Evet www.hafif.org ailesi; hayatın anlamı, geçmişte yazılmış, düşünülmüş ama yazılmamış, yazılıp çöpe atılmış, gelecekte düşünülecek, yazılacak, yazılıp daha sonra çöpe atılacak olan, inanılmaz buluşlar olarak tarihe geçicek(geçecek yazdım word kabul etmedi hadi hayırlısı) olan bütün bilimsel yazıların, annenizin size yarın dırdır yapmak için kuracağı cümlelerin tamamını, hem de neredeyse küçük hatalarla dünyadaki bütün dillerde nasıl elde edeceğinizi anlatacağım bu makalede. Siz de “Aaa hakikaten amma basitmiş!” diyeceksiniz. (Yada demeyeceksiniz.)Bu müthiş bilgiye ulaşmak için yapılması gereken gayet basit bir baskı makinesi yada kısa bir bilgisayar programıdır. Makinenin çok basit bir işleme prensibi olacaktır. Şimdi arabalardaki toplamda kaç kilometre gidildiğini gösteren sayacı gözünüzün önüne getirin. Bildiğiniz gibi bu sayaçta kilometrenin birler hanesi tam bir devrini tamamladığında 10’lar basamağı bir kademe,onlar basamağı tam bir devir yaptığında ise 100’ler basamağı bir kademe (ve böyle devam eder) ilerler ve toplam sonuç görülür. Şimdi bu tip bir sayaç sisteminde rakamlar yerine alfabedeki harflerin ve imleçlerin bulunduğunu düşünün. Eğer ortalama olarak bir satırda 65 harf bulunduğunu, imleçlerin boşluk dışında çok da gerekli olmadığını ve İngiliz alfabesini x, w’yi çıkartarak kullandığımızı (toplamda boşlukla birlikte 25 karakter eder bu da ve nerdeyse bütün dillerde anlaşılır kelimeler oluşturmaya yeter) düşünürsek, her birinin üzerinde 25 karakter bulunan 65 adet diskten oluşan bir baskı makinemizin olması demektir.Bu baskı makine, kilometre sayacı mantığıyla çalışmalı ve her bir karakter değişikliği için bir satırı basacak şekilde ayarlanmalıdır. Başlangıçta makine doğal olarak “aaaaaaaaaaa…” satırını,sonra “baaaaaa….” satırını, “zaaaaa….” satırını, bunun hemen ardından “abaaaa….” ve “bbaaaaa” satırlarını basacak ve bu böyle devam edecektir. Çok uzun bir süre anlamlı bir şey yazdıramayacak yada “zeytinyagli nokiaya bayilirim……” gibi anlamsız cümleler yazacak olsa da, ileriki aşamalarda “enerji esittir kutle carpi isik hizinin karesi…” gibi çok ünlü eşitlikleri de bulacaktır. (Tabi bu arada “enerji esittir kutle eksi isik hizinin karesi” ya da “enerji esittir kutle carpi isik hizinin kupu” gibi yanlış önermeler de verecektir ama bu arada doğru formülü de yazacaktır.) Tabi bu yazılan satırlar arasında Shakespeare’in yada Homeros’un yazdığı, yazmak isteyip yazamadan öldüğü, yırtıp attığı dizeleri (tabi ki sıra gözetmeksizin), yarınki Radikal’de Perihan Maden’in başlığını görebileceğiz. Yarım kalan satırlar da, kombinasyonların birinde mutlaka birbirini tamamlıyor haldedir.Gördüğünüz gibi aslında dünyanın bütün bilgilerini ve varsa hayatın anlamını elde etme olasılığımız var.Tabi ki her güzel şeyde olduğu gibi bu güzel olayın da bazı “küçük” kusurları var. Böyle bir makinenin aşınma ve mürekkep sorunlarını bilgisayar programıyla çözsek bile neredeyse koca bir kıta kadar(belki de daha büyük) bir harddisk’e ihtiyacımız olduğu aşikardır.Şimdi bu teoriyi sayısal çözümleme yoluyla inceleyelim.Olasılık hesabına göre 25 ayrı karakter ve 65 karakterlik bir satır için toplam satır sayısı 25 üzeri 65’dir.(7.346.839.692.639.300.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000) (Bu sayı eşit yaklaşık olarak 10 üzeri 91’e tekabül etmektedir. Hesaplarımızda bundan sonra kolaylık olsun diye 10 üzeri 91’i kullanacağım.) Bu rakamın büyüklüğü inanılmaz boyutlardadır. Bu sayı bizim toplam satır sayımızdır. Evrende varolduğu varsayılan toplam atom sayısının 10 üzeri 75 ve her bir atomun diğerinin bastığını basmayacak kadar yetenekli bir baskı makinesini olduğunu varsayalım. Bu baskı makineleri birer atom olduğuna göre, atomun saniyedeki titreşim sayısı olan 10 üzeri 15 sayısı kadar saniyede satır basabildiklerini de varsayımımıza ekleyebiliriz. Bu durumda bir saniyede