bildirgec.org

utanç hakkında tüm yazılar

Utanmak Neydi, Ne Oldu?

bithikotsis | 07 June 2011 10:55

Eskiden bir otorite vardı çocukların en ufak yaşlarında büyüklerinden görüp benimsediği. Her türlü konuşmada, hitapta ya da yaklaşımda hep büyüklerinin öğretileri akıllarına gelerek hareket etme vardı. Biraz belki mahalle baskısı, biraz da ele güne karşı rezil olma korkusundan olacak ki tembihler havalarda uçardı adap konusunda.

sonunda vimeo’da kapatıldı

umutavci | 01 October 2010 13:33

30 Eylül öğleden sonrası itibari ile kapatılan siteler kervanına vimeo da katılmış oldu. Karar, yasayla verilen yetki ve görev gereğince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından uygulanırken, siteye girenler, şu ibareyle karşılaşıyor:

“ANKARA CBS’nin, 28/09/2010 tarih ve 2010/93921 nolu KORUMA TEDBİRİ kapsamında bu internet sitesi (vimeo.com) hakkında verdiği karar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nca uygulanmaktadır.”

Vimeo kapatılma kararının, CHP Millet Vekili Akif Hamzaçebi’nin hakkında sitede yer alan bir videoyu şikayet ederek başvurması sonucu alındığı ve videonun siteden kaldırılmasından sonra yasağın kalkacağı bildirildi.

KİMSE GÖRMESİN

mavilikler | 02 May 2010 19:00

Hepbirlikte oturuyoruz. Keyifli bir akşam sofrası… Herkes birşeyler söylüyor durmadan. Kimin kime hitap ettiği, ne dediği seçilmiyor.

Ben hiçbirşey seçemiyorum zaten. Senden başka… Sen ordasın ya!.. Önemli değil gerisi. Masadaki kalabalığın arasında bir yerde kaybolmuş… Ama yine de o kadar çok varsın ki! Kalbimin atışlarında varsın mesela.

Yüzüne bakamıyorum bile. Bilmiyorlar çünkü nasıl delice çırpındığını yüreğimin. Anlarlarsa ölürüm ben! Çünkü sen de anlarsın o zaman. Bana çevirirsin gözlerini…. Görürsün. Yüreğimin atışlarını masanın öte ucundan bile duyabilecek kadar okursun yüzümden çaresizliğimi.

Skammen (1968)

queennothing | 17 February 2010 16:56

2007 senesinde hayatını kaybeden usta yönetmen Ingmar Bergman‘ın yönetmenliğini yaptığı 1968 çıkışlı sinema filmi “Skammen“in (Shame / Utanç) başrolünde iki defa Oscar’a aday gösterilen İsveçli (esasen Japonya doğumlu) aktris Liv Ullmann ve Oscar adaylığı bulunan aktör Max Von Sydow yer alıyor.
7 senedir evli müzisyen çiftin gelgit günlerini ve gözden ırak yaşadıkları adadki evlerinde geçen hayatlarını konu alan yapım, aniden çıkıveren iç savaşla farklı bir boyut alıyor. Evlerinin dibinde gerçekleşen yıkımın çift üzerindeki etkilerine yoğunlaşan Bergman, yine başarılı bir psikolojik/ drama ile karşımızda.

Eva ve Jan Rosenberg çifti, aynı orkestrada çalan, bu sayede tanışan ve 7 sene evvel dünyaevine giren bir çifttir. Bir çiftlik evinde, kendi hallerinde yaşayan çift, bahçelerinde tavuk besleyerek, arada sırada şarapla romatizm yaparak geçen sıradan günlerini, Eva’nın kadın gerginliğiyle hareketlendirip, birlikteliklerini soslandırıp, katlanabilir kıvama sokuyorlardır. Eva’nın baskın, baskıcı, midahale etmeden duramayan ve şikayetçi tavırlarının altında kalan Jan, genç kadını sakince yatıştırmayı iyi bilmekte ve bu sayede adı sanı duyulmamış bu adadaki yalnız yaşamları daha sürdürülebilir gibi görünmektedir.

