Evet yeter artık, silkinelim kendimize gelelim artık. Üzerimizdeki ölü toprağını atalım, geleceğimiz için, gelecekteki çocuklarımız torunlarımız için. Atatürk gençliği için.Şimdi burada UĞUR MUMCU‘nun 24 Kasım 1970 de yani 36 seneyi aşkın bir süre önce yazdığı bir yazıyı hep beraber okuyalım ve şapkamızı önümüze koyup düşünelim gençler. Gençler diyorum çünkü, şimdinin ve geleceğin Atatürkçü’leri sizlersiniz. Bu vatanın bekçileri sizlersiniz. Tabi biz büyükler de üzerimize düşen görevleri yaptık ve halen yapmaya da devam ediyoruz.
ER MEYDANI
Türkiye ilginç günler yaşıyor. Toplum her kesimi ile bir çöküntü içindedir. Cici demokrasinin faturaları artık iflas masasına konmuştur. Egemen sınıfların bütün kirleri ve suçları sergilenmektedir. Devlet örgütü, korku, kararsızlık ve şüphelerle kuşatılmıştır. Herkeste bir bıkkınlık görünmektedir.Yöneticiler, Türkiye’yi yönetemez duruma düşmüşler; işçiler, memurlar, öğrenciler, bakkallar, manavlar, şoförler, bu düzene karşı direnmeye geçmişlerdir. Daha birkaç yıl önce, öğrenci eylemlerine karşı olan memurlar, şoförler ve esnaf, kendi çıkarları söz konusu olunca eylemlere girişmişlerdir. Halkta bir uyanış, bir kıpırdanış vardır.Bu uyanışı, siyasal bilinçle örgütlemek devrimcilere düşen görevdir. Öğrenci eylemleri, elektrik dalgaları gibi, toplumun öteki kesimlerini etkilemiştir. Bir ülkede siyasal iktidarların, yurdu yönetemez duruma düşmeleri, iktidar boşluğu yaratır. Bu boşluk ise, ancak halkın desteğinde bir devrimci yönetimle doldurulabilir. Türkiye böylesine koşullara doğru ilerlemektedir.Artık bu gerçekleri görmek gerekir. Bütün devrimciler, bir devrimci halk yönetimi kurmak için örgütlenmelidirler. Bugün, 1970 yılının Kasım ayında ne yapacağını kestirememiş bir devrimcinin söyleyeceği her söz bir aldatmacadır. Biz kimiz? Kiminle işbirliği yaparız; düşmanımız, dostumuz kim; yarın ne yapacağız; hangi tehlikelerle karşı karşıyayız, sorularına kendi kendine cevap verememiş olanların, en keskin sözlerle devrimcilik yapmalarının da bir anlamı yoktur. Devrimcilik bilinç ister, devrimcilik karar ister, devrimcilik yürek ister.işte er meydanı! Kapalı kapılar ardında devrimcilik yapanlara, meyhane masalarında düzen değiştirenlere, özerklik paravanaları ardında bilgiçlik taslayanlara devrimci demiyoruz, solcu demiyoruz; sosyalist demiyoruz. Bunlar, bu düzenin ayakta kalmasına yarayan yeni bir tutuculuk türü yaratmışlardır.Türkiye’nin hangi noktaya sürüklendiği çok iyi biliniyor. En keskin hedef gösterip, olduğu yerde kalmak; ileri adım atanları kınamak, yeni teoriler keşfetmek, devrimci ey/em/eri yokuşa sürmek değil de nedir acaba?.. Devrimci örgütlenmeyi bir yana bırakıp, soyut kavramlarla, halk dalkavukluğu yapmanın popülizmden de yüzeysel ve geri bir sağcılık olduğuna inanıyoruz.Doktrin bulutlarını, hayal alemlerinde süsleyerek düzen değiştirmiş bir devrimciye tarih şimdiye dek rastlamamıştır. Devrimci, gerçekçidir. Bugün ne