bildirgec.org

etik hakkında tüm yazılar

aşk ve mesai

seniseviyorumdenizim | 27 May 2011 10:11

Yazdı mı, yazmadı mı; yazdı mı, yazmadı mı? Papatya falı gibi birşey değil ki bu. Bakıp duruyorum, kendimi tutamayıp.

Gizlice, sakin, merakla; yazdı mı, yazmadı mı? Bana yazdı mı, söze döktü mü, o fısıltı halinde geçenlerden haberdar etti mi acaba beni? İş yerinde gizlice açılan mail adresi ve onun adı.

BEYAZ KEMİK TOKA (İkinci bölüm)

astral | 24 December 2009 12:04

KÜÇÜK KADIN, HAVVA

Doğarken yetim kalacak küçücük bir yürek dünyaya adım atar, yankılı olmayı beceremeyecek kaderlere börek açacaktır, Yunan yemekleriyle daima. Baba bir çatışmada kaybolur. Hiç tanışması nasip olmaz ne babayla, ne de anneyle. Halası bakar ona, Yunanlı bir Hala.

Bacadan kaçırılmış ve daha on ikisinde gerdeğe girmiş bir anne olmuş isimsiz küçük kadın Anjelika’nın yetim bebeğidir Havva.

İşte dünyası böyle başlar Havva Kadın’ın. Müslüman olmayan bir aile Havva adını verir, kaçırdıkları aile Müslümandı diye… Hava akrabalarını hiç bilmez.

biz ve son

| 07 December 2008 11:46

s/ondan geriye
on ve dokuz
mu?
bizden geriye sadece
iz mi?
kalacak.
Şimdi;
durduğum yer, son ise,
ve
bu yerde biz isek,
neden geriye?
yaslan omuzlarıma,
tökezlesek bile,
artık ileriye.

Google Reklamları ve erişim engellemeri üzerine

lonelycavalry | 28 October 2008 11:55

Ülkemizin internet sektöründe ReklamZ, Zapmedya gibi büyük kurumlar var ve bunlar devlete vergilerini ödüyorlar.

pillinetwork’ün reklamdan kazandığı paraları dağıtması (ki Pilli bile ödemelerine göre stopaj vergisini ödüyor) dışında Google reklam servisiyle organik bir bağım olmadı. Ama gerek gmail olsun,gerek docs olsun,… bütün Google servislerini severek kullanıyorum. Engellenmesi de beni ve herkesi üzecektir eminim.

MANİFESTO

hayalicindegecti | 25 October 2008 11:27

http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=10&yazitar=21.02.2003&yaziid=260

Medyadaki Etik

afs | 08 September 2008 13:58

Gazetelerin kuponlarla kendilerini satmaya çalışmaları, televizyon kanallarının magazin bile denilemeyecek görüntülerle reyting toplama amacı, basın çalışanlarının birbirleri arasındaki sürtüşmeler, rüşvetler, haber alım-satımı… Liste uzayıp gidiyor. Peki, bu işin bir etiği varken, bu etiğe uyanlar nerede?

Aşağıda okuyacağınız maddeler hemen hemen tüm dünya tarafından kabul edilmiş olan, Türkiye’de de Basın Konseyi tarafından hazırlanan “Basın Meslek İlkeleri”nden birkaçı.

Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz: Özellikle televizyon kanallarının uyması gereken en can alıcı kurallardan biri. Acaba hangi kanal tam manasıyla bu kurala riayet edebiliyor? Çünkü televizyon kanalları reyting peşinde koşmak zorunda… Sebep? Para kazanmak. Bunun için yapılabilecek en iyi şeylerden biri de tabii ilgi uyandırabilecek, insanları yormadan kendini izlettirebilecek, düşünce kapılarını kapatan programlar yapmak. Bu programların her nasılsa ortak noktası da televole kültürünün uzantıları olmaları. Ülkemizde öyle bir televole furyası var ki, ötele ötele gitmiyor. Gitse bile başka bir formatta geri dönüyor. Ama aslında pek çok değerli insanın da söylediği gibi, bu programları ayakta tutan, programları yapan kimselerin inatçılığı değil, halkın yeterince bilinçlenmemesinden kaynaklanan seçimleri. Bu bahsettiğimiz programlar direkt olarak bu maddeye aykırı yayınlar yapıyorlar. Tabi bu noktada RTÜK’ün yetersizliğinin de olduğunu düşünüyorum.

Bahsettiğim bu magazinsel ve kendini seyirciye yormadan izlettirebilecek programlar genelde paparazzi çizgisinde ve ünlü insanların hayatlarını yansıtan haberler&programlar oluyor. Bu noktada şöyle bir ilkeden bahsedebiliriz; “Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz.” Bu kural, neredeyse tüm magazin programları ve gazetelerin paparazzi muhabirleri tarafından ihlal ediliyor.

