bildirgec.org

anı hakkında tüm yazılar

ACUKA

super hero | 26 September 2010 15:04

Ağzıma attığım her lokmada şaşırıyorum. Eskiden beri çok severdim acukayı, özellikle ben küçükken ananemin yaptıklarını; ama bu bambaşka resmen. Her bir lokması ayrı bir lezzet bombası.

İki çorba kaşığı biber salçasını bir kaba koyarsın.

Bir bayram sabahı daha. Bayramın ikinci günü. Beraber kahvaltı ediyoruz. Hoş, bana her gün bayram. Yanımda o var çünkü.

Üç tatlı kaşığı kekiği içine atarsın.

İşte bu belki de hayatın anlamı. Bu, belki de bütün bir ömür boyunca çalışıp didinmenin ödülü. Bu herhalde, benim şu anda geçtiğimi hissettiğim büyük sınav. Bir lokma daha atıyorum ağzıma. İnsan çocukluğunda aldığı lezzetleri unutamaz, ömür boyu hep onu arar diyenler yanılmışlar biraz. Bulmuştum ben, belli ki.

Fotoğrafların hikayelerini Photo Album Story Teller’dan dinleyin

sCoRPionTR | 25 September 2010 15:06

Her ne kadar dijital çağa geçmiş olsak da herkesin evinde eski albümler vardır. Birçok kişi fotoğraflara monitörden bakmak yerine basılı haline bakmayı tercih eder. Böyle düşünenlerin sayısı bir hayli fazla olduğundan da klasik albümler daha uzun süre yaşayacak gibi görünüyor. Albümlerdeki fotoğrafların hikayelerini o fotoğrafların sahiplerinden dinlemenin tadı ise bir başkadır. Photo Album Story Teller fotoğrafların hikayelerini nesiller boyunca sahiplerinden dinlemenize imkan sağlayacak bir gadget.

Ülker Pötibör Çoko

witamin | 06 September 2010 10:48

Pötibör bisküvi ile krem çikolata birlikteliğini Ülker yeni çıkardığı Pötibör Çoko ile bizlere sunuyor.Bu yeni ürünün tanıtımı için facebook’ta bir uygulama da var.Ülker hergün 20 şanslı kişiye Ülker Pötibör Çoko kutusu hediye ediyor.Bunun için yapmanız gereken bu adresten facebook hesabınızla giriş yapmak ve en mutlu anınızı paylaşmak.Uygulama 1 Eylül 2010 tarihinde başlamış olup 15 Ekim 2010 tarihinde sona erecek.

ŞAMPUAN

il mare | 24 August 2010 11:59

Uzun bir aradan sonra eski şampuanımı kullanıyorum.

Arkadaşlarımı her gün gördüğüm,
Sabah kahvaltılarımı her gün onlarla ettiğim,
O gün olunacak bir vizenin olası sorularını, etraftaki öğrenci uğultularını bastırmak için yüksek ve telaşlı ses tonlarımızla birbirimizle tartıştığımız vakitlerin üstünden epey geçtikten sonra;
Son çaylarımızın son yudumunu da yudumladıktan sonra,alıp yüklü ders notlarımızı koltuğumuzun altına,boş bir sınıf bulmaya çalışmalarımızdan ve çoğu zaman başka bölümlerin sınavları dolayısıyla, tam notlara odaklandığımız,hepsinin üstüne eğildiğimiz dakikalarda sere serpe yaydığımız dağınık notları toplayıp o sınıfı bıkkın,isyankar suratlarla terk etmek zorunda kaldığımız zamanlardan sonra,

ŞAMPUAN

il mare | 24 August 2010 10:09

Uzun bir aradan sonra eski şampuanımı kullanıyorum.

