Son bir ay içinde dört kez sinemaya gittim ve gördüm ki artık insanların sinema salonlarına gitmek gibi bir alışkanlıkları kalmamış.Hoş zaten böyle bir alışkanlıkları yoktu ama yine de yavaş yavaş insanlar sinema salonlarına gidiyorlardı.Belki de benim gittiğim filmlerde bir sorun vardır.
Öyle pohpohlanmış,heryere afişi asılmış,deli gibi reklamı yapılmış hatta filme harcanandan daha fazla para reklama harcanmış filmlere gitmediğim için de olabilir.
Bornova Bornova izlenimlerimi daha önce yazmıştım.İki dil bir bavul‘a gittim salonda üç kişi izledik,Vavien‘e gittik dört kişi,soul kitchen‘a gittik dört kişi.Ya insanların sinemaya verecek paraları yok yada sinemaya ilgileri internetten film indirmek kadar sınırlı yada yada hiç sinemayla ilgilenmiyor.Hoş internetten film indirenlerle sinemayla ilgilenmeyeneler aynı katagoriye giriyorlar zaten.Hadi Bornova Bornova ve iki dil bir bavul filmleri belirli kitlenin ilgi duyacağı filmeler diyelim.Eee Vavien‘e neden gidilmiyor? Hani herkes Burhan, Burhan diye ölüyordu,Engin Günaydın fanı olmuştu herkes!İlla komedi filmi arıyorsa seyirci al sana Soul Kitchen.Hem komik,hem akıcı,hem bol aksiyonlu hem de Fatih Akın filmi.Popüler bir adımın çektiği eğlenceli bir film ama yok işte yine olmuyor.İlla Recep İvedik olacak illa Cem Yılmaz olacak.Sinema çekmek, ölü doğmuş bir çocuğu yaşatmaya çalışmak gibi bir uğraşıdır.Fatih Akın’ın Soul Kitchen‘ı bile izlenmiyorsa Reha Erdam,Zeki Demirkubuz,Semih Kaplanoğlu,Yeşim Ustaoğlu,Pelin Esmer ne yapsın.
yorumlar
tebrikler. katılıyorum görüşlerinize. aynı mevzu yüzde yüz edebiyat için de geçerli.
Toplumun giderek yozlaşması, bencilleşmesiyle igili bu tabii ki. Başkalarının durumlarına, acılarına, sevinçlerine duyarlı insanların yüzdelik oranı, kendi keyfine düşmüş insanların yüzdesinden çok geride olunca sinemada, edebiyatta bu durumun ortaya çıkması kaçınılmaz. Tabii diyecekiniz ki toplumdaki duyarlılığı arttırmanın bir yolu da sanat zaten, işte o zaman gerçekten sanat yapmak isteyenler işlerinde sebat gösterecek, sanatla ilgilenen (az sayıda da olsa) insanlar sanata destek vermeye devam edecek.
kötü bir ikilem bu exorientelux, yapımcılar, yayınevleri de para görmek istiyorlar sanattan ziyade / sanatla birlikte
Edebiyatta aslında durum çok daha berbat durumda.Kişisel gelişim kitaplarıyla vur kaç yapan Elif Şafak,Orhan Pamuk yada Dan Brown gibilerinin arasından sıyrılıp kitap satmak imkansıza yakın.İnsanlar,üzerinde yazı var diye dağıtılan broşürleri bile almıyorlar.Zor işler valla çok zor.
