Bir üstada sormuştum (kulakların çınlasın) “bir kitap olsaydım acaba neler yazardı”Cevabı net ve özdü;“Eğer yarım bırakacaksanız hiç başlamayın”Nasıl biriyim acaba insanların hayatlarında diye oturup hiç kafa yormamıştım.Bu Bomboş günün ardından aklıma geldi ve sordum kendime, NEYİM?Her kafasına koyduğunu yapan ama fedakarlıklarla da varolup ideallerinden bile üstün tutabilen karmaşık bir canlı türü.Düğümlü olan hissettiklerimdi,sözcüklerde çözülüyordu.Kimlerin öykülerini aldım sayfalarıma bilmeden acaba, ne kadarı okudu, ne kadarı sevdi “vazgeçilmez” kıldı, ne kadarı cesaret etti okumaya, ne kadarı tozlu bir rafta tuttu ve sayfalarımın ucunu kıvırdı “belki bir gün”ler için. Bilindi mi ki her kıvrılan sayfa kenarı tarafımdan konmuş sessiz bir nokta ile son buluyordu hep. Ne okur biliyordu ne bir başkası. Ne seyirci biliyordu ne de oyuncu.

Nice tiyatrolar oynadık, yapabildiğim en iyi şey buydu, çok seviyordum ama sadece sahnede.Bazen Sonya oluyordum(vanya dayı-Anton Çehov’a ait) “Ve Tanrı acıyacak bize ve biz seninle,canım dayıcığım,parlak güzel sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle,hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz..İnanıyorum buna dayıcığım”
Kimi zaman sevtap(eski fotoğraflar-Dinçer Sümer’e ait) “Bakarım da çevreme, ulan hiçbir adem sevtapın badem gözlerinin içine bakmaz. Milletin tüm aklı gözü,göbeğimde baldırımda!!..Şimdiki kızlar hepten düttürü Leyla.Konsumasyonda etime el elleştirmiş kadın değilim ben.Ama muhabbetim var benim,erkek ruhundan anlarım bir kere.Yeniler iki viski içtiler mi,su muhallebisi gibi,peluze gibi yavşayıveriyorlar pehhhh”
Ağlamam mı gerek şimdi de?işte ney sesi,işte kanun çalıyor. Yetmedimi, işte ölen sevdiklerim ,işte çivim çıktı diye haykıran dünya!!Perdenin önünde bölündüm ama hiçbiri ben değildim. Işıklar değildi beni aydınlatan, bakmayı bilen görebildi. Perde kapanır maske enseye kayardı.Meşhur iki kapılı hanın buğulu tarafının,aşkların en yücesinin yansımasıydı yüreğimden gözlerime nükseden, gözlerimden bakışlarıma, bakışlarımdan mimiklerime, mimiklerimden jestlerime, jestlerimden oyuna süzülüp giden.Yerden yükseldiğimi hissederdim. Sol yanımın boşluğunu dolduran bir koza gibi sarıp sarmalıyordu benliğimi sahnede bir deliyi canlandırmak. Ben bir hiçtim. Hiç değilse bunun farkındaydım. Seçerken seçildiğini unutanlardan olmadım. Olanlara ise tebessüm ettim.Ama kendim için her şeyim. Ve bu bana yetiyor.Küçüğüm,kelimelerim aciz,bildiğim yetmiyor.Ama alkışları seviyorum be, tüm çekingenliğimin arkasında egosu beslenme ihtiyacı duyan budala, şımarık bir çocuk gizli. Hakkımdı. Bırakmamalıydım, fedakarlıklarla ertelememeliydim hayatımın yaşanmamış kısmını. Devam etmeliydim.Etmeliyim..Geç mi?Hayır!!Perdeler,oyunlar,ışıklar,alkışlar..