Arkadaşlarımı her gün gördüğüm,
Sabah kahvaltılarımı her gün onlarla ettiğim,
O gün olunacak bir vizenin olası sorularını, etraftaki öğrenci uğultularını bastırmak için yüksek ve telaşlı ses tonlarımızla birbirimizle tartıştığımız vakitlerin üstünden epey geçtikten sonra;
Son çaylarımızın son yudumunu da yudumladıktan sonra,alıp yüklü ders notlarımızı koltuğumuzun altına,boş bir sınıf bulmaya çalışmalarımızdan ve çoğu zaman başka bölümlerin sınavları dolayısıyla, tam notlara odaklandığımız,hepsinin üstüne eğildiğimiz dakikalarda sere serpe yaydığımız dağınık notları toplayıp o sınıfı bıkkın,isyankar suratlarla terk etmek zorunda kaldığımız zamanlardan sonra,

İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN

super hero | 10 August 2010 10:10

İyi insan var kötü insan var; bir de kötü olduğunun farkında bile olmadığı için kendisini faziletli zanneden birtakım vicdansız çirkinler var.

İyi, kötü, ya da çirkin olmak din, dil, ırk, mezhep, kılık kıyafet ayırmıyor. Herhangi bir yerde karşınıza denk gelen herhangi biri iyi olabilir, kötü olabilir veya en kötüsü çirkin olabilir.

Benim pek adetim değildir ama geçenlerde bir aile toplantısının ardından aşırı sıcaklardan biraz olsun kaçabilmek için Çamlıca Tepesi’ne çıktık. Bizim gibi, manzaranın ve esintili açık havanın tadını çıkarmak isteyenlerle dolmuştu ünlü tepe. Herkesin, herkesin yerinden kalkmasını beklediği bir köşe kapmaca oynanıyordu.

Eskiden Herşey Daha mı Güzeldi?

suleceizler | 07 August 2010 13:00

Gözlerimi kapattım. Aynı çocukluğumdaki doğduğum o bahçeli, şirin, bahçesinde kediler beslediğim, ilk bisiklet kullanmasını öğrendiğim o gül kokulu bahçeyi düşledim. Komşularımızı, o sıcacık dostlukları, yardımseverliği o sıcaklığı düşledim. Ne zaman oynarken düşsem komşu ablam gelir, yerden kaldırır dizlerimi silkeler ve ağlamamam için bana sarılırdı. Mahallede herkes birbirini tanır, selamlaşır kimin ihtiyacı olsa yardımına koşardı. Ben ev sahibimize anneanne derdim. O kadar severdi ki beni kucağından indirmezdi. Anneannem ve dedem Aydın’da olduğundan özlemimi giderirdim onlarla. Çünkü o zamanlar insanlar sıcaktı, içtendi ve komşuluk vardı. Herkesin bir komsuannesi, komşu teyzesi ve kan kardeşliği dedikleri bir arkadaşlık bağı vardı. Ahret kardeşliği de kızlar arasında yaygındı. Hatta birbirimize ”Aret” derdik kısaca. Birbirimize sarıldığımızda gerçekten sarılırdık. Her şey çok güzeldi o zamanlar. Şarkılar bile daha güzeldi.

Sonra gözlerimi açtım. Açmaz olaydım. Tüm düş perdelerim yıkıldı anında. Karşımda soğuk duvarlı bir apartman bana bakıyor. Çocukluğumun bahçeli evleri tamamen bu yığınlara dönüşmüş, hikayesi olmayan evler, ama ben bahçeli o küçük evi görmek istiyorum. Tabi ki göremiyorum o komşu anneler de yoklar. Ya son yolculuklarına çıkmışlar, ya da bu kasvete dayanamayıp taşınmışlar. Boğazımda bir yumru yutkunamıyorum, ağlayamıyorum sadece özlüyorum o günleri hemde çok. Tek kanallı televizyonumuzu, reklamlarda renkli olurdu. Belki tek kanaldı ama herkes aynı programı izlerdi ve konuşulacak ne kadar çok konu bulunurdu. Bugün Dallas’ta neler oldu? JR gene ne hainlikler peşinde? bunun gibi. İnsanlar eskiden sohbet ederdi takılıpp kalmazdı ekranlara. Ya da bilgisayara esir düşmezdi çocuklar kendilerine oyuncaklar yapardı. Mesela ben kendime bebekler, arabalar yapardım. Türk filmlerindeki aşklar yaşanırdı. Şimdiki msn aşklarından ne kadar masumdu. Her şey masumdu o zamanlar. Peki teknoloji mi bizi bu kadar yabancılaştırdı birbirmize, yoksa büyü mü bozuldu? Teknoloji insanlığımızı mı öldürdü? Değişen neydi sizce?

