Çocukluğum, baykuşların ağaç kavuğundaki düzenlerini insafsızca bozmaktan keyif aldığım Polonezköy de geçti. Herşey, kafalarının yarısını kaplayan gözlerini, sonuna kadar açıp bana bakan şaşkın ifadelerini, görmek içindi..Hala gözlerini gereğinden fazla açarak konuşan insanları gördüğümde, baykuşları hatırlarım.Polonezköy ün derinliklerine indiğinizde her yeri ağaçlarla kaplı sihirli bir masal ülkesinde hissedersiniz kendinizi..Eğer, sonbahara rastlarsanız ve bir gecenizi bu ağaçların altında geçirirseniz ertesi sabah, kahverengi yapraklardan oluşan kalın bir yorgan bulursunuz üzerinizde.. .On yaşlarında bir çocukken uçuruma doğru yapılmış o salıncağa binmek en büyük zevklerimden biriydi. Kuzenlerimin asla binmeye cesaret edemedikleri bu salıncak ben üzerindeyken bile korkudan bana arkalarını dönmelerine sebep olurdu.Büyük çoğunlukla vaktimi geçirdiğim çilek bahçesindeki çileklerin, gelişimini izlemem ve oraya aileleri uzun zaman önce yerleşmiş olan Polonyalı arkadaşlarıma, lezzetlerini test ettirmem ayrı bir serüvendi.Bir gün, annemin bana, bir sepet çileği Komşu Teyze ye götürmem için verdiği görev, tarafımdan istemeden yerine getirilirken ve karşıma bir kurt çıkacağı beklentisiyle o dar toprak yolda ‘’Kırmızı Başlıklı Kız’’ edasıyla yürürken, birden Komşu teyzenin, bizden habersiz aldığı iki adet doberman köpeğini çıkarttı karşıma ..Bazen kötü bir beklenti insanı hazırlıklı duruma getirir yani beklentiniz olumsuz ise sonuç kötü olsa da pek acı vermez.. O gün, hayatımda koca bir sepetle koşamayacağım kadar hızlı koşup, bir anda tespih böceği gibi olduğum yere kapanmam, her iki köpeği de üzerimden atlatıp onları kandırmama sebep olmuştu..Sonradan, kurt beklentisi içindeyken köpekle karşılaşmam pek çekici gelmedi.Bahçelerine sırf kiraz yemek için gittiğim 11 yaşındaki erkek arkadaşıma, sadece kulağıma kirazı, küpe olarak taktığı için aşık oluşum gelir aklıma..Ve uyuduğumda, annemin onları kulaklarımdan çıkarmasını hissedip, itiraz edişim.İstanbul da yaşayanların, haftasonları geldiği ve benim onların sevgililerini ağaçların arasından öpmelerini kıkırdayarak izlediğim zamanları düşünürüm…Aslında onların bu sihri yaşamak için buraya gelmeleri her görüntüsüyle hala doğal olan bu hayal beldesini çok anlamlı kılıyor..Keşke, herkes benim gibi bir süre Polonezköy de yaşayabilseydi.Bazen hayat coşkumu kaybedip mutsuz olduğumda, gözlerimi kapatıp, o salıncaktaki heyecanımı yakalamaya çalışırım. Orada hala üç adet, ismimi kazıdığım ağaç var. Ve aklıma daima gelen üç madde..1. Mutlu ol (önce kendin için)2 . Hiçbir şeyden korkma ( uçuruma giden salıncak)3 . Hata diye bir şey yok.( Sadece hayatı yaşa)
yorumlar
çilek var bu yazıda:)nasıl tutmam?
Maddelerine hayran kaldımÇok yaşa pbk
çocukluk… büyüdükçe sönen cevher.
hayat dolu.
çocukluk anıları bir tür zaman makinesidir. 🙂
Çilek çim, sen çilekler kadar renkli, sıcacık bir arkadaşsın,Dejavuu88, maddelerim sana da iyi geldi sanırım,Zulce, cevher en kötü şartlarda bile parlamaya devam eder.l-net cafee; Hayat dolu dolu yaşanmadıkça bir anlamı kalmaz..Pilli pati; Ayva ağacına çıkıp onları altın diye topladığımı hatırlarım. Kalplerimizin bir yani hep çocuk kalsın ve hiç büyümesin..
evet büyümesin!
o zaman köz demeliydim. çünkü mutlaka sönmeli. sönüyor…
pbk, içim ferahladı yazınla! eline sağlık:) çok şanslı bir çocukmuşsun, çok doğa ile iç içe, nezih harika bir yer orası, paylaştığın için teşekkürler:)
Zulce, mutlaka sönmesin, izin verme..Makalecim, ne mutlu bana için ferahlamış ise..Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır..
iyi de nasıl sönmesin. gitgide büyümüyor muyuz?