Açık havada sosyal psikoloji dersi

admin | 09 February 2010 12:31

Açık havada sosyal psikoloji dersi
Kahraman Çayırlı

Haberler malumunuz. Kadınlar güçbela, arada derede doğurdukları bebeklerini bir şekilde yok etmeye, yok kılmaya çalışıyorlar. Özgeçmişler, hikayeler biraz değişiklik gösterse de öz bu. Erkek egemen haber dilleri, medyalamaları hazırola geçti hemen, etiket hazır: Vicdansız anne(ler). Metinler, yazılar tek taraflı, kadınlar ve bebekleri var ortada, ya babaları? Niye kimse babalardan söz etmiyor.Vicdansız olan anneler değil bir kere. Özellikle aileleri olmak üzere tüm toplum olarak biz (vicdansızız) suçluyuz. Anneyi değil, hepimizi tutuklamalılar. Hepimiz, her birimiz suçluyuz. Açık havada sosyal psikoloji dersi. Toplum, kurallı kollarıyla öyle sıkboğaz ediyor ki bireyi, düşünün bebeğini tuvalette doğurup çöp sepetine atabiliyor, birey. Ailenin, toplumun “sosyal etki”si diye buna denir işte. İşaret parmaklarımız hazır: Anne suçlu, kadın suçlu. Tecavüze uğrayan masum kız çocuğunu hangi mantıkla suçlayabiliyoruz, sizin aklınız alıyor mu? Klişe ama mantığınıza sığıyor mu?Topu birbirimize paslamaktan hiç yorulmuyoruz. O suçlu, bu suçlu herkes bir başkasına atıyor suçu, tamam. Kimsenin olayların derinine bakası yok. Üstünkörü, hadi bir suçlu bulalım hemen, naylon poşeti geçirelim kafasına, tamam artık tanrılara kurban olarak onu sunarız. O üniversite öğrencisinin bebeğini çöpe atmasında senin, benim hepimizin suçu var. Düşünün bu kadar uç bir noktaya varabiliyor sosyal etki dediğimiz olgu. Koca bir topluma karşı kendini savunmaya çalışan birey.

Utanç / Buda As Sharm Foru Rikht

exorientelux | 31 January 2010 13:30

Okula gitmek için yollara düşen küçük bir kızın bir gününü anlatan Utanç / Buda As Sharm Foru Rikht, bu filmi çektiğinde henüz 19 yaşında olan Hana Makhmalbaf‘ın ilk uzun metraj filmi. Filmde Baktay adındaki küçük kız, küçük kardeşine bakması gerektiği için okula gidememektedir. Erkek ve kızların ayrı ayrı okuduğu Afganistan’da kızlar okulu da çok uzaktadır zaten. Komşularının oğlu Abbas’ı okuyor görmek minik Baktay’ın okuma hevesini iyice depreştirir. Annesinin evde olmadığı birgün okula gitmek üzere yola çıkar. Fakat önce okulun nerede olduğunu bulması, ondan da önce okulda kullanacağı defter kalem gibi araç gereci tedarik etmesi gerekmektedir. Hiçbir şeyi olmayan küçük kız için bu basit sorunların üstesinden gelmek kolay olmaz. Üstüne üstlük Amerikan askeri rolü yapıp bütün teröristleri öldürmeye niyetli bir grup çocuğun savaşçılık oyununu da atlatması gerekecektir.

Hindistan’dan Floransa’ya tarih ve roman

MerakliKedi | 15 October 2009 12:14

Salman Rushdie’nin Utanç adlı romanına başlamıştım. Beni pek sarmamıştı bırakmıştım. Oyüzden galiba, Floransalı Büyücü çıktığında çok da ilgimi çekmemişti. Sonra bir gün Cumhuriyet Kitap ekinde, Ursula Le Guin’den Floransalı Büyücü yorumu okuyuncaya kadar… İki büyük isim. Adeta turşucunun şahidi bozacı (ama bu sefer iyi tarafından). Le Guin bir iki vurucu cümleyi de aynen almıştı kitaptan ve ben de bu eleştiri yazısı üzerine okumaya karar verdim.