basılabilecek toplam satır sayısını10^15 x 10^75 = 10^90 (^ ifadesi üstel fonksiyon anlamında kullanılmıştır)eşitliğinden bulabiliriz.Toplam satır sayımız 1O üzeri 91 olduğuna göre 10 saniye içinde bütün satırları basabiliriz demektir. Eğer bunları inceleyip,birleştirip, gereksiz olanları ayıklayıp birbiriyle bağlantılı olanları ayırmanın da yazma süresinden 10 üzeri 16 kat daha uzun süreceğini düşünürsek, toplamda gereken süre 10 üzeri 17 saniye eder ki, bu da evrenin yaradılışından beri geçen süre olan 3 milyar yıla nerdeyse eşit bir süredir.Normal hayatta ise sonsuza yaklaşabilecek olan bir süreye ihtiyaç vardır ama sonsuz da değildir, en nihayetinde bir sayıya denk gelir. Gereken insan sayısı ve mürekkep stokuhesaplanamayacak boyutlardadır. Yaklaşık hesap bile çıkartmaya gerek duymuyorum.Makaleden anlaşılacağı gibi tüm bilgilere ve hayatın anlamına ulaşılabilecek bir yol vardır.Bunu size sundum. Artık gerisi size kalmış. (Yoksa bu makaleden hayatın anlamına ve tüm bilgilere hiçbir zaman ulaşılamayacağı mı çıktı ne!)Kaynak :Sonsuz 1 – 2 – 3, George GAMOV, Evrim Yayınları, ISBN 975-7211-07-9(Not : Bu kitaptaki hesap çok daha uzun bir süre gerektiğini öne sürmektedir ben kendime göre bir hesap yaptım. Bu kitapta, farklı konularda, çok güzel ve çok daha “yararlı” başka teoremler de bulunmaktadır. Herkese tavsiye ederim tabi hala basılıyorsa bu güzide kitap.)
yorumlar
Gamow’un kitabını hala raflarda görüyorum. Evrim yayınevi. Bence de olağanüstü bir kitap..Bu arada Tubitak kitaplarını da ben hatırlatayım. Hükümet’in orada ne yapmak istediği bence çok aşikar.. Oranın içine etmeden birbirinden güzel ve ucuz kitaplardan edinilmesini öneririm. Bir daha basılmayabilirler.En son “yıldızların altında” isimli kitabı aldım. Nefis, nefis!!
eee yazıldıktan sonra bilgisayar mı seçecek “evet abi budur hayatın anlamı” diye.Espri yapıyor George Gamov herhalde.
ama tabi yanlış da anlamış olabilirim. bu makine bi şekilde hayatın anlamını da içeren o müthiş paragrafı, cümleyi, kelimeyi, harfi mutlaka yazacak. o formül mutlaka geçicek ama biz bunu nereden bilicez. bilmediğimiz bi dildeyse eğer. ya da bi dil değise. ya görsel bişeyse. ne yani yukardan b harflerine bakıp çıkan şekli mi seçicez.olamaz mı? olabilir.bi de sondan bakmaya çalışayım. insanoğlu onca mürekkep masrafına, el emeğine acımadan makineyi yaptı. makine tıkır tıkır çalışmaya başladı. herkes bu makineyi takip eder oldu. hatta bunun için özel programlar yapıldı. herkes makinenin yazdığı kelimelerden rakamlardan şekillerden bişeyler çıkarmaya çalıştı. ama onlar orada bunu yapıyorken hayat hepsinin yanından bağıra bağıra geçti. hepsi öldü hayat baki kaldı.
tabiki saçma, Gamov sadece mümkün olabilecek tek yolu anlatıyor. bunu hadi hep beraber yapalım demiyor.
Bir açıklama getirmek istedim ben de ama hep çok uzun oluyordu. Çok güzel bir biçimde kısaca açıkladığın için teşekkürler Lautreamont!
yapmayın arkadaşlar böyle:) fantaziyi devam ettirdik o kadar. gelişmeler fantazilerden doğar. lautreamont neyi açıklamış.
Hayatın, evrenin ve tüm soruların cevabı zaten bulunmuştur arkadaşlar inanmazsanız google’a sorun.CevapAyrıntılı bilgi için:
nedir ki? Öncelikle bu sorunun kesin bir cevabı bulunmalı, sonra hayatın anlamı nedir sorusunun cevabı aranmalı. Hayat nedir? Görecelidir. Neden mi? Bazılarına göre bedenen faal halde olmak, bazılarına göre düşünmek ve bunun doğurduğu hazları tatmaktır. Bazıları çok uzun yaşamak ister, bazıları o çok uzun yaşayan kişinin ömrü boyunca düşündüklerini hatta ve bu düşüncelerinden tattığı hazları bir anda yaşayarak bedenine hamallık yapmak istemezler.
Bir de Kuran’da “Gizli bir hazineydim, bilinmek istedim” (İnsanlar bu yüzden yaratılmış) diye bir ayet varmış. Bu açıdan bakarsak “bilme” tamamiyle soyut bir kavram olup ve bilmenin yolu yaşamaktan geçiyor ise yaşamak (bilme) ta soyuttur. O halde yaşamak düşünmektir.