Büyüyoruz, ama mutluluklar karşısındaki heyecanlarımız bitmesin, enerjimiz tükenmesin, hayat monotonlaşmasın..”Yaşama sevinci” hiç bitmesin bütün mesele bu..İstemekle başlar herşey..
tabi onların büyüdükçe sönmemesi için mücadele şart.lakin hiçkimse çocuk kalmıyor, büyüyor. o halde, insan her devrinin hakkını bilmeli ve vermeli. ne çocukluk ne gençlik ne de diğer evrelerin herbirisi kalıcı değil… bu bağlamda eskiye takılmak da bir o kadar yanlış oluyor. geleceği beklemek te belki. önemli olan şimdi ne yapabiliriz…bak bunları söyledimde aklıma geldi; kös kös PC nin karşısında oturacağıma(gerçi yeni pazardan geldim) balık tutmaya gideyim. hadi görüştük…
dur yau, ciddi değildi o
Ben ciddiyim, Eğer çocukluk ve olgunluk sıkı dost ise hayat mükemmel oluyor..
Pbk, son yorumuna tüm kalbimle katılıyorum arkadaşım.
Zaten, Çilek ben senin bu konuda fazla zorlanacağını düşünmüyorum..Buradan öyle iyi hissediyorum ki anlatamam..=)
ve doğru hissediyorsun pbk:)ikisi arasında sıkışsam da zaman zaman, iki iyi dost gibiler işte..arada çatışmalarına rağmen beraber gayet iyi idare ediyorlar:)
benim de aklima kücükken abimin sinif arkadasiyla sözde sevgili olusumuz geldi:):)ne güzel günlerdi yaaa
Seni yaramaz, abiler çok bozulurlar böyle şeylere..Arkadaşım bu yüzden, abisinden tokat yemişti, suuguurccann, hiç unutamam.. =)
yok valla bilmiyordu gizli askti bizimki:)ama ne yapayim abimle degil de en cok benimle anlasiyordu. beraber yakinimizda bir cocuk yuvasi vardi gizliden citleri asarak bahcesindeki havuza girmistikte amannnnnnn ne romantikkkkkkk:D:Dkis kis kis kis
ayy birsey daha geldi aklima…ailesini taniyorduk. ben arada onlarda kalirdim. beraber yatardik. vay vay vay:):)ama gece boyu rahat birakmazdi beni. yok bacagimi iterdi. sacimi cekerdi. :D:Day sapikmista yeni farkediyorum tühhhhhhhhhhh
Ben çocukların anneleri olmadan başka bir evde kalmalarına bu yüzden karşıyım..Bilinç ve yaş önemli..Belli bir yaşa kadar koruma şart..
hmmmmmmmvalla benim cocugum olsungit dicem nerde sabah orda aksam:):)saka saka
Ben 14 yaşına kadar gözlerimle de olsa korumayı düşünüyorum..Fazla hissettirmeden..Sen bu işin eğitimini aldın , iyi bilirsin sugurcan..
yok pillibebek egitimi alanlara haksizlik olmasin daha isin basindayim ben:):)ya saka bir yana cidden cocuklar biraz garip davranabiliyorlar bazen. ve sonra bu onlari derinden etkileyebiliyor.müsaadenizle efem birsey anlatayim konu acilmisken…bizim kreste bir kiz var menel adi. bir ev var böyle hani cocuklar icin minyatür evler oluyorya. ama disardan iicini görmek epey imkansiz. tirmanmaniz gerekiyor orda ne olup bittigini görmek icin.söyle ne var orda diye bakayim dedim birkac cocuk vardi daha kendimi onlara göstermeden izledim bir süre konusmalari ilgincti. meneli ortasina almis iki erkek cocugu “seksi cok seksi” filan diyip duruyorlar. hay allah dedim:)):) kafami bir uzattim aniden. oyunmu oynuyosunuz dedim. toparlandilar sustular:) sonra indim ben. menel aceleyle disari cikti. böyle yanaklari filan kizarmis. sokkkkkkk oldumm” a kizim evladim sen iki cocugun arasina yatmis üstüne de battaniyeyi örtmüs oynarsan böyle olur tabi” dedim kendi kendime:)
11 tane tuttum. ilki büyüktü…
ÇOCUKLUĞUMAffan Dede’ye para saydım,Sattı bana çocukluğumu.Artık ne yaşım var, ne adım;Bilmiyorum kim olduğumu.Hiçbir şey sorulmasın benden;Haberim yok olan bitenden.Bu bahar havası, bu bahçe;Havuzda su şırıl şırıldır.Uçurtmam bulutlardan yüce,Zıpzıplarım pırıl pırıldır.Ne güzel dönüyor çemberim;Hiç bitmese horoz şekerim!Cahit Sıtkı Tarancı
Polonezköy her bahar gideriz, havası, kokusu herşeyi bambaşka:)pbebek çok güzel anlatmışsın…
hayatı bu kadar güzel algılamanın nedenı demekkı bu güzel çocukluk şaheserleriymiş.ne mutlu sana doğayla başbaşa yaşarak öğrenmişsin hayatı..
