bildirgec.org

aile hakkında tüm yazılar

BU İŞİN SIRRI NE?

haberhaberhaber | 17 July 2007 19:23

Çıkın ortaya çıkın da bu işin püf noktasını anlatın. Of ve üff noktasını değil. Güzel birliktelikler, uzun ömürlü evlilikler nedir sırrınız?. Açıklamanız lazım sevaptır. Siz mi iyisiniz eşiniz mi? Biz kötümü idik yoksa eşimiz mi kötüydü.
Bayanlar için:
Güzel, Sadık, hamarat, uyumlu, bakımlı, saygılı, güncel, tutumlu, çalışan, namuslu, dürüst, iyi anne, iyi eş
Baylar için:
Yakışıklı, sadık, uyumlu bakımlı, saygılı, çalışan, dürüst, namuslu, iyi baba, iyi eş,
Bana üç aşağı beş yukarı bunları sayacaksınız değimli. Kusura bakmayın ama yemezler. Daha doğrusu yaşadığım bunca yıllık ömür içinde bunların doğru olmadığını üzülerek öğrenmiş durumdayım. Daha fazla saklamayın. Bunu öğrenmeden diğer tarafa gidersem gözüm açık kalacak.
Bazı şüphelerim var ama emin değilim. Şöyle olabilir mi?
Bayanlar için:
Gezip tozacak, yemeği niye ben yapayım sende yiyorsun ben senin aşçınmışım diyecek, pasaklı bakımsız olacak çalışmayacak, bana bakmaya mecbur diyecek,aldatıldığında ne b..k yerse yesin benim ihtiyaçlarımı görsün yeter diyecek.
Baylar için: Aman simdi bir laf söylersem burnumdan getirir, bulaşmamak daha iyi diyecek, Çamaşırım yıkanıyor temiz yatakta yatıyorum, dışarıda da istediğimi yapıyorum buna da şükür diyecek,
Bir çok ailenin bu şekilde çoook uzun yıllar mesut bahtiyar yaşadıklarını görüyorum..
Hadi beni daha fazla uğraştırmayın. Gözümün açık gitmesine izin vermeyin. Bu işin sırrı ne? Püf noktası ne?

Zem – 4 Aile Bisikleti

SCAR TISSUE | 04 July 2007 11:26

Yaz günleri malum herkes yazlığında kimisi denizlerde, kimisi ise sahil boyu bisikletlerine binmekte.
Peki kalabalık bir grupsunuz tek bisikletiniz var bu durumda napıcaksınız? Nasıl zevk eziyetidir birisi bisiklete binerken sizin onu izleyip sıra beklemeniz !

İşte tam bu noktada aşağıda görmüş olduğunuz bisikletimiz olsa keşke dediğinizi duyar gibi oldum 🙂

işte süper bisikletimiz
işte süper bisikletimiz

Bu bisiklet tam 4 kişinin aynı bisiklete binmesini sağlamakta. Üstelik 7 vites seçeneği ile artık ne bir yokuş ne de çukur size engel olur.

12

buddhala | 21 June 2007 10:12

anne

Anneme, beni görünmeyen bir sineğin ısırdığını söyleyince gülmeye başladı. O hep gülüyordu söylediklerime son zamanlarda. Banyo yaparken gülüyordu, aynanın karşısında saçını toplarken, fırından yemeği çıkarırken, babam kalçasını okşarken, gazete okurken, kanal değiştirirken…

Çamaşır mandallarından robot yapmama da gülmüştü. Altıma işedikten sonra, beni yıkarken de gülüyordu. Kardeşimin önlüğünü ütülerken de, babamın gömleğini ütülerken de aynı tebessüm vardı. Onun ağladığı anı görmek, beni mutlu edecekti sanki. Daha fazla takip ediyor, daha fazla ona bakıyordum. Sırf o ağlasın diye gereksiz yere ulu orta yerde ağlıyordum bazen ama tık yok, büyülü bir şekilde gülmeye devam ediyordu. Ona, onu sevmediğimi söyleyip, mutsuz etmeye çalıştım. Başımı göğsüne bastırdı ve beni sallamaya başladı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda, beni dudağımdan öptü. O an ben de gülüyordum ve annem de gülüyordu. Yalan söylediğimi anlamıştı, blöf yaptığımı. Oyuna gelmemiş, yine gülmüştü.