Her neyse yaa. Ben ce hayatın anlamı yalnızca insanların göreceli konular üzerinde tartışarak göreceli konuları görecesizleştirme çabasından başka bir şey değil. Bu da tartışmayla oluyor. Tartışma ihtiyacının yegane sebebi budur işte.
Bu bir “İyice ciddiyeti bırakırım,makalenin bütünlüğünü bozarım başlığıdır. Dikkate almayınız. Başlığa sığmadığı için tam nicki yazamadığım için özür indianropetrick. Açıklanacak bişi yok. Fanteziye devam. 60 – 70 olmadı baştan.
Yüzyılın en geyik ve en zeki insanıdır. Bence de 42’dir. Arthur olsun Ford olsun yakınımmış gibi severim. Bide tiksinmedim hiçbişeyden Vogon’dan tiksindiğim kadar. Ha bi de unutmadan : Havlu’suz dolaşmayın.Her Otostopçunun Galaksi Rehberinin havlular konusunda da söyleyecek bir çift sözü bulunmaktadır:Bir havlu der rehber, gezegenler arası bir otostopçunun yanında bulundurabileceği en kullanışlı şeydir. Pratik değeri yüksektir – Jaglan Beta’nin soğuk aylarında sıçrarken ısınmak için sarınabilirsiniz. Santragininus V’nin parlak mermer kumsallarında keskin deniz buharını soluyarak üzerine uzanabilirsiniz; çöl gezegeni Kakrofoon’da kıpkırmızı parıldayan yıldızların altında uyurken üstünüzü örtebilirsiniz,; ağır aksak nehir Moth üzerinde küçük bir kayıkta giderken yelken olarak kullanabilirsiniz; göğüs göğse kavgada kullanmak için ıslatabilirsiniz; başınıza sarıp zehirli dumanlardan yada Traal’ın Yıtıcı Cırlayan Canavarı’ndan (kafa sıyırıcı biçimde aptal olan hayvan, onu göremiyorsanız sizi göremediğini farz eder; bir fırça kadar zeki ama çok çok yırtıcı) korunabilirsiniz; acil durumlarda imdat sinyali olarak sallayabilirsiniz veya eğer hala yeterince temiz görünüyorsa kurulanabilirsiniz.Daha da önemlisi bir havlunun çok büyük psikolojik değeri vardır. Herhangi bir nedenle, bir gezgin (gezgin : otostopçu olmayan) otostopçunun yanında bir havlu taşıdığını keşfederse doğrudan doğruya bir diş fırçasının, kar maskesinin, sabunun, bir paket bisküvinin, su matarasının, pusulasının, haritasının, bir yumak ipinin, böcek zehrinin, yağmur donanımının , uzay elbisesinin vs. vs olduğunu varsayacaktır. Dahası gezgin, otostopçuya her nasılsa kaybetmiş olduğu bu sözü geçenleri ve daha birçok malzemeyi seve seve verecektir. Gezgin, galaksiyi enine boyuna gezen, didinen, uğraşan, korkunç tehlikeler karşısında savaşan, kazanan, ve hala havlusunun nerde olduğunu bilen birinin açıkça kayda değer birisi olduğunu düşünecektir.Böylece otostopçu argosuna şöyle bir deyiş yerleşmiştir:“Hey, şu bizim yamru Ford Prefect’i derdin mi? Onun havlusunun nerde olduğunu bilen bir gomak gördüm. (dermek : bilmek, farkında olmak, karşılaşmak, cinsel ilişkide bulunmak; yamru : kafa dengi; gomak : fena halde kafa dengi)
merak etme, kitapları unutmadım … sadece bir miktar zaman problemi yaşıyorum ….
Arthur C. Clark’ın “Tanrının 9 Milyar Adı” diye bir kısa hikayesi vardı. Bu hikayede bi takım Tibetli rahipler tanrının 9 milyar adı olduğuna ve eğer tüm adlarını yazabilirlerse kıyametin kopacağına inanıyorlardı. Bunun için de olabilecek en uzun kelimenin uzunluğunu hesaplamış (valla hatırlamıyorum ne kadardı) yüzlerce yıldır, kuşaklar boyu, yukarda anlatılan kombinasyonu yapıyolardı. Sonra bu işin bilgisayarla daha kolay yapılabileceğini öğrenirler ve bütün paralarını yatırıp henüz denemeye fırsat bulamadıkları kobinasyonları bilgisayarlara yazdırıp çıkış almaya başlarlar. Kısa bir süre sonra çıkışlar biter, rahipler dağılmaya başlarlar ve o sırada kıyamet de kopmaya başlar. Bunu hangi yazar daha önce akıl etmiş bilemiyorum ama Clark bu hikayesini 1953 yılında yayınlamış. Douglas Adams’ı ben de severim ama sanki bu hikaye daha alakalıymış gibi geldi bana?