Kadıköy’de havyanlara verilen deger ve önem istanbul’un hiç bir yerinde görmedim.kediler dükkanların önlerinde,arabaların üzerlerinde rahat bir şekilde rahatsız edilmeden istedikleri gibi yaşıyıp hareket edebiliyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor.Bahariye caddesinde ankara pastanesinin önünde devamlı 5-6 tane kedi oluyor ve dükkanın kapanmasına kadar orda duruyor ne müşteriler ne pastane sahipleri rahatsız olmuyor bu durumdan hemen hemen her apartmanın yanında yerlerde kedi mamaları oluyor ve sokak kedileri bu mamaları yiyor ve insanlara hepsi çok canayakın …..Bu durum köpekler içinde aynı yaşlı,çoçuklar,anneler bu bölgede herkez çoçuklarına resmen hayvan sevgisi aşılamış bu durum beni çok mutlu ediyor….hergün köpegimi parka cıkardıgımda etrafıma bir çok çoçuk etrafımı sarıyor ve oyun oynuyorlar köpek ne kadar büyük olursa olsun bu durum hiç degişmiyor…kadıköy’de köpeklerin arkadaşları oluyor bunlar sokak köpekleri bile olsa insanlar rahatsız olmuyorlar …benim düşünceme göre insanlarla havyanların araları ne kadar iyi olursa havyanların insanlara davranışları o kadar insancıl oluyorlar….köpeklerini parka cıkartan insanlar devamlı diolog halindeler dışarıda birbirlerini görüp konuşuyorlar köpeklerin yaptıkları komiklikleri anlatıyorlar,benim köpegiminde bir arkadaşı var onun adıda mo sahibi kadar yaşlı bir köpek tam 13 yaşında sahibi bir gün bana kolunu gösterdi ve bir kolu daha uzundu 13 senenin sonunda böyle olmuştu bu olay bana baya ilginç gelmişti….bana göre sokaklarımızdaki hayvanlara ne kadar iyi davranırsak,onlarla dost olursak onlarda bizimle arkadaş,dost oluyorlar bizi evimize kadar bırakıyorlar ve sonra tekrar dönüyorlar…..hayvanlarda insanlar gibi sevgiye,ihtiyaç duyan varlıklar ….kurbağalı derede dolaşan birçok köpek var ve ne zaman köpegimi götürsem onların yanına rahatca tasmasız bırakabiliyorum çünkü biliyorum kii bu semtte herkez hayvanlara ilgili ve bu da hayvanların karakterini huyunu degiştiriyo ve daha canayakın ve zararsız oluyorlar ….
yorumlar
Kadıköy’e ne zaman gitsem yanıma bir poşet mama alırım , alamadığım zamanlarda da için için üzülürüm, sadece severim pisileri..Yine Kadıköy’e gittiğim bir gün mama verip biraz sevip uzaklaşıyordum , ancak bunun yetmediğini anladım. Önlerine mama koyduğum daha yavru pisiciklerin birini okşadım , oynadık bir müddet .. Sonra diğeri geldi onu da sevmeye kalktım, kavga ettiler , önce mama kavgası sandım ama hayır.. Sevgi kavgasıymış.. Karınları tok diye okşamadan geçmeyin..
bu yazının yazarı kim ? neden kimin yazdığını göremiyorum??
istanbul’a gittiğimde, kadıköy’e de uğradım. gerçekten de kedilerin keyfini görünce burası kadıköy değil, kediköy demiştim. beyoğlunda da kedi sevenler çok gördüğüm kadarıyla. keşke her yerdeki insanlar böyle olsa.
onlar şanslı pisicikler ve hav havlar…yazıyı ilk okuduğumda, sokak çocukları aklıma geldi. aynı zamanda diğer semtlerde ya da illerdeki sokakta kaderine terkedilmiş hayvanları düşündüm. biz ne sokak çocuklarına ne de masum hayvancıklara el uzatıyoruz. toplum olarak pek katı olduk. çocukluğunuzu hatırlayın. mahallede bütün çocukların el birliğiyle ilgilendiği, ya da esnafın iki parça ekmek attığı sevilen ismi olan kedileri köpekleri hatrlayın. vardır belki ben rastlamıyorum. umarım vardır. çocuklara gelince… durum pek hoş değil. özellikle büyük kentlerde önüne geçmek zor gibi. ne kötü değil mi?.. sokak hayvanları ile sokak çocuklarının durumunu aynı çizgide eleştirmek pek hoş olmayabilir. ama gerçek…
KİM YAZDI BU YAZIYIIIIIIII!!!!??
ben yazdım ama niçin adım çıkmıyor yazımın altında anlamadım…
komutan logar !, bi cisim yaklaşıyor efendim !
