bildirgec.org

uyanış hakkında tüm yazılar

KADININ ADI YOK MU? UYANIŞ-KATE CHOPIN

Seamyhoney | 28 October 2009 09:53

Edebiyat tarihi boyunca feminizm ve kadınlara ilişkin konular, tüm dünyada hep önemli bir yere sahip olmuştur. Kadınların kendi kimliklerini bulma çabası ve çıktıkları bu yolda geleneksel rollerine ve kişiliklerine karşı çıkışları sanırım bu literatür içinde en çok ilgi çeken konular arasında. Özellikle 19. yüzyıl edebiyatında kadın, her zaman dönüp dolaşılıp üzerine yazılan ana sorun olarak ortaya çıkar. Aslında bu romanlarda kadının karşı çıkışı ve isyanı aslında bir nevi toplumun da isyanını yanıstır. Durum her ne olursa olsun, kadın için normlarla ve toplumsal baskılarla mücadele etmek her zaman zor olmuştur. Bu mücadelede asıl amaç, erkeklerle eşit olduklarını kanıtlamaya çalışmaktır çoğu zaman. O zamanın şartlarında ( ki aslında günümüzde de modern toplumlar dışında bu durumun değiştiği pek söylenemez) toplumun kadınlara yüklediği belirli bir yaşta evlenip, evinin kadını, çocuklarının anası olma rolü onların hayatını şekillendiren en önemli unsur haline gelmiştir. Kendilerini kocalarına ve çocuklarına adayan bu tür “ ideal kadın”lar dışında tüm sosyal baskılara ve normlara karşı çıkan kadınlar da yok değildi tabi ki. İşte çoğu feminist yazar, bu tür mücadeleler veren “ aykırı kadın”ları yazılarına konu edindiler.

19’uncu yüzyıl Amerikan Edebiyatı‘na damgasını vuran en önemli feminist yazarlardan KATE CHOPIN de ataerkil normlar arasında sıkışmış bu tarz kadınları eserlerine konu edinen yüzlerce yazardan sadece biri. Çoğu eserinde oluşturduğu karakterlerinde genellikle kendi kadın kimliğini ortaya çıkaran Kate Chopin’in bana göre başyapıtı sayılabilecek eseri UYANIŞ( The Awakening) işte böyle “ aykırı kadın”lardan birini anlatıyor. Yazarın bu eseri zamanında pek değer bulmasa da sonradan tüm diğer hikayelerinde olduğu gibi byük ilgi gördü. 1991 yılında kitabın, “Grand Isle” adlı isimle bir filmi yapıldı.

Uyanış adlı öyküsünde aslında Kate Chopin okurları, iyi bir eş ve iyi bir anne gibi görünen Edna karakteriyle karşı karşıya kalıyorlar. Geleneksel bir ailede yetişen Edna başta tüm normları ve toplumsal baskıları kabullense de her zaman bir içsel sorgulama içindedir. İçinde bulunduğu “kendini bulma” isteği ve edinmiş olduğu kimlik ( toplumun ona atfettiği) aslında onun için büyük bir çelişkiden başka bişey değildir . “İdeal kadın” rolünü oynamaktansa, o, kendi kuralları, kendi istekleri doğrultusunda bir hayat yaşama arzusu içindedir. Tüm bu çelişkiler içinde kocasından ve çocuklarından ayrı geçirdiği tatil, kendi kimliğini bulması için eline geçen en büyük fırsattır. Hikayenin adından da anlaşılacağı üzere bu kısa tatil onun kendini bulması adına bir uyanışı temsil eder.

UYANIŞ

il mare | 31 May 2009 13:23

Uzun zamandan sonra,gün ışığı vuruyor sayfama..Kendimi net görüyorum,içim yine bulanık..Her sabah gözümü açtığımda hareket etmek için sabırsızlanan ellerim perdelerimi aralayıp masmavi bir görüntü sunuyor gözlerime;bayılıyorum aralarındaki bu müthiş iş bölümüne…

Sonra kalbime dokunuyorlar biraz,geriye gidiyorum,biraz yüzeyselleştikten sonra dudaklarım hareket ediyor,tebessüm ediyorum,gözlerimi o an göremiyorum.Hissedemiyorum da,hoş hissetmek de istemiyorum.