yapılacağını, yarın ne yapılacağını bilir. Yüreklidir; örgütçüdür; bilinçlidir.Bir düzen bütün kurumlarıyla bir bütündür. Ya bu düzen tümüyle değiştirilir, ya da bu düzenden yana olunur. Hem düzene karşı çıkmak, daha doğrusu çıkar görünmek, hem de, bu düzenin kurumlarına katolik bağnazlığı ile sımsıkı bağlanmak, açıkça sağcılık demektir, tutuculuk demektir, gericilik demektir. inanmayın güzel sözlere, inanmayın bilimsel sözlerle süslenmiş anlamsız gözleme, inanmayın cici demokrasinin kuş konmaz nezaketindeki ilericilerine! işte kavga, işte meydan. Bu düzenden yana olanlar; evlerinize, kürsülerinize. Babıali patronlarının sütunlarına, meyhanelere!Devrimciler, örgütlenelim, kenetlenelim. Bu kavga bizim. (Devrim, / Aralık /970)
yorumlar
sayın sinamsever, ” che’yi” rock sanatçısı zanneden gençlikle olsa olsa,yeni bir woodstock festivali yaparsanız…Fazlasını beklemeyin!…
Sayın KozaBen boşa mı kürek çekiyorum. Peki bu aklı başında gençlik! ne yapar. Müzik dinler partilere katılır cafe’lerde kolunun altında bir kızla aşk mı yapar. Bu memleket, bu vatan onların değil mi? Demek ki yazık ki ne yazık, eyvahlar olsun. Biz babalarda mı, biz amcalarda mı kabahat? Yoksa onların vurdum duymazlığı Mı?Olsun ben burada genede yılmadan bir iki şeyler yazmaya, alınttılara yer vermeğe devam edeceğim. NASIL OLSA MEMLEKETİNİ, VATANINI, CANIM TÜRKİYE’Mİ SEVEN ÜÇ-BEŞ KİŞİ BULUNUR! Ama iş işten geçmeden onlar da üzerindeki ölü toprağını hemen atmalılar.Bakın bugün bir yazı yazdım sanırım çok kısa zamanda editörlerce yayınlanır. Bu konuda yorum yapmadan size, sizlere bir fotograf sunuyorum. Ne dersiniz? Bu konuda vurdum duymaz mı olacağız.
Bu afişi dükkanının en mutena köşesine asan vatandaş, kendi vatanının çocuğunu değil Guatemala’nın (neredeyse!?) bilmem hangi kentindeki çocuğun geleceğini düşünüyor (Sırf kendi pazarladığı ürünün satışı için) Buna ne demeliSevgilersinamasever’in yanına da bundan sonra Vatansever demem gerekir herhalde
aslında ben sizin için harika bir çözüm buldum sevgili sinemasever bey.hafif.org’un müstesna üyeleri içinde yaşı yaşınıza aklı aklınıza uygun elmasever bir hanımefendi var. hem trendy hem çok kültürlü.okuduklarını bilseniz aklınız şaşar.üstüne üstlük elma ısırtmaya bayılıyor.sanırım eski tarihli elele dergilerinden derlemiş olduğunuz bilgileri de değerlendirme şansı bulacaksınız.gerçi eskişehir’den öteye kız vermezlermiş,karakafa sevmezlermiş ama sizin böylesi bir engele takılacağınızı sanmıyorum.neyse uzun lafın kısası ben ikinizi pek yakıştırdım,artık hayırlısı Allah’tan.tamamına erdirir de iki cihanda mutlu olursunuz inşallah.siz birlikte her alanda devrim üstüne devrim yaparak birbirinizi oyalarken biz zavallı aklı kıt hafifciler de bu vesileyle belki bir parça huzur bulabiliriz.
Sayın ada 68Yukarıda bu yazdıklarınızla, gerçekten aklınızın kıt olduğu hemen anlaşılıyor. Ne diyelim tanrı akıl ihsan eylesin desem de, bundan sonra verilecek akıl bir işe yaramaz.
