginç dilenme tabelası.
Siz olsanız yardım yaparmıydınız bu kişilere,
1. Fahişe olmak için çok çirkin
FAHISE OLMAK ICIN ÇOK ÇIRKIN
2. Eşim kaçırıldı ve fidye için 98 cent açığım var.
esım kaçırıldı biraz para lazım
Fahişelik
fool | 20 April 2010 15:30
Eflatun: “Fahişeler erkeğin içindeki doymayan hayvanı besler.”
Fahişelik hiç kuşkusuz dünyanın en eski mesleklerinden biridir. Fahişeler tarih boyunca aşağılanmış, dışlanmış ve aynı ölçüde de vazgeçilmez olmuşlardır. Bu yönüyle bu kesinlikle ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
İlk önce; fahişelik nedir? Cinsel zevk için değil, karşılığında para gözeterek ve çoğunlukla hiçbir seçicilik göstermeden insan vücudunun kiralanması veya satılmasıyla cinsel ilişkinin gerçekleştirilmesine fahişelik denir. “Fahiş” arapça toplumsal ahlaka uygun olmayan demektir.
Fahişeliği suç olarak gören Fransız avukat Jean-Gabriel Mancini‘ye göre ise bir cinsel ilişkinin suç sayılabilmesi için bunun bazı koşullar altında olup bitmesi gerekir: zorlama, süreklilik, her önüne geleni kabul ediş, dolayısıyla seçim yapma yasağı, başla hiçbir geçim kaynağı bulunmamak ve son olarak da Justinyen yasasının sine delectu’su (zevk almama).
Toplumların kökeninde bugünkü anlamıyla fuhuş varolmamıştır. Fuhuş yapmak alışveriş yapmaktır. Oysa eski çağlarda kadın bu alışverişte akit yapan taraflardan biri olmadığı gibi, bu alışverişin bedelini alıp muhafaza eden de değildir. Aslında fuhuş tarihi, muhabbet tellalığının tarihiyle atbaşı gider.
hayatın kadını
taha3045 | 17 August 2009 14:43
Para karşılıgı hayat veren kadınlar , dünyanın en eski mesleği. Kızınca karısına, sevgilisine, arkadaşına orospu, fahişe,kaltak diyen bünyeler onlara hayat kadını der, çünkü bilirler onlar hayatın ta kendisi ve gerçeği.
Hayat kadını gerçekten hayat kadınlarına denir, binlerce dolar karşılığı otellerde ensesi kalın heriflerle lüks odalarda gece geçiren etrafta ne iş yapıyorsun sorusuna mankenim, hostesim, modelim diye yalan söyleyen çıtırlara değil, gerçekten akarına, kokarına bakmadan, yatak sert mi, pis mi, ıslak mı umursamadan, sırf işini bitirmek için, kaderin yazgısına küfrederek çocuk büyüten, anne baba bakanlara denir.
fuhuştan tahta uzanan hayat:Theodora
nazokiraze | 10 July 2009 14:26
Kıbrıslı bir babanın üç çocugundan biri olan Theodora hayatın en alt ve en üst kademelerini görmüş bir imparatoriçedir. Babası ayı bakıcısı annesi ise sirk çalışanıdır.
Küçük yaşta dilencilikle başlayan zorlu hayatını zaman ilerledikçe sirklerde pandomim yaparak, soytarı kıyafetiyle gösteriler düzenleyerek sürdürmeye çalışan bu güzeller güzeli kız ,büyüdükçe gösterilerinde vücudunun güzelliğini kullanmaya başlar. Adı ahlaksıza,fahişeye çıkan Theodora imparator Justinianos‘u kendine aşık etmeyi başarır.
Kadınlar sevdim
zyprexa | 25 June 2009 10:22
Yüzünde hayat taşıyan kadınları sevdim ben .
Eski aşklarını bir bıçak soğukluğuna hapsedenleri değil ,
Acılarını yüzündeki fay hatlarında taşıyanları .
Dudaklarındaki yarayı rujun iki kat dibine hapsedenleri değil ,
Gururla yaralarını kanatanları sevdim .
Elleri çalışmaktan nasır tutanları ,
Çalışmaktan ve ezilmekten taşırken bir mısır çitinin altında beli kambur olanları .
