Neden?a. Erkek egemen dünyadayızb. Böyle bir zorunluluk yok, sessizce yerimizde oturarak uzak durabiliriz.c. Yoo hiç de öyle değil!d. Eşitlik dediler, böyle oldu.e.f…cevap & yorumları bekliyorum…
Neden?a. Erkek egemen dünyadayızb. Böyle bir zorunluluk yok, sessizce yerimizde oturarak uzak durabiliriz.c. Yoo hiç de öyle değil!d. Eşitlik dediler, böyle oldu.e.f…cevap & yorumları bekliyorum…
yorumlar
a şıkkı yeterince doyurucu bi cevap bence. ama burdan “erkekler fiziksel olarak daha güçlü o yüzden onlar egemen olmuşlar” gibi sığ bi açıklamaya varmasın iş.
Belki gorunurde biz erkekler dunyaya egemen gibi gozukuyoruz ama unutmaki avrupa ve cevresi ulkelerlde , kadinlar, buyuk bir rol oynuyorlar arka planda.
Erkek gibi davranmak derken kastedilen biraz otoriter olmak ve kadınlara göre daha sert tavırlar sergilemekse(maçolukla karıştırılmasın)böyle yaratılmış olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim.
erkek gibi davranmak derken? bunu biraz acabilirsen belki yorum yapabilirim=)
erkekiz belki ondan…haydeee soruya bak!
eşit falan değiliz, mümkün değil…Tanrı bile erkek!
@deborahh nasıl yani?
@deborahh internet tarihinde ilk yıldırım düşen blog sitesi yapıcan galiba burayı 😛
küçükken tanrıyı bunlardan birisi olarak hayal ederdim.deborahh’a katılmamak elde değil, hepsi erkek:))
yahuu bütün dinlere bir bakın,çok Tanrı’lı olanlar dahil,hepsinde bir erkek egosu baskın,gelen peygamberler,yapılan savaşlar,kurban edilen bakireler,kitaplarda erkeklere tanınan haklar,kadınlara verilen görevler,yaratılış hikayesi bile bir gariptir,o onun uyluk kemiğinden,diğeri leğen kemiğinden,güya Adem’i elmayı çalsın diye ayartan bile Havva’ymış,neler,neler….Tanrı erkek, erkek kul, kadın şeytan….. hep bu noktaya geliniyor.Aslında kadın önce hizmetkar olsun diye yaratılmış ama Tanrı’ya karşı gelen meleğin kovulup şeytan olması kadınlarında akibetinin bir paraleli olmuş.
Aslında çok tanrılı dinlerde,tanrı sembolize ettiği olguya göre cinsiyet kazanıyor(mitolojiyi ele aldığmızda böyle en azından)ancak tabi semavi dinlerde de baskın bi erkek egosu gözlenmiyor değil bununda nedeni erkeğin fiziksel dayanıklılığı olsa gerek diye düşünüyorum.Bu muhabbet nereye kadar gider,ne zaman http://www.hafif.org yazıp entera bastığımızda ‘HACKED by GOD’ yazısını görürüz orasını bilemem
Pantolon giyerek onlarla aynı olmaya zorlanıyoruz etek giyelim süslenelim makyaj yapalım takalım takıştıralım kadınız biz unutmayalım onların yaptıklarını yaparak değil kendimiz gibi davranarak yaşayalım başaralım:)
Tam tersine ben kadın gibi davranmaya zorlanıyorum. Hatta kadın tanımının içinde kalmak için mışım gibi yaptığım o kadar çok şey var ki rahatsızlık bazen tavana vuruyor. Kadın erkek arsındaki farklar sanıldığı kadar çok değil oysa. Hiç kimse marstan venüsten falan diil, hepimiz dünyalıyız. Pek çok davranış tipini aileler okul vs. öğretiyor sonrasında da dayatıyor. Oyuncak ve giysi seçiminden başlayarak davranış kodlamalarına kadar yapay olan öğretilerin büyük kısmı da homofobik aile kurumundan geliyor. Kız çocuğunu veya tersini sen kızsın yapamazsın uygun olmaz türü yetiştirdikten sonra bi de kafasına aslında gerçek olmayan bir karşı cins tanımını da yerleştirdin mi aile işi bitirdim diye rahatlıyor içten içe.