Kill Bill Ve Aliye

runnaal | 19 June 2007 10:32

Bu başlıkta ne diyebilirsiniz. Bugün Kill Bill’i seyrederken aklıma geldi Aliye dizisi ile cok benziyor aslında ana tema olarak. Kill Bill’de azılı bir katil olan anne cocugu olacagını öğrendiği andan itibaren olayı bırakıyor. Aliye de ise anne babadan cocuklarını almak için herşeyi yapıyor. Sonucta ikisi de babaların yanına gidiyor cünkü cocuklarını almak istiyorlar. Birinde olay şiddetle anlatılıyor müthiş sahneler, 40 kişiye karşı dövüşler, müthiş kılıclar ve sonda bitirici hareket. Birinde olay işlenimi daha farklı sevimli bir anne kocası tarafında aldatılıyor oda evi bırakıp gidiyor ancak baba cocuklarını bırakmıyor hüzünlü sahneler, trafik kazaları, tehtitler, aşklar ve ayrılık. Bana göre bakarsak olaya bana cekici gelen tabi ki Kill Bill işleniş tarzı müthiş. aklıma geldi ve yazmak istedim 🙂

‘Babam bilmesin!’

darjeeling | 14 June 2007 14:49

Aslında dün gece yazmayı kafaya koyduğum ama uykunun azizliğine yenik düştüğümden geciken bir yazıdır bu…
Dün gece iki kanal arasında mekik dokuyan bu nacizane bedenimin tabi ki bir sorunu vardı: Eğlence mi duygusallık mı?A kanalında ki o milyonları ekrana bağlayan komedi dizisine mi kendimi kaptırmalıydım yoksa d kanalındaki o aynen ruhuma hitap eden duygusal diziye mi odaklanmalıydım? İki arada bir derede kalınca iki diziyi de yarım yamalak izledim. Neyse bu benim yaşadığım ruh halinin özetiydi. Asıl konuya gelelim..
Dün gece D kanalında ki duygusal dizide bir kısım vardı. Aslında dizide tüm düğümün çözüldüğü kısım. Baba evde olan biten herşeyi öğreniyor, ama EN SON kişi olarak. Bilmeyenler için bir hatırlatma, baba, bekar olan kızının evli olan kızının kocasıyla kaçtığını öğreniyor ve tam bir yıkım yaşıyor. Benim takıldığım kısım şu oldu. Neden babalar hep en son öğrenir bazı şeyleri? Bunun altında şu olmalı diye düşündüm. Ufaklığımızdan beri özellikle biz kız çocukları çoğu şeyi babamızdan saklamamız gerektiği şeklinde eğitiliyoruz. Baba, sevgilimiz olduğunu en son öğrenir çünkü baba sevgilimiz olduğunu öğrenirse kızar, şarkıcı olmak istediğimizi hatta bir yerde şarkı söyleyip para kazandığımızı en son baba bilmelidir(elimizden gelse hiç bilmemelidir) çünkü o kızar, regl olduğumuzu bile babadan saklarız(bazen anne koşa koşa gider söyler ona) çünkü regl olmak ayıptır,baba bilmemelidir, ya da artık bakire olmadığımızı en iyi ihtimalle anne bilebilir, baba bilmemelidir cinayet çıkabilir.
Neden bu tarz şeyler bize ayıp ya da tu ka ka şeklinde öğretiliyor? Burda birazcık annelere dönüyorum ben. Anne, babanın neye kızacağını biliyor. Olay baba olmak ta değil erkek olmak heralde. Erkek adam çok rahat yetiştiriliyor. Kız evlat çoğu şeyden mahrum ya da yasaklı yetiştiriliyor. Baba, oğlu yanına gelip herşeyi konuştuğunda ona kızmazken kız evlat bu yukardakileri belki ömr-ü billah açıklayamıyor ona. (Anca biri istemeye gelecekte evlilik durumu olacak ta…)
O yüzden biz annemize çoğu zaman ‘babama söyleme sakın’ deriz. Anneler bizim sır küpümüz olur. Tabi sakladıklarımız çok vahim konularsa bu herşeyi sonradan öğrenmeler çok daha büyük sorunlara yol açar(dizide olduğu gibi) Bunları kafamda kurduktan sonra aklım birden babalara gidiyor. Şöyle düşünüp onlara da kısmen hak veriyorum. Bir baba diyorum gençliğinde eminim ki çoğu şeyi yaşamıştır ve kadınların hayatında karşılaşabileceği tehlike ya da sorunların ne olduğunu bilir çünkü o da bir çok kadınla bir çok şey deneyim etmiştir. Kendi deneyimleri onu kızını koruma psikolojisine sokar ve bu psikoloji altında anneye (sanırım) sürekli direktifler verir, kıza söyle ‘şöyle olsun,bunu yapsın bunu yapmasın’ diye..
Ne mi isterdim? Özgürce herkesin herşeyi konuşabildiği bir toplum,ahlak ve aile yapısı isterdim. Bu kadar ısrarcı bir tavırla erkek egemen toplum olmamamızı isterdim. Evet, onların bize kol kanat germelerini seviyoruz ama bu kadar erkeksi tavır kuşaklar arasında bu kadar büyük uçurumlara da yol açabiliyor. Babadan korkan kuşaklar yetiştiriyoruz.
Yukarda bahsettiğim koşulların tam aksini yaşayanlarınız da vardır, istisnalar tabi ki vardır ama yine de toplumun genelinin bu kavramlara uyduğunu düşünüyorum, malesef…