MEDYA ETİĞİ Mİ? HADİ CANIM SENDE, O İŞİN MODASI ÇOKTAN GEÇTİ

chekimcenter | 14 July 2008 13:42

C.Eren ÇELİK

Yahu ne garip bir memleket benim memleketim…

Hani eskiden derlerdi ki “Bu ülkede Doğan Medyası’nın tekeli var”… Ve yeri geldiğinde bunun gazeteciliğe verdiği zararlar,hükümetlerle Doğan grubunun gazetecilik dışı olan vıcık vıcık iş ilişkileri, Ankara Temsilcilerinin “iş takipçisine ” dönüşmesi gündeme getrilir, herkez kendince bir “etik” nutku atardı.Kimisi köşesinde, kimisi de televizyon programlarında bu konuda dem vurur dururdu.

Tamam yukarıda saydıklarımız bu ülke medyası için zararlı olan ve gazetecilik mesleğinin prestij erezyonuna uğramasına neden olan gerçeklerdir. Bunların dile getirilmesi de iyi amma…

Bobi’yi Kopyalatın

norepinefrin | 24 May 2008 17:54

Lou Hawthorne ve Kopyaları
Lou Hawthorne ve Kopyaları

Köpeğinizi ya da kedinizi çok seviyorsunuz, ona özel bakımlar yaptırıp çok özel oyuncaklar alıp sadece sevdiği çok pahalı yiyecekleri yediriyorsunuz, ama bir gün öleceği gerçeği içinizi sürekli kemiriyor. Evcil hayvanınızı daha da şımartmanın bir yolu daha bulundu o da kendisini kopyalatmak. Yaklaşık 100.000 dolar civarı bir ücret karşılığında evcil hayvanınızdan alınan hücrelerin donör hayvana enjekte edilmesi yöntemiyle bir kopyasını oluşturabilir ve sonsuza kadar beraber yaşayabilirsiniz. Bu yöntem çok gaddarca ya da etik değilmiş gibi gelebilir ama bunu şimdiden çok zengin beş kişi yaptırmış bile, kaynakta isim verilmemiş o yüzden kim olduklarını bilemiyoruz. Bioarts International CEO‘su Lou Hawthorne bu işlemi başarılı bir şekilde yaptığını ve önümüzdeki aylarda beş köpeğin kopyalanması için bir açık arttırma başlatacağını belirtmiş, hatta web sitesinde gelin kopyalayalım biz bunu hep yapıyoruz tarzında reklam da yapmış. Siz de köpeğinizi kopyalatmak için sıraya girebilirsiniz.

ŞERR

osmanziya | 04 April 2008 21:35

ŞERR…
Şerim şerim.. üzerine işerim:
şirin şuur.. şuur şirin..
iş’ar-ı şuura vesile.. vesvas..
teşhir-i şehre vasıta… neffas..
Şerait-i kevniyye… gasık gab..
Şeriat-ı insaniyye… fasık hased..
şems-i şahs.. si

n.. şın..
sinüzodial dalgalar..
evre-n-sel eğriler..
tüm titreşim ve bütün salınımlar…
iki nokta.. üç nokta…

YAPAY SPERM

asiti kacmis kola | 19 March 2008 15:30

ingiltere‘de bulunan newcastle üniversitesi‘nden karim nayernia isimli profesör üreme teknolojisinde çığır açacak bir çalışmaya imza attı: yapay sperm.
fare embriyosundan alınan kök hücrelerle üretilen sperm, yumurtaya enjekte edilerek döllenme gerçekleşiyor.
araştırma şimdilik sadece fareler üzerinde gerçekleştirildi. gebe farenin doğurduğu 7 bebek fareden 6’sı, yetişkin olana dek yaşamayı başardı.
diğer taraftan bu çalışmanın bazı etik-sağlık kurallarını çiğnediği öne sürülüyor:
1-yapay spermle döllenerek dünyaya gelen farelerde bazı sorunlar görülmüş. mesela gelişim aşamaları ya çok hızlı ya da çok yavaşmış. hastalığa çok açık olan bu fareler her an hastalanma riskiyle karşı karşıyalarmış.
2-yapay spermle dünyaya gelen bebeğin babasının kim olacağı tartışması. sperm bankalarından alınan ad-sanı belli spermler bile hala tartışılırken, bu yapay sperm başa bela olacak gibi görünüyor.
3-erkeğin hayattaki en büyük işlevinin elinden alınması. zira erkekler bir canlıya hayat veren sperme sahiptir. o da elinden alınırsa erkeğin nasıl bir duygusal boşluğa düşeceği bilinmez.