Yüz çizgilerini hatırlıyorum, vurgun yemiş balıkçılarınki gibiydi; denizde ölmekten onurlu, ölümle karşılaşmaktan şaşkın olan. Küçük bir pencereciğin ardındaydı, gördüğümde bütün dünyasını. Başı hafif sağa yatık duruyordu ve arada bir kıyıya bağlanmış kayıklar gibi; boynu üzerinde hareket ediyordu. O pencereciğin öbür yanında yalpalarken ben bu yanında yalpalıyordum. Dokunamasam da dokunamıyordu. İlk defa dokunmak için uzanmak kafi değil ve ilk defa seslenmek kar etmiyor duyurmak için. Ayyaş bir kafayla yazıyorum satırlarımı, her kes her şey dağılmış gibi, sonsuzluk gibi, şekiller biçimsiz ve biçimsizlik seçimsiz.İlk gördüğümde yüzünü bakışlarıma takılan burnundaki o ben buradayım deyiş kavisiydi. Kaşlarının başladığı o yerden başlayan ve dudaklarının hemen üzerindeki burun deliklerinde biten o hali. Hala düşünüyorum da hani bir sürü dağ arasından bir tanesi dikkatini çeker ya işte burnun yüz hatların arasında dikkatimi çekti ilk baktığımda. Yüzünde bir dağın güçlü gölgesi gibi duruyordu. Arkandan yansıyan ışık yüzünü karanlıkta bıraksada…Gözlerin yüzünde bir yerlerde kaybolmuş gibi, iki tane ve birbirlerine benziyorlar lakin yalnız kalmış iki yabancı gibiler. İkisi aynı anda aynı şehre bakarken, farklı fırtınalara kucak açar gibiler. Çipil çipil küçük durmalarına rağmen ele avuca sığmaz kocaman bir kainata açılıyor adeta. Yüzün bu sebepten olsa gerek yorgun, bu sebepten olsa gerek dudaklarının etrafından yanaklarına doğru nasır tutmuş gülümseyemiyorsun. Ayyaş bir kafayla yazıyor ve ağlıyorum şu an. Kendimden nefret edemeyecek kadar kendimsizim. Sadece seni anlatmaktı niyetim, affet beni içinde kendimim olmadığı bir yazı düşünemiyorum. Arsızca sızıveriyorum satır aralarına. Ve arsızca gülümsüyorum bütün kızmalarına rağmen.Ve gözlerini şimdi daha net hatırlıyorum. Her şeye utanan lakin aşka hayasız ve meydan okurcasına. her şeye hayasızken bile kendine utanan. Bir eşyanın hareketi sırasında onu izleyişini hayal ediyorum; her hareket her çizgi yeni kelimeler topluyormuşçasına bakışlarında damıtışını. Ve sonrasında bakışlarında sakladıklarını kağıtlarına döküşünü ve o gözlerle ağlayışını. Göz yaşlarını yalnızlığına koza yapışını ve en sonunda isyan edişini.Gözlerini şimdi daha net hatırlıyorum umursamazmış gibi bakarken her noktaya aslında nasılda izlediğini her bir ayrıntıyı, hiç atlamadan. Sen es geçsen de gözlerin, gözlerin es geçse de senin es geçmeyeceğin yaşamları hiç atlamadan….Kaşlarına değinmeyeceğim onları hatırlamıyorum. Dudaklarını da anlatmayacağım çünkü iki de bir sağa sola doğru kıvırıp durdun göremedim gerçek şeklini. Genel olarak yüzün, yorgundu ruhun gibi, bir güneş siyaha boyandığında nasıl görünürse öyleydi, gülmeye yeminli yarın gibi. Ve umarsız, gülünmesi gerekenler karşısında bile somurtkan. Hep dokunulması istenen ama kimsenin dokunamadığı duvarlar kadar soğuk. Soğuk çünkü ölü aşkların parmak izlerinden ağırlaşıp, yorulmuş. Soğuk çünkü gidişlerin gölgesi vurmuş, soğuk çünkü yalnızlık ayaza dönmüş yüzünü mesken tutmuş.Bakışlarımda yüzümü kaybediyorum, susuşumda sesimi kaybediyorum. Ayyaş bir kafayla yazıyorum bu yazıyı, zangır zangır titriyor bedenim hava soğudu, ışık karardı, ses sustu, yüzün kayboldu.
yorumlar
Sevgilin de yazıyormuş zorkedi onu da getirsene aramıza:)Güzel duygusal bir yazı eline sağlık.
sevgilmde mi yazıyormuş, doğru yazıyor, sağol best seninde yorumun için sağol.