Ekber Şah’la Hindistan’ın kızıl kumtaşı binalarında başlayan yolculuk Floransa’da devam etti. Ekber Şah’ın, bir hükümdar olarak yaşadığı gelgitler, kendiyle çeliştiği anlar, zaferle döndüğü savaşlarda insan öldürmekten duyduğu vicdan azabı, güzel kadına duyduğu ilgi ve inanç konusundaki çelişkileri… Kendiyle tartıştığı anlar. Oldukça fazla kaynaktan faydalanılmış ve neredeyse bir tarih kitabı özeniyle yazılmış bir roman olduğunu okurken çok yakından hissediyor insan. Vurucu cümle dedim ya… “Tanrı inancı, insanlığın iyiliği kendiğinden bulunmasına engel olmuştur.” ifadesi Ekber Şah’ın ağzından inancın da tartışıldığı anlarda çıkan bir cümle. Bir de çok hoşuma giden bir uygulama oldu: “Yeni ibadet çadırı”, aynı konu hakkında zıt görüşlü iki grubu karşılıklı oturtup münazara yaptırıyormuş Ekber şah. Fikirlerin çarpışmasını, düşünmeyi ibadet oılarak görüyormuş. (Örnek alınası bir uygulama değil de nedir bu?)

İş Ahlakı

dimoedes | 11 September 2009 18:19

İstanbul’da yaşanan sel felakati herkesi üzmektedir. Vodafone firmasının alıcıları bu selden etkilenmiş. Telefonuma gelen özür mesajında bu açıkça belirtilmişti. O an eh işte ancak bu kadar olur demiştim hem gülmüş hemde küfür etmiştim. Bir yere önemli birşey yapıyorsun ve her türlü olasılığı düşünmeden bu aleti oraya yerleştiriyorsun gibilerinden bir düşünceydi.
Bugün gelen mesajda tarih belirtilerek konuya tekrar değinilmişti özür dilnemiş ve o gün içerisinde yapılan görüşmelerin ücretsiz olduğu belirtilmişti. Mesajı okuduğumda gülümsedim ve tebrik ettim iş ahlakı böyle olur dedim. Tabii kimi insanların aklına ayıplarını kapamak için böyle bir yol seçmişler gelebilir onların düşüncesidir bişey diyemem. Ama iş ahlakı böyle olmalıdır.

Ortadoğu’nun Ayrım Duvarı

halikarnassus | 14 August 2008 10:26

To Exist Is To Resist
To Exist Is To Resist

“Orada [Filistin’de] biz, Avrupa’nın Asya’ya karşı
dikilen duvarın bir parçası olacağız;medeniyetin
barbarlığa karşı ileri karakolu olarak hizmet
vereceğiz.”
Okuduğunuz bu cümle,Siyonizmin fikir babası,
Avusturya’lı Yahudi lider Theodor Herzl’in yazdığı
ve Yahudilerin,Tevrat’tan sonraki başucu kitabı
olan Der Judenstaat’tan (Yahudi Devleti) alındı.
İronik bir biçimde bugünkü durumu izah eden bu
açık meydan okuma ve kendini diğer uluslar ve
medeniyetlerden üstün görme tutumu,İsrail’in
tüm yerel ve uluslararası politikalarında başat
faktör olagelmiştir.
2003 yılında yapımına başlanan ve Filistinliler’in
günlük yaşamını felç eden,onları kafes ardında
yaşamaya zorlayan ve her yönüyle evrensel
insan haklarına aykırı olan, Berlin Duvarı’nın iki katı
büyüklüğündeki ‘utanç ve ayrım duvarı’nın yapımı
halen devam etmektedir.
Ann Peter, NewYork’ta yaşayan bir barış aktivisti.
Temmuz 2004’te, The Nation’da kaleme aldığı makalede,o dönem İsrail’e hangi amaçlarla geldiğini
ve nelere tanıklık ettiği ayrıntılarıyla anlatmış.Duva-
rın, Filistin halkı üzerindeki etkilerine bire bir şahit
olmuş.Batı Şeria’yı ziyaretinde,Filistinli çiftçilerin
toprakları üzerinde inşa edilmekte olan ayrım duva-
rının yıkıcı etkilerini uluslararası topluma anlatabilme
çabası içine girmiş.