Yatılı

Cevval Portakal | 10 June 2007 22:34

1 haftalık ayrılıkdan sonra evime geri döndüm yatağımı, bilgisayarımı, odamı, hafifi özlemişim hasret giderme amaçlı birşeyler karalamaya karar verdim.
Bahsettiğim 1 hafta içerisinde keyfi bir seyahate çıkmıştım farklı bir şehirde kaldım gezdim dolandım yeni insanlar tanıdım, değişiklik güzel şey. Konaklama ihtiyacımı orada ailesiyle yaşayan bir arkadaşımın yanında karşılıyordum böylelikle aileyide biraz yakından tanıma şansım oldu. Tanıdıkça bir ailenin bu şekilde dağılmadan durması beni şaşırttı o aileyi çekip çeviren anneye her bakışımda içimden takdirlerimi sundum ne kadar güçlü bir kadın olduğunu anladım.
Beş çocuklu bir aile arkadaşım en ufak kardeş iki abi ikide ablası varmış ablalardan bir tanesi şu anda hayatta değil salonda büyükçe bir resmi çerçeve içinde asılı duruyor. Babanın cezaevinde yatmış olduğunu bir konuşma esnasında öğrendim, ilk başlarda nedenini sormadım aslında hiçbir zaman sormadım, böyle yaraları deşmekten pek hoşlanmam benim özelim hakkında soru sorulmasından da pek hoşlanmam, siyasi suçları yüzünden hüküm giymiş olduğunu arkadaşım kendisi söyledi, şansıma benim geldiğim gün abiside eve gelmişti 1 haftalığına, okuyormuş çok neşeli güler yüzlü biri 27-28 yaşları civarında hazırlık sınıfında okuduğunu söyledi önceden okuduğu okulu 3. sınıfta bırakmış şimdi yeniden sınavı kazanıp yeni bir okula girmiş ona da okulunu neden bırakmış olduğunu sormadım, bir iki gün sonra cezaevine girdiği için okuldan atıldığını kendisi söyledi, samimiyetimizde artmıştı bu iki gün içerisinde, hayatta olmayan abla dağda vurulmuş, pkk olabilirde olmayabilirde dediğim gibi bu tip soruları yöneltmekten kesinlikle kaçındım ancak televizyonda bir şehit haberini birlikte oturup izlerken ailenin pkk’ya hiçde sempatik bakmadığını farkettim, ablanın nasıl öldüğünü öğrendikten sonra salonda duran gülümseyen fotoğrafına gözüm sürekli takılmaya başladı.
Sevgilimde bu şehirde okuyor oraya gitmekteki asıl amacımda onu ziyaret etmekti, haliyle bir süre görüşememiştik. Evin annesiyle konuşurken kız arkadaşımın tavırlarının ölen kızınınkilere benzediğini o yüzden onu çok sevdiğini söylemişti. Evinde kaldığım arkadaşımlada sevgilim vasıtasıyla tanışmıştım dolayısıyla o, bu evin insanlarını benden daha uzun süredir tanıyordu.
Diğer abla ise Almanya’da yaşıyor Türkiye’ye dönemiyor, işkencelerden geçmiş çareyide fırsatını bulduğu gibi kaçmakta bulmuş, o esnada evde olmayan diğer abinin de bu tip bir geçmişi olduğunu farkettim ancak onun ucuz kurtulduğunu bir ara üstü kapalı dile getirmişlerdi. Bir tek arkadaşımın benzer bir geçmişi yok, oda büyük olasılıkla yaşından dolayı ilerisi için birşey söyliyemem.
Dönüşüme iki gün kala iki kardeşinde doğum günleriydi ilginç bir tesadüfdürki abi-kardeş aynı gün doğmuşlar, ikisininde doğum günlerini kutladık birbirlerine hediyelerini verdiler o günün akşamı bir yerde oturup kutlamamızı yaparken abinin nezarete alındığı haberi geldi eve erken döndük ne olduğu konusunda ailenin bir fikri yoktu sadece annenin içeri girip çok kısa bir süre görmesine izin verilmiş o güzel günün akşamı evde bir matem havası esmeye başladı anne ağlamaklıydı ancak gözünden tek bir yaş süzüldüğünü görmedim, tamda oğullarının dönem birincisi olduğuna sevinirken yeniden hayatının altüst olduğunu söyledi o kadar. O akşam abinin maceraları hakkında biraz bilgi sahibi oldum mahkemeye nasıl elinde zincirlerle zafer işareti yaparak çıktığı, kendisinin ve arkadaşlarının ayakkabıları çıkartılıp arandıktan sonra ayakkabılarını tekrar giymeyi reddedişleri ve bunun üzerine soğuk kış gününde üzerinde çıplak ayaklarıyla yürüyecekleri zemine nasıl su dökülüp buz tutması sağlandığı buzlu zemin üzerinde kayıp düşmeleri için nasıl çabalandığı, bunlar gururla karışık hüzünlü bir tavırla anlatılıyordu. Arkadaşımın tahmini önceden sürmekte olan davalarından bir tanesinin sonuçlanmış olabileceğiydi, belkide; polisler hakkında haklı olarak pek iyi düşüncelere sahip olmayan abi kimlik kontrolü esnasında tartışma başlatmıştı ve sonunda içeri alınmıştı herşey mümkündü, neyseki ertesi gün öğlen saatlerinde salıverildi yine neşesinden birşey kaybetmemişti.
Trenime binmeden hepsiyle tek tek vedalaştım, herşeye rağmen güleryüzlerini eksik etmeyen bu insanlara teşekkürlerimi sundum, hepsini içimden ayrı ayrı tebrik ettim.
Eve dönerken abla aklıma geldi düşündümde o ablayı büyük olasılıkla bir türk askeri vurmuştu, eğer ben o dönemde askere gitmiş olsaydım ve orda görev yapıyor olsaydım belkide o evin kızını ben öldürmüş olacaktım böyle düşününce biraz tuhaf hissettim kendimi, orda her ne amaçla olursa olsun ölen herkesin bir annesi bir ailesi olduğunu düşündüm umarım zamanı geldiğinde orada bir annenin evladını öldürmek zorunda bırakılmam.