GÜLEN ADAM

karuma76 | 30 July 2010 16:32

Güzel bir gündü benim için. Aslında herşey aynıydı ama bugün daha güzeldi. Sonra onu gördüm. Uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü rastlayamadığım kişiyi. Okul binasının dördüncü katından aşağıya doğru bakarken birden zemindeki kapıdan onu çıkarken gördüm. Bir-iki adım ilerleyip, binaya doğru döndü. İşte Gülen Adam dı o. Ama şu an yüzü gülmüyordu. Tedirgin gözlerle binaya bakıyordu. Sanki uzaklara gitmek için hazırlanıyordu. Siyah bir arabaya bindi ve hızla okuldan uzaklaştı.
Sonra sordum etrafımdakilere. “Neden geldi buraya?” diye. Ama cevap veren olmadı. Sadece bir tanesi “O hep gelir ki!” deyiverdi. Hemen sordum. “Peki neden ben görmüyorum?” Bu soruma da cevabı hazırdı.
“O gece gelir ve gece gider…”
Bir daha da bu kadar yaından göremedim onu. Ama hep hissediyordum yakınlarda olduğunu. Bazen bahsederlerdi arkadaşlarım ondan. Kulak kabartırdım hemen. Ama susarlardı… Ben varken de bir daha konuşmadılar. Neden bu kadar gizemliydi bu Gülen Adam? Zannederim herkes tanıyordu ama kimse birşey anlatmıyordu.
Birgün televizyonda gördüm onu. Birşeyler anlatıyordu durmadan. Ama benim Gülen Adam olarak bildiğim , şimdi bir anlatıyor, bir ağlıyordu. Sanki kendinden geçmişti. Kendisi hariç herkesi düşünüyor, onlara hoşgörü dağıtıyor, onlara iyi dilekler, temenniler ve dualarda bulunuyordu. Sanki kendisini sadece bu işe adamıştı. Duyduklarıma göre etrafında onu seven, dinleyen, onunla birlikte iyilik dağıtan binlerce insan vardı. İnsanlar onu dinliyor ve etraflarına hoşgörü dağıtıyorlardı. Sonra insanlara iyilik etmekte yarışıyorlardı. Hatta değişik yerlere okul açtıklarını da duydum. Peki neden hiç gülerken göremedim onu. Oysa benim okul yıllarım boyunca merak ettiğim Gülen Adam dı o.
Hayatını doğruları anlatmaya adamış, sevap işlemekte yarışan insanlarla gönül bağı kurmuş, etrafa ışık, hoşgörü, iyilik saçan Gülen Adam…

BAZEN ACILAR ÇARPIŞIR

astral | 24 June 2010 10:18

‘Karların ortasındaydım ve o an ne düşündüm biliyor musun? Altı yaşımdaki küçücük halimle…’

Yeşildi gözleri yemyeşil. İçten içe bir şeylere kızar gibiydi. Değildi, o da değildi. Sanki son yolculuğuna gider gibiydi.

Huzurlu ve sakindi bir yanı. ‘Yeter!’ der gibiydi. Bunları yazan el evrensel bilinci etkilememek istedi, sonra; ‘Sadece bir öykü, saçmalama’ dedi kendi kendine. Yol uzundu.

‘Yolda gidersen yol açılır’ dedi kapıdaki adam.

AYN EL YAKİN

il mare | 23 June 2010 16:15

Zamanın nasıl daha güzel dondurulabileceğini öğrenmek için, özlediğimi hissettiğim tek kişilik bir sıranın üzerinde kağıdımın ince ipine diziyorum satırlarımı.

Tam zamanında bu işe girişmiş gibiyim; zamana herkesten başka yüklediğim farklı anlamı tam zamanında süslemeye yeltenmiş gibi. Sanki avucumun içinde bir sabun da burada olduğum an; ben, yağmur yağmasın, an’larım ayalarımda,akıp giderlerken haberime seslenmeyen anılarıma karışmasınlar diye, 18-55 mm’lik bir objektiften, yakaran sağ gözümü Tanrı’nınkine değdirmeye çalışır gibiyim. Öyle 55’e falan yeltenmeden ama,yaşımın gözçukurlarıma sığdırdığınca; 18’den biraz fazla,55’ten epey uzakta.