Eski bir balıkçı olarak soruyorum zorkedi. Sen hiç vurgun yemiş balıkçı gördün mü?:)
pardon da, balıkçı niye vurgun yesin ki, süngerci vurgun yer.
evet gördüm pelitas, ve görmesemde ne gibi bir sorun olur bu, zihnimde canlandırabileceğim kadar hayal gücüm geniştir merak etme.
uffff kop amma yaptın, denizciler dibe dalmayı bilirler ve nitekim dalarlar.
Anlamlı bir yazı.Değişik bir anlatım tarzı.İçinde aşk olan herşeye ve aşkı böyle güzel anlatan herkeze 10 puan benden
teşekkür ederim arseli, ve umarım aşk seni her zaman bulsun :).
yau balıkçı demişin, denizci dememişin ki, sapıttırma konuyu, balıkçı vurgun yemez çünkü su üstünden avlanır, dalgıçlar yada süngerciler yani derine dalanlar ancak vurgun yer, yada dikkat etmezlerse yiyebilir,
kop, sapıttırma değil saptırma konuyu denir öncelikli olarak, balıkçı dediğin bir garip denizci değil mi? ve ayrıca konuyu saptıran sensin, gittin takıldın, balıkçıya ya ilk cümleden aşağıya doğru inemiyorsun, sen hiç dalan balıkçı görmedinse benim suçum ne anlamış değilim.
ben sapıttırma derim ne var bunda, o zaman ”değiş” denmez ”değil” denir
ayrıca dalan balıkçı olmaz, balıçı dalarak balık avlarsa geçinemez, balıkçı su üstünda ağ ile, parakete ile, çapari ile avlanır, dalarak tek tek balık vurarak olmaz o iş, dalarak avlananlar spor için dalarlar geçinmek için değil, onlara da balıkçı denmez dalgıç deniri dalgıçlarda kendi aralarında biçok alt kayegoriye ayrılırlar ki bunları anlatmal çok uzun sürür.dolayısıyla balıkçı vurgun yemez dalgıç vurgun yer.şimdi bu ilk cümleden atlayabilseydim evet sonuna kadar okuyabilirdim burda haklısın…bi de şu var her balıkçı denizci değildir, her denizci de balıkçı değildir…
ben sapıttırma derim ne var bunda, o zaman ”değiş” denmez ”değil” denir
ayrıca dalan balıkçı olmaz, balıçı dalarak balık avlarsa geçinemez, balıkçı su üstünda ağ ile, parakete ile, çapari ile avlanır, dalarak tek tek balık vurarak olmaz o iş, dalarak avlananlar spor için dalarlar geçinmek için değil, onlara da balıkçı denmez dalgıç deniri dalgıçlarda kendi aralarında biçok alt kayegoriye ayrılırlar ki bunları anlatmal çok uzun sürür.dolayısıyla balıkçı vurgun yemez dalgıç vurgun yer.şimdi bu ilk cümleden atlayabilseydim evet sonuna kadar okuyabilirdim burda haklısın…bi de şu var her balıkçı denizci değildir, her denizci de balıkçı değildir…
püfff
@zorkedi teşekkür ederim ve umarım 🙂
kopcum sus istersen artık çıkıntı olmak neden hep hoşuna gidiyor anlamıyorum, bu arada yorumumdaki uyarın içinde sağol bakarsan düzelttiğimi görürsün,ve arseli neden bana “umarım” dedin? merak ettim açıkcası.
kopcum dediğin için susuciim, ama garanti veremem…
yorum yok kopcum….
bir müddet sonra sessizliğimde susar sensizliğimdekelimeler yalansızda olsa anlamsızdır anlamlarındabi gün seni bulduğumda,ne kadar karşı koyabilir, ne kadar yazgından kaçabilrsin.bi gün sen beni bulduğundayokluğumu ne kadar fark edebilirsinrüşvet olarak bu mısraları size hediye etsek kop.
rüşvet olmasın, hediye ise düşünüürüz…
@zorkedi umarım aşk seni herzaman bulsun demişsin ya onun içim bende” umarım” dedim 🙂
tamam kop seni mi kırıcam hediye olsun. yukardaki mısralar kopaniste ithafen yazılmıştır. şimdi oldu mu?
ve arseli özür dilerim dikkatsizliğim için, evet aşk seni her zaman bulsun…
şimdi olur madem hediye, teşekkürler