doğu-batı ekseninde karşılaştırmalı evlilik kavramı

imgegezgini | 28 May 2007 16:20

evlilik, aşk, sevgi gibi çok önemli duygusal konularda üzerinde de doğu ve batı uygarlıları arasında bazı kökten gelen ayrımların olduğu yadsınamaz. batı kültüründe çokça yerini bulan tutku, coşku dolu aşkların karşısında doğu kültüründe çok derinlere işlemiş bir bütünsel, özverili sevgilerin bulunduğunu düşünüyorum. hatta çoğu batı özellikle de Avrupa dillerinde aşk sözcüğü ile sevgi sözcüğün birbirine bitişik anlamsal bağlamlarda karşımıza çıkması aslında aştan ayrı özgün bir sevgi anlayışının yerleşmediğine işarettir bence. hatta çoğu batı dilinde akrabalık sözcüklerinin çok düşük derecede betimleyici olması aile kavramının da ciddi biçimde doğu-batı geçişinde değişim gösterdiğini öne sürmeyi sağlar. doğu dillerinde çoğu kez sevgi sözcüksel biçimlenmelerle gelişirken aşk kavramı ayrı bir mecrada kendine yer buluyor.

DOĞU PERİNÇEK

necronamber | 22 May 2007 18:23

Doğu Perinçekİşçi Partisigenel başkanı olan bu şahıs, pkk ile olan samimi görüntülerini görmeyen yoktur sanırım.
Manavgat Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği tarafından işçi partisi genel başkanı Doğu Perinçeğe ‘onur belgesi’ verilmesi şehit yakınlarını ve gazileri kızdırdı.(kaynak) Bu manavgat şehit aileleri ve gazilerine ne söylenir bilmem ama bu belgenin Doğu Perinçeğe verilmesini terbiyesizlik olarak nitelendiriyorum.