Değerli yazın dostum, “sinemasever” YURTSEVER…Bunlar TÖ’nün üretim hatalı nesli…Köşe dönmeci, iş bitirici, kısa dönemli düşünen, geleceğini göremeyen, “herşey satılık” anlayışıyla yaşayan, II.Cumhuriyetçiler’in “sözde aydınları”nın sözlerini papağan gibi yineleyen, Kemal ATATÜRK’ün Çağdaş ve Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ululararası saygınlıkta III.Dünya Ülkeleri sıralamasına düşüren, “küresel düşün, yerel yaşa” söylemine kanarak tarikatçılık, Kürtçülük-Ermenicilik ırkçılığı yapan, “Ahmedin öküzü, bakar iki gözü” bir tür olarak televizyon bakarı, okuma-düşünme-yorumlama özürlü KARAKAFALAR topluluğu oldukları için; ne beni, ne sizi ve ne de bizim gibileri anlamazlar/anlamak istemezler…Üstelik de AB; bunların böyle üretilmesi için STK’lara az mı para veriyor, bunları satın alıyor “demokrasi” aldatmacasıyla…Bunlar satılık; beyinleriyle de, bedenleriyle de…Bunlarla türemedi mi telekızlık, jigololuk…Banka kasalarımızı, para keselerimizi görsünler de bakın; beyinleri “penis-vagina-para” kıskacındaki bu ürünler nasıl da peşimize düşerler…ABD, TÖ’yü bunların üretilmesi için göreve atamadı mı?…Bunlar için “başarıya giden her yol geçerli”, kolaycı yaşam koşullarında, elde etmek istediklerine ulaşmak için bunlar jigoluluk da yaparlar, telekızlık da…Dersden geçmek için hocalarıyla da yatarlar…Freud bunların geleceğini bildiğinden “libido kuramı”nı ileri sürdü…Doğuştan dumura uğramış beyinleri anca sövgülere, belden aşağı saldırılara yeter…Kendi analarının, bacılarının dışında hiçbir kadına saygıları yoktur; onların tekerlemeleri de vardır çok bilinen, hoşgörünüze sığınaraktan anımsatayım…Bunlar derler ya; “Ana bir, bacı iki…Gerisine kaldır s…”İşte bunlar yetişsin, toplumsal yapımız yozluğa uğrasın diye 1980 sonrasında TÖ atandı göreve ve günümüzde de TÖ’nün başlattığı görevi tamamlasın diye RTE işbaşında…Değerli YURTSEVER yazın dostum; kaygılanmayınız, bizim soyumuz tükenmedi ve tükenmeyecek de… Çünkü bu KARAFALARA’a karşılık, BEYAZ TÜRKLER var ve sonsuza değin varolacaklar; AYDINLIK GELECEĞİMİZ için…Benim çocuklarım gibi, hiç kuşkusuz sizin çocuklarınız gibi…Bunların dedeleri de böyleydi; Kubilay’ı katletmişler, Şeyh Sait İsyanları’nı çıkarmışlar, “Siz isterseniz bu memlekete hilafeti bile getirebilirsiniz” sözlerini söylemişlerdi ( gerçi onların sonlarını da getirmişti bu eylem ve söylemleri ya )…Kaygılanmayın; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE söylemini ilke edinerek, ulusal birliğimiz, ülke bütünlüğümüz için kıvançla yaşayın, yazın, yorumlayın…Bu ülke bizim…Onlar içinse; işte Ermenistan, İran, Kuzey Irak…
sayın sinamasever. neden bu kadar karamsarsınız ve gençlere karşı ön yargılısınız anlamıyorum. envet biz apolitize edildik, evet hayatın tatlarıyla fazlasıyla ilgileniyoruz ama bu bizim değerlere karşı vurdumduymaz olduğumuz anlamına gelmez. zamanla nasıl teknolojiler ideolojiler silahlar değişiyorsa yöntemler de değişiyor. herkes kendi serüveni içinde yoluna devam edecektir. ama şuna sonuna kadar katılırım ki eğer uğur mumcu gibi gerçek aydınlarımızdan biraz daha olsa farklı bir gençlik profili oluşabilirdi. ama şimdiki gençlik de bence kendi yöntemlerini oluşturacak ve istediği dünyayı kuracak.
millet türk ermeni kürt diye kafayı kırmış, o yetmiyormuş gibi bir de beyaz türk, karakafa zımbırtısı çıktı. sen kim oluyorsun da ülkenin ortasından bir sınır çiziyorsun ve sen kim oluyorsun da milyonlarca insanı aşağılıyorsun. haddini bil örümcek beyinli mahlukat. beyazmış, k…n kenarı. senin zihniyetin kara, daha ne olsun. sen kendinle yaşamak zorundasın, sana acıyorum. zaten hangi insan doğuştan sahip olduğu şeylerle, ten rengi, cinsiyeti, ailesi, milliyeti, liste uzayabilir, övünürse o bir zavallıdır. önce insan ol, sonra kadın, sonra neysen o olursun.