bu durumdan rahatsız olan “kadın gibi” de davranabilir. ancak unutulmamalıdır ki; kadınlığın standartlarını belirleyenler de erkeklerdir. bir kadının nasıl davranması gerektiğini, nasıl davranmaması gerektiğini, bir kadın için nelerin iyi, nelerin kötü olduğunu belirleyen hep erkekler.
yumurtayla tavuk ilişkisi kadın erkeği yetiştiriyor erkek kadını tanımlıyor. bence fazla sakız bir konu bu.
bence de fazla sakız konu. daha dün töre cinayetinden bir kız tüfekle vuruldu, bir iki hafta öncede Kenya da gögüsleri ütülenen genç kızları korumak için daha yeni uluslararası müdahele de bulunuldu ve yasal adım atıldı. Benim kafamdaki Tanrı hayali de biraz erkeksi, hatta Gandalf a bile benziyor diye bilirim. Ama mitolojik ve diğer efsanelere kulak açarsak her yol erkek egemenliğine çıkar. Gerçi Girit in efsanevi labirent söylencesi dışında.(o efsaneye göre Girit te kadınlar hüküm sürermiş. kurban olurum ben onlara, keşke o söylence de Ay prensi nin yerinde olsam 🙂 )
Eski anadolu ana-erkil miş. Hala aile meclisinde çoğunlukla ölüm kararını en son anne verir (doğuran o olduğu için).Çevremde kadınlara hizmetçi gibi davranan çoğu erkeği annesi el üstünde yetiştirmiştir.Aman yanlış anlamayın, bütün suç kadınların demiyorum,ama evde bir şeylere yardım edilmesi gerektiğinde annem “2 tane kız varken redogre mi yapacak” demediği, işi eşit bir şekilde paylaştırdığı için , ben hiç gocunmam ev işinden. Ama annesi bunu söyleyen kuzenlerim, yıllarca kalkıp kendi çayını almak yerine abla çay koy diye bağırdı.
örnek olarak: bir erkekten bir şey yapmasını istediğin zaman ona uygun davranmak gerekiyor. Ya ona uygun olarak onun dediğini yapmam ya da direkt söylemeyip ikna edici bir tavırda olmak gerekio. bu arkadaşım, sevgilimse yine seçim bana ait ama iş yerinde biriyse buna mecbur kalıorum. sokaktan örneklerde mevcut, bir minibüs şoförünün kaba tavırları- berbat kullanıdığı minübüs haricinde- bakkaldaki adamın parayı, sigarayı fırlatır tarzı ve daha niceleri diyebilirim. Aslında bunu açıklamak da benim için çok kolay değil çünkü çocukluğumuzdan beri bu işlenior üzerimize, sonrasında ayıklamak oldukça güç oluo. Kimi zaman ortamda rahatsız oluorum, nedenini düşündüğümde genelde kendi fikrimi söylemek, isteğimi yerine getirmek için sürekli bir mücadele olduğumu fark ediyorum. Çünkü kendi tarzımda söylediğimde bir işe yaramıor. Çoğunlukla birine (genelde erkek birine) anlatmak istediğimi özel bir tarzda belirtmem gerekio ya da o basıp gidio. Bu yorucu bir şey. Kadın dünyası olsun derdinde de değilim çünkü onunda iyi olacağını düşünmüorum. İnsan dünyası olsun heytt :0}bir de ilgilenen olursa bu gözlemlerden sonra şöyle bir basın açıklaması geldi internetten, böyle düşünen tek ben değilmişim bunu da anlamış oldum:03.07.2006Basına ve Kamuoyuna,Üniversiteli kadınlar olarak, 23 Haziran 2006 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Bir İktidar Aşığı Daha” başlıklı köşeyazısında bir kadına yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle Ahmet Hakan’ı kınıyoruz! Yazısında, Bogaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ndeki bir müzenin açılışında enstitü müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’na dair gözlemlerini eleştiri etiğine sığmayan ifadelerle aktaran Hakan’ın cinsiyetçi zihniyetinin Prof. Barbarosoğlu özelinde aslında tüm kadınlara yönelik bir saldırı olduğunun farkındayız.