Hayat kadınlarını değil , hayatın kadın omuzlarına yüklediği yükü kaldırabileni sevdim .
Namus sohbetlerinde çarşaf örtüneni sevmedim . Namusluca yaşamak için ve muhtaç olmamak
İçin şerefsizin lokmasına bedenini takas yapanı sevdim parayla Lidyalılara inatla .
Gözleri yorgunluktan şişen ve ayaklarındaki kara suları arıtıp da çocuklarına içireni sevdim akşam üstü çay tadında .
Ve dayak yemişte olsa kocasından komşu muhabbetlerinde mora boyanmış gözüyle gülebileni .
Geçmişini doktor yasaklamış olmasına rağmen sigara dumanına boğan yetmişlik kadınları .
Ve yetmişlik rakı sofralarında hayalinin kurulduğu o Afroditleri .
Yüzünde aşkı sevgiyi emeği taşıyan kadınları sevdim ben .
Sahtelikten uzak kaybettiklerini yanına kâr diye alanları .
The Machinist
| 13 March 2009 17:01
Yönetmen: Brad Anderson
Senaryo: Scott Kosar
Oyuncular: Christian Bale, Jennifer Jason Leigh, Altana Sancez Gijon, John Sharian, Micheal Ironside
Görüntü: Xavi Gimenez
Müzik: Roque Banos
Yapım yılı: 2003
Uyku uyuyamama (insomnia) hastalığına yakalanmış bir makine ustası, sürekli kilo kaybetmekte ve zayıflayan belleğinden dolayı yağpacağı her işi küçük kağıtlara yazarak bulduğu yerlere iliştiriyor. Oldukça çökük halde olan bu adamın kadınlarla ilişkileri de oldukça garip. İletişim kurduğu fahişe ve oğlu ile hastalığı yüzünden, ilişkisine de zarar veriyor. Genç adamın bu kabusunun sebepleri gitgide su yüzüne çıkıyor. Filmin hikayesi; oldukça ilginç, karanlık ve karamsar. Reznik (Christian Bale), yaşadıklarının bir halüsilasyon mu? Yoksa birer komplo mu? olduğunu filmin sonuna doğru öğreniyor. Bu film için Christian Bale, özel bir diyetle 28 kilo vermiş.
Brad Anderson, film hakkında “Hitchcock‘un hiç yapamadığı son filmi gibi kurdum” diye konuşuyor…
Filmde kullanılmış müziklerin listesi (soundtrack)…
Filmin görüntüleri ve fragmanı…
BİR FAHİŞENİN EL YAZISI
aktifparanoya | 15 November 2008 23:12
Aylardan ekim, kasım ya da aralık. Gün herhangi bir gün. Yaşamadıktan sonra takvimlere takılı kalmanın ne anlamı var…
Ne anlamı var kalp atışlarının…
Ne anlamı var nefes alışların…
Yaşayan bir beden kullanılmaya hazır. Ruh yok belki ama halen sıcak bir et parçası “Ben”siz “Ben”liğimle.
Ruhum şimdiden gömülmüş Cehenneme ama şimdilik tek hissettirdiği soğuk. Mahşeri kalabalık üstümde tepinmekte, gözleri aç, her biri yemekte… Nem var nem yok yediler. İlk başlarda masum dokunuşlardı, minik öpüşler. Bedelini öderse sırtlan nefesi, akrep zehri, akbaba darbesi…
fuhuş,manukyan ve uçkurumuz üzerine
nazokiraze | 02 November 2008 15:03
Fuhuş herkese değişik şeyler çağrıştırır. Burda meslek olarak fuhuştan bahsediyorum, evli kadınların yaptığı zinalardan, okul kızlarımızın erkek arkadaşlarıyla beraber yaşadıklarından, yada kafalarına göre zengin heriflerin koynuna giren kızlardan değil… Bu işi meslek edinen bu yolla resmi olarak para kazananlardan. Kimine göre çok kötü bir şey kimine göre çok gerekli, hayat kadınları olmasa millet sokakta ki karıya kıza rahat mı verir diyenler çoktur. İstanbul için seks haritası bile çıkartılmıştır.