geçen gün sanırım cnntürk de 5n1k isimli programı izledim bu seferkinin konusu faili meçhul cinayetlerdi. bu faili meçhul cinayetlerle yitirdiklerimizi ve onları nasıl ortadan kaldırdıklarını gösterdi. bahriye üçok a gönderilen bombalı paket, uğur mumcu, kışlalı ve şimdi ismini hatırlayamadığım bir kaç yazar daha. olayın tanıkları, birinci dereceden akrabaları o cinayetler sırasında birebir yaşadıklarını kendi ağızlarından anlattı. uğur mumcu suikastından sonra ellerinde süpürgelerle bütün delilleri süpürenleri bahriye üçokun kızının gelen paket için bombadır diye espri yaptığını, kışlalının karısı kundaktaki çocuğunu giydirip çıkartırken büyük bir patlama duyduktan sonra kocasının yanına koşusunu anlattı. yanına vardığında kocasının kolu yerinde değilmiş. uğur mumcunun ardından bir sürü gazeteci ve yazarın birlik olup emniyetten daha çok bilgi edinmiş olduğunu ama bir sonuca ulaşamadıklarını ve bu bütün faili meçhul cinayetlerin hepsini konu eden mahkeme ki o mahkemeye umut operasyonu ismini vermişler o mahkeme konu aldığı suikastların ilkinin meydana gelmesinden 14 yıl sonra kurulmuş. orada burda bir şekilde yakalanan sanıklar 15-20 kişi civarındaymış her birinin çeşitli şehirlerden gelen birden fazla avukatı varmış ve bir duruşma sabahında hakim savcı avukatlar mahkeme salonunda sanıkları beklemeye başlamışlar sanıkların hapishaneden mahkeme salonuna getirilmesini beklerlerken telefon gelmiş. telefonda biz sanıkları getirecek arabaya koyacak benzini bulamıyoruz o yüzden sanıkları getiremiyoruz diye. inanılması imkansız gibi görünüyor. gerçekten de benzin parası olmadığı için sanıkları mahkemeye getiremediklerinden mahkeme başka bir tarihe ertelenmiş. ben bu progamı seyretmeden önce bunları bilmiyordum. tarihimizin bu yönü hiçbir şekilde bizlere gösterilmedi öğretilmedi her fırsatta bunlar yok sayıldı. bunlara ilgi göstermek merak etmek öğrenmeye çalışmak kötü kaka olarak gösterildi. sevgili sinemasever ;bunlar bir yere kadar bahane olarak kabul edilebilir ama gerçek. belki size çok inandırıcı gelmiyor yani bu kuşakların konulardan bu kadar uzak tutulmuş olmaları mümkün olamazmış gibi geliyor olabilir ama öyle. şimdi siz bu durumda gerçekten de bazı şeyleri kaçırdığımızı bazı noktalardan bihaber olduğumuzu bunun sonuçlarının iyi olmadığını ve olmayacağını dile getirmek bu tarafa dikkat çekmek istiyorsanız buyrunuz anlatınız aklınıza ne geliyorsa bütün detayları hiç atlamadan hepsini teker teker. siz elinizden geleni yaptıktan sonra bunlardan bihaber kuşakları biraz olsun bilgilendirmiş olursanız ne mutlu size ve bazılarımıza. bunları, zamanı yaşamış bir tanıktan duymak kesinlikle zaten bilgisiz olduğumuz bu konu için araştırma yapıp edinebileceklerimizden daha yararlı olacaktır. ama bu bilgisizliğimizi bir laf sokma aracı yapıp siz ne anlarsınızcı bir yaklaşımla gelirseniz fazla bir başarı bekleyemeceğinizi düşünüyorum. hadi dediğim gibi buyrun ne biliyorsanız anlatın hatırlatın susmayın
Sayın inan6666Ayhan Işık’ın rol aldığı haşhaş filmi 1975 yılında Ertem Göreç tarafından çekilmiş bir film. Filmin yapımcısı da aynı zamanda Film ve Reklamcılık yapım evi sahibi Ayhan Işık’ın kendisi. Bugüne kadar Türk sinemasında 6600 leri geçmiş film çekilmiş ama hepsi de seyirciye sunulamamıştır. Kimileri yanmış, kimileri kaybolmuş ve kimileri de çeşitli nedenlerle gösterime sokulamamıştır.Bugün sinemalarda gösterilen filmler yapımcı firmanın oluruyla dağıtımcı firmalar eliyle yapılmaktadır. Ve bir filmin gösterimi ancak yapımcı firmanın o