“Gülay Hanım, ciddi bir kuruluşun başındaki isimden ziyade “gösteri dünyasından yanlışlıkla o törene düşmüş bir star” görünümünde. Sanki Kral TV Ödül Töreni’ne katılan bir Lerzan Mutlu havasında! Abartılı makyaj, kollardan sallanan püskül, omuzlara kadar düşen iri küpeler falan… Hani Hıncal Usta’nın “Pizzaz” köşesine düşse, rüküşlükten sınıfta kalması garanti gibi.”Ahmet Hakan, bu sözleriyle, kendince şaşmaz kriterlere göre Gülay Hoca’nın dış görünüşünü abartılı buluyor, kendisini bilirkişi yerine koyarak Rasathane Müdürlüğü’ne Prof. Barbarosoğlu’nu yakıştıramıyor. Ahmet Hakan’ın değerlendirme kriterlerinin ataerkil söylemin en temel ikiliğini aşamadığı aşikar. Kadınları, namuslu ve cefakar anne – ahlaksız ve cüretkar fahişe ikiliğinde değerlendirmeye alışık olan ataerkil bakış açısına göre kadınların, kamusal alanda çalışmalarıyla var olmalarının şartı bu iki kimlikten de sıyrılıp “erkekleşmelerine” dayanıyor. İktidar ve erkeklik kavramlarını birbiriyle özdeşleştiren ve yönetici konumundaki kadınların, kadınlıklarından vazgeçip ‘hünsa – er kadın’ olmaları gerektiğini düşünen ‘sözde aydın erkek’lik Ahmet Hakan’da vücut buluyor.Ahmet Hakan, son derece seviyesiz televole cümleleriyle kaleme aldığı cinsiyetçi eleştirilerinin yanı sıra, Erdoğan’la yan yana olduğu iki fotoğraftan Gülay Hoca’nın iktidarın karşısında eridiğine kanaat getiriyor. Gazetecilik meslek etiği açısından bir hayli zayıf olduğu anlaşılan Ahmet Hakan’ın önüne aldığı iki fotoğraf üzerinden bu türden spekülatif çıkarımlarda bulunmasını şiddetle kınıyoruz. Kendini kanıtlamış, özgüvenli kadınların başarılarına tahammül edememenin ve onları iktidar karşısında kifayetsiz gösterip alay ederek güçsüzleştirmeye çalışmanın ataerkil söylemin hiç de yabancısı olmadığımız oyunları olduğunun farkındayız.Kamusal alanda başarılı pozisyonlar edinen ve bunu yaparken eril bir iktidara dönüşmemeyi başaran kadınlara tahammül edemeyen erkeklerle karşılaşmak bizim için çok şaşırtıcı değil. Üniversiteli kadınlar olarak, Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’na spekülatif çıkarımlarıyla saldıran ve hocamızın akademideki başarılarına ve katkılarına değinme gereği duymadan, akademik kişiliğini görünmez kılmaya çalışan Ahmet Hakan’ı kınıyor ve kendisini Gülay Barbarosoğlu’nun şahsından özür dilemeye davet ediyoruz.Üniversiteli Kadınlar Forumu (ÜKF) bileşenlerinden,Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları KulübüSabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları KulübüMimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübüİstanbul Bilgi Üniversitesi Kadın Araştırmaları KulübüİTÜ Kadının Atölyesi KulübüKocaeli Üniversitesi’nden kadınlarİstanbul Üniversitesi’nden kadınlar
yukarıda benim okulun da (msü) kadın grubu olduğunu görünce neden ben bunun içinde değilim diye bir an düşündüm. ancak onlarla birlikte olmama sebebimin kendi kendimi kadın başlığı altında bir toplumdan ayırmayacağım gerçeği olduğunu hatırladım.zaten erkekler bize bir sürü etiket takarken kendimizi niye bu şekilde ayıralım anlamıyorum. kadın kimliğimize vurgu yapacağımıza insanlık üzerinden gitmeliyiz bence.
kim zorluyo?
yuka kardese katililiyorum…konu bitti:)…sevgiler