Açık havada sosyal psikoloji dersi
Kahraman ÇayırlıHaberler malumunuz. Kadınlar güçbela, arada derede doğurdukları bebeklerini bir şekilde yok etmeye, yok kılmaya çalışıyorlar. Özgeçmişler, hikayeler biraz değişiklik gösterse de öz bu. Erkek egemen haber dilleri, medyalamaları hazırola geçti hemen, etiket hazır: Vicdansız anne(ler). Metinler, yazılar tek taraflı, kadınlar ve bebekleri var ortada, ya babaları? Niye kimse babalardan söz etmiyor.Vicdansız olan anneler değil bir kere. Özellikle aileleri olmak üzere tüm toplum olarak biz (vicdansızız) suçluyuz. Anneyi değil, hepimizi tutuklamalılar. Hepimiz, her birimiz suçluyuz. Açık havada sosyal psikoloji dersi. Toplum, kurallı kollarıyla öyle sıkboğaz ediyor ki bireyi, düşünün bebeğini tuvalette doğurup çöp sepetine atabiliyor, birey. Ailenin, toplumun “sosyal etki”si diye buna denir işte. İşaret parmaklarımız hazır: Anne suçlu, kadın suçlu. Tecavüze uğrayan masum kız çocuğunu hangi mantıkla suçlayabiliyoruz, sizin aklınız alıyor mu? Klişe ama mantığınıza sığıyor mu?Topu birbirimize paslamaktan hiç yorulmuyoruz. O suçlu, bu suçlu herkes bir başkasına atıyor suçu, tamam. Kimsenin olayların derinine bakası yok. Üstünkörü, hadi bir suçlu bulalım hemen, naylon poşeti geçirelim kafasına, tamam artık tanrılara kurban olarak onu sunarız. O üniversite öğrencisinin bebeğini çöpe atmasında senin, benim hepimizin suçu var. Düşünün bu kadar uç bir noktaya varabiliyor sosyal etki dediğimiz olgu. Koca bir topluma karşı kendini savunmaya çalışan birey.Karanlıkta kalanları konuşalım
Bu arada yeri gelmişken tüm toplumu cezalandıracak kanun maddelerimizin olmasının gerektiğini düşünüyorum. Tek tek bireylerin ceza almasıyla da pek bir şeyin düzeleceği yok. Biz bu kadar üstü örtülü, kapatmacı, psikolojik olarak kapalı bir toplum olmasaydık, o bebek o çöp sepetine atılmayacaktı işte. Bu kadar erkekleri el üstünde tutup kadınları yermeseydik. Deliler gibi kutsallığını varsaydığımız aile kavramını bu kadar el üstünde tutup, gayrimeşru ilişkileri, bebekleri yermeseydik. İşimize hiç gelmez ama biraz daha esnek ve geniş düşünebilseydik. O bebek oraya atılmayacaktı.
mithatsarcan.blogspot.com adresinden alınmıştır.
Üçüncü sayfa gözlüklerimizle anneyi suçlayacağız yine, şöyle bir “vah” “tüh”leyip, tüm ikiyüzlülüğümüzle mutlu mesut devam. O utansın, utancından çocuğunu otobüs molalarında doğursun. Bize dokunan mı var! Genç yazar Sema Kaygusuz, son romanı Yüzünde Bir Yer’de utanç kavramını öyle güzel, öyle ince ince, göze sokmadan işliyor ki. İşe bu romanı okuyarak, utanç kavramını konuşarak başlayabiliriz. Çünkü konuşmuyoruz, üstünü örtüyoruz, toprak atıyoruz, etrafında bile dolaşsak, mümkünü yok, eşelemiyoruz. Üzerinde durmuyoruz. Oysa açık açık, uzun uzun, saklamadan konuşulması gereken kavramlarımız var. “Yüzümüzde bir yer”de duruyorlar öylece.Önce bunu yapmalıyız. Tüm karanlıkta bıraktıklarımızı konuşmalıyız.
yorumlar
hitler kötülüğü seçmekle iyi etmedi, ama o’na uyan toplum da iyiliği seçmemekle daha büyük kötülük yaptı.
Ben hala o kadının nasıl doğum yaptığını anlamış değilim ya neyse..Annemle de bu haber ve taciz, tecavüz haberleri hakkında konuşuyorduk. Ben bunların böyle ifşa edilmelerini de doğru bulmuyorum. Haberlerin nesneleri de metalaştırılıyor medyada, her gün ayrı bir tecavüz kurbanı, cinayet cinnet kurbanı. Annem de, ama hiç konuşulmasa daha mı iyi, dedi, o da haklı. Çıkamadık işin içinden.@mascalzone latino, kesinlikle haklısın. hitler halk oyuyla seçilmiş ne de olsa. bazen suçu tek bir insana atmak kolay, bizim de hep hükümetlere yaptığımız gibi. hele son seçimlerdeki oy oranını yakalayan bir hükümeti onu seçen toplumdan ayırmak imkansız neredeyse…
sahiden ben de düşünüyorum düşünüyorum, nasıl doğurdu o çocuğu orada diye.eskiler övünmesin tarlada, bostanda doğum yaptık kendi başımıza diye, bizim neslin de eskilerden geri kalır yanı yok…
<strong>absynthe,</strong> haklısınız..konuştukça karışan mevzular bunlar..
<a href=”http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=984475&Date=12.03.2010&CategoryID=83″>çok sıkı bir sekiz mart yazısı, biraz geç kaldım size önermekte ama..</a>
sinepil’de duyurdum; hafifçileri de haberdar etmek isterim:<strong>sinecine</strong> isimli çok nitelikli, hoş bir sinema araştırmaları dergisi yayın hayatına başladı (istanbul – pandora kitabevinden edindim – 10 TL fiyatı), epey beğendim, sıkı bir ilk sayı okudum..<a href=”http://www.sinecine.org/”>derginin internet sitesi..</a>siz de alın okuyun isterim..
<strong>sade</strong> – <strong>smooth operator</strong>