Seyirdeyim hala,günü seyir ederek açıyorum,kanatlardaki yolculuğumdan sonra araya biraz yeşil katıp bir çiçeği mutlu ediyorum,bir bardak (dolu)suyla da ruhumu;akşamdan serptiğim tomurcuk iyi almış uykusunu…

Budala Tanrı

AOLradiohead | 03 October 2008 13:39

Yine aynı restoranda son yemeği yemek için gitmiştim. Yine bir bavulum, siyah küçük şu çekilebilenlerden içinde her zamanki kıyafetlerim – kış geliyor daha geniş bir tanesinden acilen edinmem gerecek farkındayım – içinde hep alışık oldukları şekilde katlılar. Sadece sıraları değişmiştir. Bunu da mızmızlanacak türden paçavra değiller. Hava gruba yüz tutmuşken öylesine aç ve düşünceliydim ki, o rüzgarın yumuşak esintisi ve özenle gerdirilmiş, yumuşak tenli uslu bir deniz uzanıyordu karşımda. Bodrumun kıyıları dumanlı mordu yine geçen akşam üzerelerindeki gibi.

Anne – Baba ve Çocuklar

suphi | 28 September 2007 10:08

“Yeni nesillere akılcı bir terbiye verme meselesi” departmanından.

Kabahat gençlerde değil, sizdedir. Siz gençleri nasıl terbiye ederseniz, onlar da öyle yetişir.Gençlere verdiğiniz terbiye nedir? Sadece hiç!!!

Anneler ev işler ve yemek yapmakla; babalar da memuriyet, ticaret, dükkan veya fabrika işleriyle meşgul olurlar.Geceleri de geç vakitlere kadar zamanlarını kahvehanelerde oturarak ve iskambil oynayarak geçirirler. Ama çocuklarıyla asla meşgul olmazlar.Çünkü bunun için vakitleri yoktur. Hem sonra çocuklarla meşgul olmak insanı yoran ve usandıran bir iştir.

TELEFONUNU İSTEMİYORUM..

pillibebekkuyuda | 17 July 2007 18:37

İyi bir cumartesi günü nasıl geçirilir? diye soracak olursam, sabah kalkar, 8.00 gibi kahvaltımı yaparım diye başlayan cümlelerden almayayım.O sabah kalktığımda doğru havuza koştum. Herzamanki gibi yalnız ve bedbah bir tavrım vardı çünkü Ayhan Işık’ın
siyah beyaz filmlerinden izlemiştim sabahın altısında. Gerçek aşkı bulamadığım için de mutsuzdum.Bütün bunlar yetmiyormuş gibi birbirinin gözlerinin içinde eriyen bir çift belirmez mi göz mesafemde bir yere..Tamam, öğlen yemeğimi yer ve üzerine bir buzlu kavunlu votka iyi gider dedim. Ben gölgede güneşlenirken adam sevgilisini rahatlatmak için 4 adet minder istedi. Az sonra sevgilisi rahatlıktan sızıverdi. Yakışıklı bir erkek olduğu için sonsuz bir güven vardı bakışlarında..Ellerini bir an bile ayırmadılar. İşte bu olsa gerek dedim mezarda el bırakmak. Fakat adamda bir rahatsızlık vardı, sanki hava yutmuş ve o hava içinde kalmıştı. Neyse dedim kendi kendime, bugün de böyle geçecek. Gözledimi kapattım. Özenmek bana yakışmazdı ama herzaman marketlerde çirkin kadınların yanındaki yakışıklı erkeklerin, neden onları tercih ettiklerini düşünürüm. Gidip tavuklu salatamı söyleyeyim dedim. O da ne, masama oturan yakışıklı adam oydu.
– Selam, sizinle muhabbet etmek isterim ama kızarkadaşım çok kıskanç deyip telefonunu tutuşturmaz mı elime.Kalakaldım. Kendi hayallerimin yıkıldığı yetmiyormuş gibi o zavallı kız adına kurduğum hayallerde yıkıldı o an.Şu an neden kendimizi kandırmak istediğimizi düşünüyorum, neden hiçe saymaklar, neden bu fırsatçılık, neden, elele bile olunsa akıllar başka yerlerde..Neden hep elimizde olmayanı istiyoruz.???

Nihat Genç

quex | 26 July 2006 14:49

İçinde bulunduğumuz ortamda, türk milletine nasıl oyunlar oynandığını, bizi nelerin beklediğini, neler yaşadığımızı, her türk vatandaşının, gençlerin yaşlıların aydınlanması adına bu adamı dinlemesi, okuması gerektigine inanıyorum.
dinleyip okuyup bilgilenmiş şekilde de vatanına sahip çıkması gerekir.
sırf nihat genc i mi okumak gerekir elbet hayır, ama bir ateşleyicidir.