filmin yayın hakkını satmasıyla mümkündür. Adı geçen film, bundan sonra ancak, televizyon kanallarında yer alabilir. O da gtösterilmeye değer bulunursa. Kaldı ki Ayhan Işık’ın sahibi olduğu yapımevinde bu filmin akibeti ne durumdadır bilemiyorum.Film konusu Şöyle: Uyuşturucu madde kaçakçıları arasına düşen bir şoförün (Ayhan Işık) öyküsü.Ayhan Işık 138 filmde başrol almış önemli bir aktör. Küçükken izlediğiniz filmin konusu hakkında bilgi edinebilmek için bu 138 filmi tek tek incelemek şu an için mümkün değil. Ancak yaşınız (doğumunuz) 1975 yıllarından çok öncesine gidiyorsa konusu itibariyle izlediğiniz film bu olabilir.Hemen yeri gelmişken Ayhan ışık hakkında kısa bir bilgi:1929-1979 yılları arasında yaşamış ve Beyin kanaması sonunda ölmüştür.Bu sorunuz sayesinde sayfadaki gerginliği de biraz yumuşatmış olduk. Ne mutlu bizlere. Hiç olmazsa stressiz bir yazı okuduk.Sanatsız ve sinemasız kalmayınSevgilerimle
hah şöyle be sinemasever amcamız, hah şöyle…bırakınız kahvehane aydıncılığı oynamayı…neyse, ben daa küçüğüm.bana, başımı önüme eğip duygu imal etmek düşer!bi paşa çayı aliim ben…
Sayın be_goodieBen hiç kimsenin bilgisizliğini veya cehaletini yargılayacak kadar, alim ve bilgili bir kişi değilim. Böyle bile olsa sizleri yargılamak veya yermek, haddim değil. Doğrudur. Bir çok şey ne yazık ki cumhuriyet ve demokrasiden uzak iktidarlarların baskıcı rejimi karşısında suskun kaldı, genç nesil bilgilendirilmedi. Bunda biz büyüklerin babaların, amcaların da kabahati var kuşkusuz. Sayın Bahriye Üçok’un, Sayın Uğur Mumcu’nun, Sayın Ahmet Taner Kışla’nın suikasta kurban gittiği günleri ve olay yerlerini çok iyi hatırlıyorum. Bu mekanlara olaydan hemen sonra gittim, gördüm (yaklaşabildiğim kadarıyla) bir dehşetdi. Bir utançtı . Bunları görmediğiniz için ve bu kişilerin düşüncelerini, yazdıklarını bilmediğiniz için suçlu sayılmazsınız. Ama öğrenmemek de israr etmeniz hatadır.İşte sizin belirttiğiniz gibi, biz o günleri yaşamış büyükleriniz olarak, burada sizlere bilgi vermekte ve hatta sizler namına araştırıp, sizleri bilgilendirmekte yarar görüyoruz. Yoksa amacımız, sizleri küçümsemek veya sizlerle alay etmek değil. Asla benim aile terbiyeme “beşeri münasebetler” ilkesine ters düşen bir durumdur bu.Ben özel hayatımda da her kişiyle barışık ve dost, ılımlı bir kişiyimdir. Sizlerle her konuda bu blogda bulunmak, biz ihtiyar gençlere de çok şeyler öğrettiğini sakın unutmayın. Siz gençler sayesinde bizler de gençleşiyor, düşüncelerimizi sizlerin düşüncesine göre tartıp, biçip şekillendiriyoruz. Yeter ki birbirimize karşı olan saygı çerçevesinden uzaklaşmayalımSevgilerimleSanatsız ve sinemasız kalmayın
Çok değerli Hafif org blog yazarlarıBakıyorum çoğunuzun bir-iki kişi hariç nick name!nizin yanında gereksiz saçma sapan şekiller var. Fotoğrafınızı koymaktan çekiniyor musunuz? Tanınmaktan mı korkuyorsunuz?.Haydi cesur olun! hemen fotoğraflarınızı koyun yüz yüze yazışalım, görüşelimSevgilerimle
gereksiz saçma sapan şekiller! doğru gerekli olmayabilir ama saçma sapan değil, benim için çok çok önemli olan birşeyi temsil ettiği için orada duruyor, isteyen hakkımda daha sağlıklı karar verilebilir diye düşünüyorum, herkesin de farklı tercihi olabilir.fotoğrafımı koymaktan çekinmem, yukarıda bahsettiğim tercihimi kullandığım için fotoğraf kullanmıyorum, kullanmam.tanınmaktan da korkmam. kaçak, hırsız, dolandırıcı, katil, pornocu, uyuşturucu satıcısı, kadın simsarı değilim ki neden korkayım tanınmaktan.ayrıca fotoğraf ile cesaret nasıl ölçülebiliyor?
