bildirgec.org

astral hakkında tüm yazılar

rıhtım

astral | 24 December 2009 10:14

karanlık bir rıhtımdı önce bakışları.
sebepsiz, aşksız ve katı bir adada yatılı kalmış…
ebruli ve verimsiz bir kıtanın ortasında sessiz ve derinliksiz
bir matem gibi kimsesiz, renksiz, hissiz…
oysa bir buğu vardı ardında.

gülümsemeyi çoktan özlemiş, buruk keyfim duruyordu, gözlerini kaçırırken –üzerine bastığı- anlamlarından…
şimdiye değin, korunaksız ve ıslak duvarlarını kendine saklarken,
tutku ve gökkuşağı eksik bir hayale tutunamayan koruyucu meleğim duruyordu karşımda…

uzun kirpiklerini bir kaldırıp bir indirirken ve
‘her şey tüm normalliğiyle devam ediyor,
ben de o normaller içinde normallerden bir esintiyim.’ derken dudakları;
söylediklerinden başka tılsımlar iletiyordu yeryüzüne oysa…

BEYAZ KEMİKTEN TOKA

astral | 23 December 2009 10:33

Dört kuşak devam eden bir hikaye ve beyaz kemik bir toka…

İlk bölüm:

KÜÇÜK KADIN, Anjelika…

On yaşında, Müslüman bir Yunanlının bacadan kaçırılma öyküsü… Yüzünde çilleri, sevimli, masum bakışlı, beyaz tenli, kızıl saçlı bir kızdı kaçırıldığında. Üzerinde aldan bir entari çiçekli, özenli bir kumaşla dikilmiş belli ve saçında küçük bir kemik beyaz tokası vardı, o kadar…

Osmanlı henüz yıkılmamıştır. Selanik’te sıradan bir ılık bir akşam. Türklerle Yunanlılar mübadele edilmiş. Bir aile düşünün, Yunanlıdır ve Hıristiyandır. Zaman içinde mübadele sonucunda, Müslümanlığı tercih ederler. Buralarda epey yaygındır. Muacir de denilir şimdilerde hatta. Yunan yemekleriyle meşhurlardır aramızda, açık tenli ve yüz yapıları farklıdır. ‘Balkan göçmeni misiniz? diye an gelir soru verirsiniz kesin.

her yerde aşk var

astral | 22 December 2009 10:43

Yoktan bir günaha batan kederin habercisiyim. Çokçalarına göre gereksiz bir sızıyı taşıyan yüklenici… Herkes sevgiden, aşktan bahsediyor, televizyonda, şarkılarda, posterde dahi aşk; her yerde aşk var:

Metroda kıskandıran aşıklar, mağazalarda sarmaş ıslak vıcıklıkta aşkcıklık, arabalarda 130’la giderken yapılanlar haberlere düşecek kadar konu oluyor, iş yerlerinde yakalananlar, aldatanlar aldatamayanlar, aldatmayı düşünüp de beceremeyenler, ‘Ben hiç aldatmam’ deyip de direk terk edenler, kıskananlar, üçüncü sayfa cinayetleri, anlaşamayanlar, ayrılsak da beraberiz diyenler, ‘Ben de kalır o artık’ diyenler…

bozuk zaman onarıcı

astral | 18 December 2009 15:12

Küçük saatçiler…
Düşünürüm, iki metre kare alana sıkışıp; diğer insanların bozuk zamanlarını onaymaya çalışırlar.

Bu hep enteresan gelmiştir bana. Bozuk zaman onarıcı.

Küçük ve sessizdirler. Kendi hallerinde bir halleri vardır, sanki herbiri bir diğerine benzer. Bir parça içe dönük olmak şartmış gibi gelir, ‘bozuk zaman onarıcılarda.

Bir yanıyla da aynı erkekler gibi içe dönük. Ama saatçilerle erkeklerin kesiştiği nokta, o küçük iki metre karelik alana sıkışıp kendi zamanlarını, hayatlarını orada heba ederler. Belki yapılacak birşey de yoktur, öyledirler.

arıların laneti

astral | 18 December 2009 11:54

‘Ne iğrenç bir ses bu. Allah size yardım etsin.’

Ağzımı çalkaladım ve bitsin şu işkence diye düşünmekteyken; dünyanın en güven veren doktoru konuşmaya başladı. Mırmır, ne zaman, konuşacağı belli olmayan, lakin her konuştuğunda istisnasız enteresan öyküler anlatan adamın; bana anlatma düğmesine basmışım. Tabii ki, merakla bekliyordu benliğim. Zaten o muayenehanedeki en keyifli şey de onun öyküleriydi.

