Daha öncede ağladım ben, daha öncede içim acıdı.. etlerim lime, lime ayrıldı kemiklerimden..yaralarımdan kanlı irinler aktı…..ama hayatımın en önemli muamması değildi hiçbiri…bilirdim, acının stajı yapılmadan mutluluk sağlam olmazdı …
oysa buna hazırlıklı değildim ben…bir ömrü gözden çıkarıp inandıklarımın çöküşünü izlerken, karmaşık bir harabiyetten başka hiç birşey hissetmemiştim şimdiye dek..sonra……..sonrası yok, sonrası derin sessizlik……bir ömrün özeti, birkaç cümleye sığacak kadar yalın ve kısa işte…
geç oldu..…senden öncesini yok saydığım için, yalnız uyuyacağım ilk gece olacak bu…..yastığını yere attım, yatağın tam ortasında sere serpe yatıyorum..ohh be dünya varmış, tek başıma yatmayı özlemişim nice zamandır… istediğim gibi deli yatmayı, kıpır kıpır sağa sola dönmeyi, yataktan aniden fırlamayı, ayaklarımın ucuna basmadan yürümeyi, şakk diye elektrik düğmesini açmayı özlemişim… istediğim saatte yatıp, istediğim saatte uyanmayı, yatağa duş sonrası bornozla yatmayı, balkon kapısı açık halde rüzgarın serinliği ile uyumayı özlemişim..
zihnim, senden kalan anılara ev sahipliği yapmasın istiyorum bu geceden sonra……hiç senin olmamış gibi, hiç beni almamış gibi…saçma sapan, çocukça iddiaları kazanmamış gibi… gece sabaha çalarken, yalpalayarak kumsalda sarmaş dolaş yürümemiş gibi…balkondaki kırlangıç yavrusunu bebeğimiz gibi koynumuzda ısıtmamış gibi…benim için ilk kez yemek yaptığında, zorlukla yutmama rağmen gülümseyerek “şahane” dememiş gibi…ormanda yolumuzu kaybettiğimiz gece, “sabah ölümüzü bulacaklar” korkusunu hiç yaşamamış gibi…..en sınırsız sevişmelerimizi, hep en şiddetli kavgalarımızın ardından yapmamış gibi unutmak istiyorum seni…ne dediğimizi kimseler anlamsın diye, ikimize ait bir konuşma dili oluşturmamış gibi, beni hiç dünyana almamış gibi, bulunduğun dünyaya hiç adım atmamış gibi unutmak….
off oysa çok şey değil ki bunlar, neden uyuyamıyorum o halde saatlerdir… birden bire değil, yavaş yavaş kendimi alıştırmak daha mı iyi olacak ne?…yastığını yerden alarak sımsıkı sarılıyorum.. nasıl da sen kokuyorsun ..burnumu hiç hava almamacasına yastığa bastırıyorum içim senle doluyor , içime huzur doluyor…..gözlerimi tavana dikmiş, canımın sıkıntı sınırlarında gezinirken bu geceyi en uzun gece sayıyorum… oysa sen varken hiç böyle geçmemezlik etmezdi zaman…
yok olayım istiyorum,var olma çabası verirken. nice büyük ablukaları yıkıp geçmişken, yok olayım kendimde…aklım, gayrı meşru düşlerde kalsın istiyorum. bu acımasız hayata bende acımıyim istiyorum. gideyim istiyorum, herkesi her şeyi olduğu gibi bırakıp gidivermek… bulunduğum yerin kimliği önemli değil, bildiğim tek şey; düşmemeli acıyı yüreğime ekerek yollara. yol yürüdükçe uzayacak, belli ki yolun sonu sana varmayacak hiçbir zaman..…
aşk hem sahipli hem özgür olmak değil mi?..ikisini bir arada başaramadığımıza göre, artık özgür olmak istiyorum kendi kendimde
yürek sıkıştı, yürek acıdı, yürek yaralandıdirenişim buraya kadarmış...bu kendimi sende nerde bulacağımı bilememe hallerimi soyunup bırakıyorum sessizce yanıbaşına…..
insanlığımdan, kadınlığımdan soyunuyorum aynı zamanda belkide …
buraya sırf kendimi anlatmaya geldim..bitirip, sessizliğimin gizini bırakarak ardımda çekip gideceğim bendeki senden…en yakın durmak istediğine en uzak düşmek, bir ömrü paylaşmayı düşündüğün, yola çıkarken sonsuza dek yanında olacağına inandığın bir insanın varoluşunda yok olmak, ondan 3.tekil şahıs olarak ve –di’ li geçmiş kullanarak bahsetmeye alışmak…
hayatı iliklerine kadar tanıdım artık… kendimizi biraz mutlu hissettiğimizde, hayat bizi silkeleyip hizaya sokmayı görev biliyor kendine…
yatmadan hemen önce radyoda dinlediğim bir şarkı geliyor aklıma,sana korkular bıraktım, bir de yeni başlangıçlarbir kendim bir ben gidiyorum…
tan yeri ağarıyor… yastığını yere attım…..