@selmaelma,sayın sinemasever’in yazısından edindiğim izlenim ve verilmek istenen mesajlar özetle;”birlik, beraberlik, çözüm üretici yaklaşımlar ve farkındalık” üzerine…sizden ise, hadi bırakalım “bir olmak” mesajlarını bir kenara, “bunlar” nidaları ile dolu, yönü belirsiz ifadeler ve hayatımda ilk defa sayenizde duyduğum küfürlerle bezeli yorumlar var, bu sayfada… sinemasever’in sayfasında…her ne kadar siz küfür etmeseniz de; o küfürü edenleri örnek vererek bir tanımlama yapsanız da, üzgünüm: yorumunuz küfür eder gibi duruyor.bir hesaplaşma istemi içindeyseniz:bknz; The Loo Sanction (Hesaplaşma) – Trevaniansayfa: 134 (son satır)sinemasever’e saygılar
Ben hepinizden yeni olduğum için bilmediğim bu blog sözcüğünün anlamını araştırdım Anlamı şıuymuş:”Blog, teknik bilgi gerektirmeden, kendi istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan insanların oluşturdukları, günlüğe benzeyen web siteleridir.”Bu konu hakkında daha detaylı bilgi:Tamam üstelik burası da serbest ve hafif blogcuların toplandığı yer olduğuna göre, her kişi teknik bilgilere gerek kalmadan dilediğini yazabilir. Tabi bu yazılanlar, geyik muhabbeti türünde yazılar olmaması da gerekir. Amaç kişilerin birbirlerini bilinçlendirmesidir.Geyik konuşmaları yapmak isteyen (sözüm meclisten dışarı) chat masalarına uğrasınTeşekkürler pilli patiSevgilerimle
amca bizii bilinçlendiir.
Konu ne tartışılan ne?Bakıyorumda konu sahibi bile yapılan konu dışı, gereksiz yorumlara yine yorum sahibi gibi cevap veriyor.Bu blog da, Hafif.org un kaçınılmaz 3. yorumdan sonra herhangi bir geyiğe dönüşen sayfalarından, haberlerinden birine dönüşmüş.Ayhan ışığın haş haş filimini konuşacaksaniz, Uğur Mumcu’nun yazısının orda ne işi var.
“pilli pati”;Bu başlığa yazı yazmaktaki nedenim “ada68” takma adlı, “selmaelma” takıntılı kişinin yazdıklarından dolayıdır, yoksa ne konuları saptırmak, ne de konu dışı yorum yapmak gibi bir nedenle bu başlık altında bulunmuyorum…Benim ilk yorumumdan önce bana ilişkin yazılanlar var, bana ilişkin yorumlar var; üstelik de oldukça avam düzeyde…Değerlerim/düşüncelerim onlarınkiyle örtüşmüyor, ters düşüyor diye sövgülerine uğramaktayım AYDIN OLMAK başlıklı yazımı yansıya düşürdüğümden beri ve onlar bir kişi değiller ki “bu” olarak belirteyim, çoğullar bu nedenle “bunlar” demekteyim…Yazılarında, yorumlarında beyninin ( ve elbetteki üstbenliğinin) yönlendirmesiyle düşüncelerini açıklayanlara böyle bir göndermede bulunabilir miyim hiç ?…
Nedir bu sürekli öğüt verme modu ya! siz yaşlısınız diye biliyor mu sanıyorsunuz kendinizi? Birden bire hafifin babası mı ilan ettiniz karakterinizi kendi sınırları içinde? üff diyorum size. Yazının sizin olduğunu görünce okumuyorum. Gene ne yazmış bu adam diye baktım. Sinema anlattınız, tutmadı. seksden bahsedeyim dediniz hatta benim sayfamda benim seksten bahsetmemi aşağılayarak hem de. Pirim yapar gözüyle baktınız. sadece içimi dökmek için yazıyorum. Elbette ki meydan sizin. Ama birilerinin de sizin karakterini çözdüğünü bilin. Ahkamlarınız anlaşılıyor. Amcalık, bilen kişi modunda ‘hafif