Çıldırdığım şeyse, tam o anda ‘Ses kayıt cihazım şimdi yanımda olmalı. Bu adam heba ediyor bu deli öyküleri, deli anlatışıyla’ diye düşünüyordum, içimden, bir taraftan –sözde çaktırmadan- süzen bakışlarımla…

GERÇEĞİN YIKILIŞINA İSYAN

admin | 08 December 2009 13:37

Bir yol vardır, gideceğini bilirsin, nasıl olduğunu da bilirsin. Bedenlenmekten kaynaklanan bir durum ki, yol almak zor gelir; zaten yol almayı bırak bedenlenmeyi kabul edemeyen ruh gideceği yolu nasıl etsin?

EN ZOR YOL NEREYE OLAN YOLDUR?

Yollar vardır, içe doğrudur. En zoru da Gaia’ya doğru değil de içe olandır. Oysa insanoğlu mekan değiştirmenin zor olduğunu düşünür. İçinden bir yerden başka bir yere en son ne zaman ulaştın? Yoksa sen de içini dinlememeyi tercihleyenlerden misin? Zaten bu daha kolay olandır. Diğeri içten geçer ve cayır cayır enkarnede olduğunu hissettirendir asıl.

BİLMEK VE DEVAM ETMEK

içimden kaçmak ve kaçamamak

admin | 05 December 2009 10:33

Bir rüya gördüm. İçinde sen ve ben vardık. Üşüyen iki ruhtuk öncesinde, sonsasızlığa kavuşan olduk.

Boğulan ruhlardık kimi zaman, çoktan kaybetmiş kendince. Çoktan vazgeçmiş içinden… Hayattan vazgeçmek, içinden vazgeçmek kadar vurmazmış insanı… Tut ellerimi…

Gözlerim uzaklara bakıyor. Bir gün batıyor, diğer günler gibi. Bu şehir yine tüm karanlığıyla, kararlığıyla ağlıyor kendini geceye verirken… Düşünüyorum, günler geçiyor; içimden bir şehir geçiyor: ‘Ben yaşıyor muyum?’

beynime esir gerçeklik, ilk önce beni vurdu

admin | 30 November 2009 18:10

İçime düşen kan damlalarını taşıyamıyorum.Ruhumun derinliğinde, derinlik, sorular, gerçek; her şeyden tiksinirken, kendimden kaçamayıp duvara toslayanım.

İşte sana yazıyorum hayat, çözülmemiş mahzen duvarların varsa şayet, şimdi onları ya çözmeliyim ya dondurmalı ebediyen bu ruhu. İsyankâr bedenim ruhuma baştan esir, ben kendi beynime esir, beynim gerçek denilene dünden esir. Ben ki, gerçek denileni anlayamayan, uyum sağlayamayan yuvarlanıp, üstü başı çamur içinde kalıp yine de; ‘Bulacağım yanıtı!’ diye debelenenim.

Korunaksız duvarlarımı bana bırakacak yalanlara ihtiyacım var

admin | 30 November 2009 17:02

Şimdi geziyorsun ortalıkta, ceza almadın, hiç kimse katil demiyor sana ve için rahat; bense parçalanan ruhumun kanatlarını hala toplamaya çalışan beceriksiz peri…

Eğer bir masal perisi, girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli, tılsımını kaybetti.

Dinlemeye katlanamadığın şarkılar vardır. Gömmeyi beceremediğin yaralar vardır….

Yaralı bir ruhsundur, çoktan parçalanmış; elinde kalan tanelerle, ‘Hala bir şeyler yapabilir miyim?’ diye düşünen; edinen, duran, yoran, yorulan, en çok kendini yoran; hayat değil beynidir yoran, anları manasızlaştıran, derinliksizleştiren, varlığını sorgulayan; ‘Acaba varlığı hiç var mıydı?’ diye düşünen, bir yanıyla trajikomikliğine gülen, bir yanıyla kahrolarak ağlayan, yaralarını kapatmayı beceremeyen olduğunu kendine çoktan itiraf eden…

bulaşmak

admin | 30 November 2009 14:52

-Bir ömürdür içimde tırpanlanan, mısralanan; dizeler Bendeniz’in yakan sesinden ıssızlığıma bir kadeh şarap, bir söz ve hiç duymayacaklara bir şarkı oluyor. Kimseye değil, içime geliyor onun şarkısı…

Yaşarken ölmek daha zordur, giden için gitmek daha kolaydır, burada devam etmektir zor olan; hele bir de sevmeye de çalışıyorsan; kendi belanı kendinin bulduğunun resmidir.-

Bir hayaldin öncesinde, adın kondu aşk dilinde, ben senin belki de imkânsızındım.
Biri varsa aramızda, çığlıklarım yalnızlığa, bu ayrılık akşamında göz yaşıma boğuldu dünya… Sorma bana gücün yoksa, sorma bana sensizliği. Gelen aynı giden aynı bırak beni yalnızlığıma…