Linet, Adampol otelini geçtikten sonraki, o salıncağı görmeni de dilerim birgün..cpgulen, haklısın, ben de şanslı hissediyorum kendimi..
darısı bizim başımıza sevgili p.b.k.
Freddy Amca nın evi tam sen lik İnan6666..Gidince sor yerini hemen gösterirler..Yağmur yağdığında çatıya düşen damlaları dinlemek sana, ne duygusal yazılar yazdırır..=)
Polonezköy, İstanbul’da hafta sonu tatili yapılacak güzel bir yer. Bak ben köy olarak burayıda görmüştüm pbk…
Evet Pelitas, yazları başka, kışları başka güzeldir Polonezköy ün..Genelde bahara doğru kendin pişir kendin ye, yapmaya gelirler..Son yıllarda ise, saklanmaya elverişli olduğu için ”Paintball” çok oynanıyor.
PBK…Galiba sana ilham oldum. Köy hikayeleri seni etkilemis bunu anladim…Güzel yazi güzel anlatim. Valla ne yalan söyleyim zevkle okudum. Ellerine yüregine saglik.
inan6666 “Dakka” degil “dakika”:) Hos geldin…Hangisi sensin? Bi hakikiinan bi normal inan sasirdim valla.:) Her neyse seni de aramizda görmek mutlu etti beni…
İnan6666 dönmedi Nico, bu senden de eski yazılmış bir yazı =))
Yaw PBK bu ne bicim bi oyun..? Ben de bu yaziyi yeni yazdin sanmistim. Askolsun hemi…
Hafif in yeni düzeni sağ olsun..
bende kendin pişir kendin ye partilerine katıldım orada. yol üstünde birde kasabımız vardı meşhur. ismi aklıma gelmiyo ama doğa olayı süper. birde temiz hava insanın çok yemek yemesine yol açıyor…
Cumhuriyetköy dür..
otobüs hattı vardı liseden hatırlıyorum. beykozdan kalkar “cumhuriyet köy-riva yazardı”. arada birde akbaba mı ne vardı…
Polonezköy, Cumhuriyetköy, Değirmendere, Paşamandıra , Riva….Akbaba, Poyraz …
Okurken cennet bahçelerinde dolaşır gibi oldum. Farklı bir tutkumu hissettim. Teşekkür etmek az kalır. Teşekkür etmiyorum.
Pilli melek öyledir, yazısında hissettirir yaşatır.
Teşekkür ederim, ben de yazarken hissediyorum aynı duyguları..
sadece okumak yetmez best. biraz da dolaşmalısın oraları… en azından teşekkür katsayın artacaktır…
bundan sonraki toplantı piknik şeklinde olacak. belli oldu…
bahara kaldı yani…
ben öylesine bahsettim. başka fikri olan varsa onu duymaya da açığız.
fikir olarak güzel o zaman…
Bi kere bu yazi benden eski olamaz cünkü ben senden eskiyim bu biiiir. Ikincisi niye bu eski yaziyi taa üstlere tasidin da benim kafami karistirdin..? Biliyorsun ki ben yasli bi adamim mazaallah hadi kötü bi sey yazsaydim ne olacakti.:)
Hera’yı çok severim polonezköyde..yemyeşil bahçesi yemekleri, pazar kahvaltısı nefistir..samimi, sıcak, makul fiatlı bu aile işletmesini öneririm…
Kelebek hani sen uyumaya gidiyordun?