ahalisine’ şöyle yapın çocuklarım, hadi çocuklarım deyip duruyorsunuz. Nedir bu ya? Ne hakkınız var. Bir kere kendinize gelin ve hükmetmeye çalışmaktan kurtulun. Hafif ahalisine saygım şahsınıza yaptıkları yorumları okumamdandır. Yalnız olmadığımı gördüm, akıllı birileri varmış. Elbette yazarsınız ve ben de sizi okumam olur biter, biliyorum. bu sadece bir iç dökme. şimdi biliyorum ki siz de köpürüp şahsıma ait atıp tutacaksınız. HİÇ umrumda değil. sizi yaşlılığınıza veriyor ve ölü taşıyıcı kırmızı belediye otobüslerine emanet ediyorum.saygılarımla
Evet gençlerin sinamasever gibi kişilerin bilgilerinden yararlanacak larına inaniyorum.Lütfen yazmaya devam edin.Ellerinize sağlık
Dayı -yada sevgili sinemasever- günümüzde toplumumuzun içine düştüğü batağın sorumluları ülkeyi kendi çıkarları için pazarlayan hakim güçler olduğu kadar söylediklerini halka yeterince anlatamamış duruşunu tahakküm odaklarına karşı sağlam belirleyememiş devrimci muhalif guruplar ve kişilerdir de. 12 eylülü ülke için bir mihenk taşı olarak belirlersek. Sonuçta 80 öncesi yadsınamaz bir bilinç hareketlilik ve eylemlilik söz konusuydu. Bir çoğumuzun bildiği gibi olay sağ sol çatışması değil devrimci demokratik Türkiye mücadelesiydi, Rusya, çin, küba örnekleri modül alınarak yapılar fraksiyonlarla kendi tezlerinin savunumlarını yapıyorlardı. Darbeden sonra ne oldu peki sizin gibi aydın Kemalist devrimci önderlerimiz halka taşıdıkları bilincin ağırlığında ezildiler. Yazdıkları onlarca sayfa, çıkardıkları dergiler ve örgütledikleri muhalif hareket silahlara dayanamadı. Siz devrimi devrimciliği ne sanmıştınız ki. Siz yenildiniz teslim oldunuz sahip olduğunuz muhalefeti kullanamadınız. Düşüncelerinizin gücüne inanmadınız. Bizlerin geleceğini bir anlamda sağcı muhafazakar faşist politikalara teslim ettiniz. Atatürk gençliğiydiniz madem ülkenin o dönem devrime duyduğu gerekliliği niye gerçekleştiremediniz. Yenilgiyi mi öğrenmiştiniz Atatürk ten yada Lenin den yada Hoşiimin den. Tam küçük burjuva devrimciliği yaptınız. Sonrasında oluşturduğunuz edebiyatınızda anlattığınız hüzünlü yenilgi satırları gerçek olamamış devrimcilerin sadece duygusal devrimciler olduğunun ispatıydı zaten. Bu yüzden yenilginizin sorumluluğunu kendi dışınızda görüp bizi üzerimize düşeni yaptık diyerek bide utanmadan yapıyoruz da diye ekliyerekten çoluğa çocuğa ahkam kesmeyin. Internet sitelerine 70 lerden kalma bir yazı yayımlamakla. Darbe sonrası gerici faşist eğitimle büyümüş bir kuşağa faydanız olmaz. Bu kavramları ne anlarlar nede bu kavramlar onların gerçekleridir. Alışmışsınız felsefenin temel ilkelerini okutup örgütlemeye bu düşünceden de kurtulamamışsınız. Hala hatalarınızın farkında değilsiniz. Eğer gidişatı yanlış görüyor ve gençleri bilinçsiz buluyorsanız yaşınıza güvenip muğlak kavramlarla öğüt vermeyin. Anlayın ve geçmişte olduğu gibi altından kalkamayacağınız şeylere girişmeyin. Gelen tepkilerden değişen bir şey olmadığını görüyorum ben. Kusuruma da bakmayın. Geleceğimizi karartanlar kadar sizlerde suçlusunuz. Unutmayın ki devrim yapılmaz devrim olunur