Filmlerin internetten bedava indirilebiliyor olması sinemaya büyük darbe vurdu. Pek sanmam ama korsan film seyretme alışkanlığı bir gün kalkacak olsa bile, hızlı internet dolayısıyla herkes istediği filmi istediği zaman seyretmenin kolaylığını sinema salonlarına gitmeye tercih edecektir. Sinema bunu üç boyutlu filmlere kayarak atlatmaya çalışıyor ama eninde sonunda kaçınılmaz son, sinemaya gitme alışkanlığı yok olacak.Bu, genel bir tespit olmakla birlikte, Türkiye’de sinemaya giden seyirci sayısına baktığımızda aslında bir azalma değil, tam aksine bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü diğer pek çok sektörde olduğu gibi sinemada da henüz doymamış bir pazar var. O yüzden, genel olarak bir sinemadan kopuş olsa bile en azından Türkiye için sürekli büyüyen bir pazar söz konusu.Öyleyse salonlar niye boş? Aslında sebep basit: arz, talepten daha çok olduğu için. Pasta giderek büyüyor olsa bile hem film sayısı hem de salon sayısı bu pastadan çok daha büyük. Örneğin, yanlış bilmiyorsam bütün Almanya’da 3D film gösterebilen salon sayısı 5 -6 taneyken bu sayı sadece İstanbul’da 40’ın üzerinde.Ayrıca, Türkiye’de artık her yıl 100’e yakın, hatta belki de daha fazla yerli film çekiliyor. Yine her yıl, 200’den fazla yabancı film vizyona giriyor.Bunlar sadece vizyona giren, ticari gelir beklentisi olan filmler. Festivallerde gösterilen filmlerin ise haddi hesabı yok.Yani seyirci sayısı artıyor ama salon sayısı talebin çok üstünde. Film sayısı ise salon sayısının çok üstünde.Rekabet kıyasıya. Öyle olunca da, dünyanın en güzel filmini bile çekseniz maalesef reklam ön plana çıkıyor. Reklam derken tabii sadece bir tane fragman çekip internete salmayı değil, üzerinde düşünülmüş ve bol para harcanmış tanıtım kampanyalarını kast ediyorum. Çoğu durumda iyi film değil, tanıtım kampanyası başarılı olan film kazanıyor.
@super hero, evet doğru söylüyorsun,artık iş yapan filmler bol reklamlı filmler.Merak uyandıran,insanların konuşmasını sağlayan filmler oluyor ama seyirci sayısında bir artış olduğu düşüncene katılmıyorum.Tabii on yıl öncesiyle kıyaslamıyorsan.Ama son yıllardaki seyirciye bakarsan her yıl biraz daha azalıyor sinema salonuna giden insan sayısı.2008 de satılan bilet sayısı 22 milyonken geçen yıl satılan bilet sayısı 17 milyona düşüyor.Tabii bunun karışısında da her yıl çekilen film sayısı artıyor.Bütün sektörler de kriz olduğu için parası olanlar sinemaya yatırım yapmaya çalışıyorlar ama artık onlarda batmaya başladıkları için yavaş yavaş bu sektörden çekilmeye başladılar.Seyirci özellikle iki-üç yıl öncesine kadar salonlara gidip Tüek sinemasına ilgi gösteriyordu,merak ediyordu ama o filmler o kadar basit ve kötüydüler ki artık seyirci de bütün filmleri onlar gibi zannediyor ve izlemiyor.O dönem para kazanmak için yırtınan adamlar yüzünden seyirci seçim yapmakta zorlanmaya başladı.Bu yüzden de Şahan Gökbakar yada Cem Yılmaz gibi adamların filmlerini izleyerek kendisini garantiye almak istiyor.İşte burada önemli olan, seyirci seçim yapmayı bilecek.Araştıracak diyeceğim ama bizim kanımızda yok araştırmak.Bir arkadaşımız güzel derse gideriz kötü derse gitmeyiz.Diğer taraftan internetten film indirerek sinema kültürü elde etmeye çalışan insanlar var ki onların içinde bulundukları durum çok daha feci.Sinema salonunda izlenen bir filmle tv yada bilgisayar ekranında izlenen film arasında dağlar hatta gezegenler kadar fark vardır.Hoş internetten en çok indirilen filmler de bol efektli Amerikan filmleri ki zaten o filmleri sinema salonunda izlemezsen hiçbir değeri,önemi kalmaz.Diğer yandan insanların cebindeki paranın azalmasının da bunda büyük rol oynadığıda söylenebilir.Yani işin özü insanlar film seçmeyi öğrenmek zorundalar,yoksa paragöz yapımcılar onların paralarını çalmaya devam edeceklerdir.
beş on yıl öncesine göre hatta onbeş diyim daha çok izleyici var sanki yahu