Kimsin sen,kimsiiiin… cik disari beni sinir etme
ÇIK DIŞAAAAARIII !! :))hah tamam bilelim de bu saatten sonra fotoğraflarımızın kopiraytları peşinden koşturmayalım. 😉
eeee. be_goodie bekliyoruz?.. ne diyeceksin? 🙂
nassı yani dediklerim yetersiz gelmiş sanırım ? oysa yeterlilerdi kanımca..ayrıca sokak hayvanları ile sokak çocuklarını aynı kefeye koyulması talihsizliği sanıyorum lorienin başının altından çıkıyor. talihsiz yapılmış bir benzetme ilerisi uçurum.
cihangirde de benzeri muhabbet vardır. özellikle kediler bir hayli iltimaslı. kafelerde baş köşelerde otururlar, köşe başı kitapçılarının tezgahları üzerinde görmek mümkündür. hatta bir tanesini (biraz daha yukarıda) taksim sahnesinin antresinde gördüm. bir gözgöze gelmeyle sizi takip ediyolar eğer severlerse. geçen söğütaltı kahvesinde otururken bir tane kızcağız geldi, bana doğru eğilip “sevebilir miyim?” dedi. Ben de beni sevecek sandım (biraz “uçuk” malum oranın tayfası), “buyurun, köpeğiniz olur” dedim (kız güzelceydi bayaa)-Ayyyy kedi değil mi oooooo?diyince jeton düştü, bi baktım, benim masamda yanımdaki sandalyede bi tane tekir oturmuş yalanıyor.
hayvanlara bayilirim ozellikle kopeklere , nedense insana en yakin olan hayvan dusuncesi vardir kafamda, yanliz cok farkli bi sey geldi aklima, istanbul taraflarini cok fazla bilmem, ortalikta bu kadar hayvn varsa dogal olarak insanlar kaka lara basmamak icin sek sek oynar gibi yollarda zik zak cizerek, yada basi durmadan onunde boka basmamk icin yuruyor olmalilar..en rahatsiz oldugum seylerden birisi ayakkabimin altinda olacak bir pisliktir. bi gun koca bi kakaya bastiktan sonra ayakkabimi temizlerken yasli bi cift sanstir sans demisti bana, hemen git bi bilet fln al demislerdi, bende buyuk sozu dinleyip kostum bilet aldim amorti bile cikmamisti
evet bu konu için kadıköyün bir çok yerinde lütfen hayvanlarınızın pisliklerini poşetle çöpe atınız gibi uyarılar var. ya tamam aynen bu kelimelerle değil ama böyle uyarı tabelaları var ve belediye tarafından koyulmuşlar. altında da kadıköyde yaşamak bir ayrıcalıktır yazıyor. yanlış hatırlamıyorsam buna benzer tabelaları başka semtlerde de gördüm ama emin değilim fakat ilk olarak kadıköyde gördüm ama daha çok kadıköyde etrafa bakındığım için de ilk olarak kadıköyde görmüş olabilirim. bu hayvanların pislikleri konusu bence üzerinde durulması gereken bir konu tabiki herkesden hayvanları sevmesini beklemek anlamsız bir de bunun üstüne köpeklerimizin pisliklerinin kaldırımlarda insanların farkında olmadan basabilecekleri yerde kalmalarına izin verirsek hayvan sevmeyenlerin eline büyük bir koz vermiş oluyoruz ben mutlaka yanımda bir iki tane küçük poşet bulunduruyorum hiç olmadı çok ayak altı bir noktada ise bir bakkala girip poşet istiyorum. bu güne kadar hayır poşet vermem diyen çıkmadı. sonuçta ne kadar çok sevsen de sevmesen de öyle bir pisliğin üstüne basmak hiç de hoş bir şey değil. başka bir nokta sokak kedilerinin belirlediği bazı yerler oluyor bir çok kedi aynı yere işiyorlar ve kedi çişi köpekten farklı olarak çok kötü kokuyor. resmen oradan geçerken kokuyu almamak imkansız. ehhe muabbete bak foseptik muabbetine dönüştü ama işte biraz dikkat edilirse hayvanlarla beraber güzel bir çevrede yaşamak çok zor değil.ve bence özellikle kadıköy ü istanbulun yaşanılası en güzel yeri ve hatta istanbulu da dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğunu düşünüyorsak biraz da abartıp dünyanın en güzel semtlerinden biri olarak görüyorum. bazı sıkıntılı kötü dönemlerimde kadıköyün, köpeklerimden sonra etrafımda görebildiğim yegane güzelliklerden biri olduğunu düşündüğüm bile oluyor. herşeyde olduğu gibi o da her geçen gün daha fazla kirlenip belki de güzelliğini kaybediyor ama benim için hep farklı bir yeri oldu ve olacak.
