bildirgec.org

anne hakkında tüm yazılar

Analardır Oedipus Kompleksli Yapan Adamı

Siradanbiri | 10 September 2007 14:17

Oedipus Kompleksi ya da karmaşası Sigmund Freud tarafından orataya atılmış, erkek çocuğun annesine aşık olma sürecinin getirisi olarak babasını ortadan kaldırmayı amaçlaması üzerine geliştirilmiş tezdir.

Analık etkisinin güçlü olduğu Anadolu’da en azından bu konuda, freudiyen olmamamız için kör olmamız gerektiğini düşünürüm hep.

Evlilik huzursuzluklarının yüzde bilmem kaçının gelin-kaynana çatışmasında yatması tesadüf müdür? Eşlerinde bulamadıkları sevgi ve ilginin eksikliğini erkek çocuklarında arayan ve bunu kendileri ile paylaşan ‘gelin’ olgusu ile sürekli bir rekabet ortamında olan, trajik olarak aynısı bu kez kendi oğlu için yapan ‘gelin’lerin kısır döngüsüdür tarihin büyük bir bölümü.

İçinden Deniz Geçen Şehir

linet | 29 August 2007 13:46

İçinden Deniz Geçen Şehir:

İçinden deniz geçen bu şehirde doğdum ben, halicin kokusunu, galatanın neşesini yaşadım, küçücüktüm askerdi babam o zaman, o da küçüktü daha 20 sindeydi ben 2 yaşındaydım, asker babam derdim.. Şapkasını alır aynanın karşısında küçücük kafama oturtmaya çalışırdım, büyük gelir gözlerimi kapardı. 2 yaşında yaşadıklarını mı hatırlıyorsun demeyin, hani olur ya insana böyle flashback ler şeklinde bazı sahneler hiç gitmiyor gözümün önünden. Gölcükdeydi babam, hep evci çıkardı. İşte öyle zamanlardan birinde yanımıza geldiğinde beni aldı, en güzel ve tek gezmelik elbisemi giydirdi annem cılız bebek saçlarımı hatırlıyorum yada resimlerden aklımda kalan, o güne ait bir resimde var zaten. Sultanahmette başlayan yürüyüşümüz, Saraçhane,Unkapanıya kadar uzanmış, hiç gıkımı çıkartmadan yürümüşüm. Arada şarkı söyleyişimiz geliyor gözümün önüne ;

Denizin dibi

kopanisti | 28 August 2007 11:51

Mayna demir, bas ırgatın düğmesine, çıpa çıksın yuvasından, o çıpa çarpsın suya zinciriyle, o sular fırlasın yıkasın teknenin ahşabını, sonra o çıpa ulaşsın dibe, sonra o çıpa uzansın dipte kumlara, sonra sarılsın beğendiği bir kayaya.

Soyunalım sonra, dökünelim de hatta, atlayalım denize, sonra yüzelim içinde, sonra dalalım içine, sonra inelim derinine. Bakalım etrafta neler var. Deniz bu. Üstü başka alem, altı başka, içi başka, dibi ise bambaşka.

Rengarenk bir dünyanın içindeyiz, denizin içindeyiz, tıpkı kadının içindeymiş gibi.

Sarsın o deniz sarsın seni, kollarına alsın seni, yumuşacık ipek gibi dokunuşlar mest etsin seni, sonra kaybol onun içinde, sonra yoklasın heryerini.

Bir deniz kestanesi, ölmüş. Belki bir ahtapota yem olmuş. Kadındır deniz, annedir de hem. Sonra yuva olur o kestaneye, sonra kestane de yuva oolur tırtıllara, ve sonra yeni bir hayat başlar denizin dibinde, annenin kucağında, kadının bedeninde.

Ellemeyin öyle herşeyi. Uzaktan bakın ürkütmeyin onu. Sonra seyredin nefes alış verişini, sonra o alışsın size, sonra desin misafirimiz var, sonra yavaşça uzaklaşın yanından

Sonra yüzün doya doya denizin içinde, seyredin etrafınızda olan biteni, sonra düşünün herşeyi, sonra yine düşünün herşeyi.

Bakın, seyredin, düşünün

Çıkalım mı artık yukarıya, hayır biraz daha kalalım,

Ama havamız bitti, artık çıkalım.

KÜRTAJ GERÇEĞİ

zeyynep | 23 August 2007 09:08

Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde kadınlara verilen kürtaj hakkı da kişisel haklar arasında en çok tartışılanlardan biri. Bir yanda kadının kendi beden bütünlüğü üzerindeki söz hakkı, diğer yanda dünyaya gelmesi muhtemel çocuğun yaşam hakkı. Annenin ve çocuğun haklarının çatıştığı bu noktada kürtaj; savunmasız bir canlının en yakınları tarafından hayattan koparılması mı, yoksa yasal olarak kürtaj yaptıramayan kadınların sağlıksız koşullarda çocuğunu düşürmeye çalışarak hayatlarını tehlikeye atmalarına engel olacak bir hak mı? Günümüzde kürtaj kararının verilmesinde tıbbi gerekçelerin ön plana çıkarılması savunulsa da tarih boyunca süre gelmiş inançlar ve toplumsal değerler bunu engelliyor. Kürtajın gerekçeleri ve uygulanması birçok durumda etik sorunlara neden olduğundan, kişisel bir hak olarak kürtaj, Hipokrat Yemini’nden bu güne sosyal ortamda olduğu gibi tıp dünyasında da her zaman tartışıldı ve tartışılıyor.
Kendi geleceği ve doğacak çocuğunun yaşama hakkı arasında sıkışan insanlar, çatışan haklar, etik değerler ve duygular. Şüphesiz bir hak olarak kalması fakat sadece son çare olarak başvurulması gereken kürtaj; gerek hekimler, gerek hukukçular gerekse aileler için kelimenin tam anlamıyla bir “zor karar”.