Aylardan ekim, kasım ya da aralık. Gün herhangi bir gün. Yaşamadıktan sonra takvimlere takılı kalmanın ne anlamı var…Ne anlamı var kalp atışlarının…Ne anlamı var nefes alışların…Yaşayan bir beden kullanılmaya hazır. Ruh yok belki ama halen sıcak bir et parçası “Ben”siz “Ben”liğimle.Ruhum şimdiden gömülmüş Cehenneme ama şimdilik tek hissettirdiği soğuk. Mahşeri kalabalık üstümde tepinmekte, gözleri aç, her biri yemekte… Nem var nem yok yediler. İlk başlarda masum dokunuşlardı, minik öpüşler. Bedelini öderse sırtlan nefesi, akrep zehri, akbaba darbesi…Her gün her an her saniye öldürülmek, işkence çekmek ama en kötüsü ölmemek, ölememek…Sonu gelmeyen belki de olmayan bir oyun bu, ama galibi belli kaybedeni ise ben. Kaybedenlerin şarkıları çalmakta “yine aylardan kasım, sende kaldı bir yarım”, belki gerçekten de kasım ayıydı ama bende kalan bir yarım yoktu ortada. O kadar çok parçamı benden almışlardı ki bölük pörçüktüm, yarım yamalak, şöyle böylenin ya “şö”su idim yada bö…Bunun kararını verecek kadar bile ben kalmamıştı piyasada. Halbuki piyasanın en gözdesiydim. Diğer kızlar hasetle bakarlarken, ben lanetler yağdırıyordum aynadaki bana. Güzelliğimden tiksiniyordum ama şimdiden sonra çirkin olmanın da faydası yoktu. Yürünecek yol çok uzundu çıplak adımlarla, bitmez tükenmek bilmez kıymıklara parça parça et bırakmak gerekti, ben işte bunu yapıyordum kargalar eşliğinde.Karga deyip geçmeyin haa!!! Sessizliğin sesinden daha güzeldir sesleri, olmayan dosttun yerini alır kanat çırpışları, onlar ne hisseder bilmezsiniz ama bir çift göz anlayamadığınız bir bakışla bakmaktadır size. Diğer bakışların her birini bilmişsinizdir gayrı. Etiket takan, sunan, alan. Hiç birinin değeri yok, onların gözünde neysem onlar da öyle gözümde.Gene de kimi zaman yapışasım geliyor bayanların saçlarına ve sürüklemek istiyorum. Taaa ki alaycı tavırları kaldırımlara yapışana dek ve onlar için ne denli önemli olduğumuzu kafalarına vura vura anlatmak istiyorum.Yanındaki erkeğin uysal olduğunu sanıyor. Oysaki ne zaman şeytanı olgunlaşsa, kabına sığmasa yanımda alıyor soluğu. Şeytanın marka yerine testosteron giymiş haliyle. Bir elinde aslan hegemonyası bir elinde egosuyla. Ta ki şeytanını öldürene dek. Sonra tekrar kızın yanına gidiyor. Kıza nasıl anlatabilirsin ki bunu? Ne sevgilisini benim gördüğüm gibi kabul edebilir nede benimle birlikte oluşunu. Bu yüzden en iyisi susmaktır ve bakışlara boyun eğmek.Aslında iki yıl önce her şey daha kolaydı. Boyun eğmek yerine bir urgan geçirmek boynuna,üç beş hap, bir kurşun, çıkabildiğin en yüksekten bırakmak kendini yerçekimine. Ya şimdi…Bir bedende iki kap atışı. Adı doğmadan konulmuşun katili olamadım. Hadi benden geçtim de ondan geçemedim. Onların koyduğu ismi de değiştirmedim. Sadece eklemeler yaptım. “P”ınar, “İ”nci, “Ç”iğdem. Ya onların koyduğu altında ezilecek yada koyduğum isimlerin erdemine varacak.İşte bunu zaman gösterecek.