iyi diyosunuz da, hayvanların serbestçe dolaşabileceği bi yer de tahsis etmiyolar ki?!mesela benim de var bir kızım (bir boxer), o kaldırıma yapamıyor kaksını, illa çimen ya da toprak olacak. kaç kişiyle kavga ettim, sayısını ben de hatırlamıyorum. en son park görevlileriyle kavga ettim. devamlı gittiğimiz parkta (her ne kadar ben muhakkak kızımın kakasını bıraktığı yerden alsam da) kaka seviyesi giderek yükselmeye başlayınca önce bir kez uyardım bunları. sonraki günlerde baktım bi değişiklik yok, yandaki hırdavatçıdan bi süpürge sapıyla bir mıh aldım (ben aldım parasını verip), ucu çivili sopa yapıp bunlara verdim, nasıl toplayacaklarını da gösterdim. Hala bi değişiklik göremeyince bu sefer üstlerine yürüdüm, “abi o tarafa biz bakmıyoruz” dediler. Anlattıklarına göre (tabii yalandır muhtemelen ama doğruysa çok acı) bunlara “köpek pisliği toplamamaları” emri verilmiş, herhalde köpe sahipleri akıllansın diye. (??!)yorumu size bırakıyorum…
Köpek sahiplerinin hem çevreye, hem de kendilerine saygıları açısından kesinlikle dikkatli ve özenli davranmaları gerekiyor. Ayrıca hayvan (özellikle de köpek) sevgisinin az olduğu bu ülkede, köpeğinin kakasını ortada bırakanlara ben de kızıyorum, zira diğerlerinin ellerine koz vermiş oluyorlar. Ben, oğluşum nereye tuvaletini yaparsa yapsın poşetle alıyorum mutlaka.
ben de alıyorum ama almayanları terbiye etmenin yolu ihmal etmek değildir. bunun için her halükarda bir önlem alınmalı. O kadar adamı onun sapı, bunun kökü diye istihdam ediyolar, neymiş; “köpek boku toplamazlarmış”! Toplayacaksın efendim, ya da belediye değil misin, halkı bilinçlendiriceksin adam gibi.
euqon sopaya falan gerek yokki ya poşete eldiven gibi elinizi sokup pisligi poşetle tutup içini ışa çevirerek gayet kolay ve hijyenik bir şekilde olay halloluyor zaten. yani hiç ama hiç zor bir hareket değil önemli olan düşünmek..
🙂 yaa be_goodie bir ömürsün ha :)ben dediğin gibi poşetle alıyorum tabii, ben sopayı çöpçülere verdim, hani var ya park görevlileri olur, onlara. Belki dedim süpürgelerini ve faraşlarını bulaştırmak istemiyolardır (üzerlerine zimmetli ya), onunla alsınlar da bahaneleri kalmasın diye :Dsen çok yaşa yahu :))))bir an kendimi düşündüm, önden kızım yürüyo, omuzumda çivili sopa, arkadan ben geliyorum. öbür ele de bi kazan kapağı bulup kafaya da bi fırça bağladık mı; ispanyaya kadar gideriz vala 😀 hahahahahahaa(allah da seni güldürsün yaw, süpersin)
e tabii bu kaka tembihleri ve önerileri köpeğimiz sağlıklı bir şekilde tuvaletini yapıyorsa geçerli oluyor. bazen yeşil alana yetişemeyip kaldırıma sulu bir şekilde bıraktığında alamet i farikasını yapıcak pek bişey kalmıyor bize poşeti üzerine kapayıp olay mahallinden hızla uzaklaşmaktan başka. Bir de söylemeden geçemiycem ki o da fotoğrafta ki köpeklerle yakınen tanışırız, birbirimizi çook ama çok severiz hatta aynı havayı soluruz bu pembe hanımla zappa beyle
süperlermiş hakkaten maaşallah.threewishes; o söylediğin durum için kullanılan bir ürün var. bir kere ankara’da bir petshopda görmüştüm, yani TR de de var sanırım. bu ürün ufak poşetler halinde satılıyor, bir tür ince kum, ama bu rengarenk. o söylediğin durumda onlardan birini döküyosun üzerlerine, millet de görüp basmıyo. hem bu bi de katılaştırıcı özelliğe sahip, sonradan görevliler gelip rahatça alabiliyor.bundan yapmayı ben evde denemiştim, türlü malzemeden sonra saten alçıya karıştırılan 1/3 oranında ince kumun işe yaradığını tecrübe ettim. saten alçıyı (ama saten olmalı bi de normali var o diil) hırdavatçılardan, ince kumu da çiekçilerden temin edebilirsiniz.
bence bu konuda insanlari bilgilendirmeye ihtiyac yok, ufak bir empati yapmak yeterli, hayvansever olup boku gormemezlikten gelmek iyi bisey deil,o taraflarda varmidir bilmiyorum ,daha once gormustum kopeklere ozel “espace chiens “2-3 metrekarelk alanlar var + bazi yerlerde yasak , belediye gorevleri gorunce ceza kesiyorlar
it aracı
irfan sayar tadında çözümler lâzım 🙂
be_goodie afedersin. rahatsız olmayın takılın takılın… konu kedi köpekti doğru insanın ne işi var…