nasanın ilgili sayfasında da günlük fotoğraflar yayınlanıyor ve önceki yılların fotoğraflarına ulaşmak mümkün.
skychasers sitesinde de benzer çalışmalar var.
nasanın ilgili sayfasında da günlük fotoğraflar yayınlanıyor ve önceki yılların fotoğraflarına ulaşmak mümkün.
skychasers sitesinde de benzer çalışmalar var.
Aman petrol canım petrol diye şarkı bile yaptığımız fosil yakıt kullanımı doğayı daha da ötesi hayatımızı tehdit eder noktaya gelmiş durumda.
Burada zaten bilinir durumda olan bu sorunları tekrarlamak niyetinde değilim. Daha temiz bir çevre ve daha yüksek hayat standartları yakalayabilmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak en akıllıca yöntem gibi görünüyor. Bu konuda bir kanunumuz bile var.
Ülkemizde kullanım alanı olan rüzgâr çiftlikleri yenilenebilir enerji kaynaklarının en gözdelerinden biri. Karayel, Keşişleme, Kıble, Lodos, Poyraz ve Yıldız gibi değişik isimler vermişiz bu rüzgâr adını verdiğimiz hava akımına.
Dünyamızda kuzey ve güney yarım kürelerin ekvatora göre daha az ısınması sonucunda sıcak havanın daha soğuk olan yönlere doğru akmasıyla oluşan hava akımlarının hepsine rüzgâr diyoruz.
Maliyeti nükleer ya da fosil yakıtla çalışan tüm sistemlere göre neredeyse bedava denebilecek kadar az olmasına rağmen bu konuda Türkiye’de çok fazla aşama kat edilememiş olması can sıkıcı bir durum. Türkiye’de rüzgârdan elektrik üretilen 3 yer var bunlardan 2 tanesi İzmir Alaçatı’da bir tanesi de Bozcaada’da (Daha başka var mı? Varsa uyarırsanız sevinirim).
Hayat bu… Doğarız, yaşarız ve ölürüz. Doğanın belli bir kuralı diyorlar bu döngüye. Kimimiz normal bir biçimde yaşarız bu döngüyü fakat bazılarımız beklenmedik, istenmeyen ya da doğduğumuzda bizimle beraber olan ve asla ama asla ölene kadar bizi terk etmeyecek bir takım sıkıntı/dert/hüzün/zorluk ile yaşamaya çalışırız.
Doğduk fakat bunun farkında değildik, ihtiyacımız olan şeyler olmadı mı oldu tabi ama biz bulmadık bu ihtiyaçlarımızı karşılayacak yolları. Çünkü küçücüktük bir de masumduk… Birileri bir şekilde hep yanımızdaydı. Büyüdük, büyüdük ve büyüdük… Okumayı bile öğrendik. İşte bu anlar bizim farkında olmaya başladığımız anların en başlarıydı belkide. Tabi ondan öncede aklımız fikrimiz vardı ama okullu olmuştuk ve öğreniyorduk, kendimizi geliştiriyorduk. Her gün hayat bizim için bir macera gibiydi belkide. Bazılarımız için belkide farklı bir anlam ifade ediyordu ama herkes için bir şekilde olağandı. Tek bir şey var ortak olan bizler için; hayat hayattır, başlar ve biter.
Türkiye’de Gerçek Tehdit Sunulduğu Gibi Siyasi Değil Aslında. Gerçek Tehdidin Tarihi Sanılandan da Yakın. İşte, Önemli Çalışmalar Sonucunda Belirlenen, Türkiye’nin Su Darboğazına Gireceği Tarih.2030
Michael Patrick O’Neill bu fotoğrafı ona “Nature’s Best 2007” yarışmasında birincilik kazandırmış.
http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/yeni/goster.asp?prm=0,9495566&galeriid=2799
Hamamböcekleri ile aynı takımdandırlar. Diğerleri gibi bunların da erkeği dişisinden küçüktür ve çiftleşme sonrası dişi tarafından öldürülür.
http://okanyuksel.bloggum.com/yazi/keske-herkes-angut-olsa.html
Aslında bence pek de lüzumsuz sayılmaz bu bilgiler, haberin orjinalliğini bozmamak için aynı başlığı kullandım.
Bu tür detay bilgileri, onları aklımıza getirebilecek (tetikleyecek) bazı ara başlıklara rastladığımızda tesadüfen öğreniyoruz…
İşte o tür bilgilerden bir kaçı; (haber kaynağı burası)
Sen ve ben, bir adadayız..küçük bir ada. Etrafta kimseler yok. Üstümüzde dolunay, bütün adayı aydınlatmaya yetiyor.
Karşımızda deniz..gecenin sessizliğini bozan yalnızca dalgaların sesi. Soyunup denize giriyoruz.deniz suyu ılık..saatlerce suyun içinde kalıyoruz. Birbirimize hiç bakmıyoruz dahi. tek bir laf etmiyoruz. Konuşmak lüzumsuz, zaten söyleyecek olduklarımızı biliyoruz. Olan bitene anlam bürümeye gerek yok, her şey böyleliğiyle son derece anlamlı. İlk kez yaşıyoruz.
Denizden çıkıyoruz. Bütün yorgunluğumuzla kumsala atıyoruz kendimizi, uyuyakalıyoruz.
Sabah oluyor, güneş tepemizde. Aynı anda açıyoruz gözlerimizi. Karnımız acıkmış. Biraz ötemizde orman..ormanın nefesi harika kokuyor..rengarenk çiçeklerin üzerinde rengarenk kelebekler uçuşuyor..binbir çeşit meyva sunuyor orman bize..bilmediğimiz enfes lezzetler hepsi.