Küçük saatçiler…Düşünürüm, iki metre kare alana sıkışıp; diğer insanların bozuk zamanlarını onaymaya çalışırlar.Bu hep enteresan gelmiştir bana. Bozuk zaman onarıcı.Küçük ve sessizdirler. Kendi hallerinde bir halleri vardır, sanki herbiri bir diğerine benzer. Bir parça içe dönük olmak şartmış gibi gelir, ‘bozuk zaman onarıcılarda.Bir yanıyla da aynı erkekler gibi içe dönük. Ama saatçilerle erkeklerin kesiştiği nokta, o küçük iki metre karelik alana sıkışıp kendi zamanlarını, hayatlarını orada heba ederler. Belki yapılacak birşey de yoktur, öyledirler.Bir öyküde bozuk zaman onarıcısını resmederken, kendi zamanına hükmedemeyen insanlar görürüm hep o camekana burnumu dayayıp bakmak isterken…

Dedim ya, iç dönük ve az konuşan bir halleri vardır; sanki içlerinde çok önemli birşeyleri dönüştürme evresinde gibi sakin tıkır tıkır onarırlar, onarırlar ama bozuk zaman onarıcıları kendi zamanlarını onaramazlar.Pek çoğunun da fark ettiyseniz saati yoktur. Çünkü bir yanları nefret eder zamandan. Bitmeyen zamandan. Çünkü bir yanıyla ne kadar onarsalar bilirler aslında hiç onarılamayacağını geçen zamanın.Ne başkasının zamanını ne de kendi zamanlarını. Başkalarının zamanlarını bazen kısa süreliğine onardığı görülen bu vakalar kendi kayıp zamanlarını içlerinde hapsedip iyice içe dönerler, işte bu yanıyla aynı erkeklerle yine paralellik kurulur.İçe dönülür, ‘Sorun çok ve hallediliyor.’ ciddiyetiyle, heba olan bir hayat; iki metre kare alanlarda, bölünmüş zamanlarda tıkır tıkır tıkır, itinayla yitirilir…(1- Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.2- Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir.)