İlkokulda bir klişe olarak hepimize ezberletilen, Türkiye’nin konumu itibariyle bir köprü görevi gördüğü tespiti, siyasi arenada içi boş bir böbürlenmenin, bakın bizsiz yapamazlar ha hezayanının çıkış noktası olmuştur ve tüm bu safsatalar Türkiye’yi gidemeyenlerin ülkesi konumundan pek kurtaramamıştır.Son on yıldır, belki de daha fazla, Türkiye köprü görevini ezber bozan bir şekilde devam ettirmekte sessiz sedasız. Her yıl pek çok insan Türkiye’ye kaçak giriş yapıyor ve bekleyişleri başlıyor. Şanslılarsa, bekleyiş uzun sürmez, paralarını kaptırmaz ve polise yakalanmazlarsa anlamında bir şans bu, çok geçmeden Yunanistan’a -yine gizlice- geçmeyi başarabiliyorlar. Pek okadar şanslı olmayanlar içinse hayat bir kamyon arkasında bitebilir ansızın veya istenmedikleri bir ülkede yaşam sürdürülmeye çalışılabilir veyahut hergün gitmeyi umut ederek, her yeni günün bir fırsat getirmesini bekleyerek küçücük odalara sığınılabilir.Ancak İngiltere başbakanının önderliğinde Avrupa liderleri, Türkiye’yi süslü demeçlerle bu işi sıkı tutmaya ve geçit vermemeye yüzsüzce davet ettikçe, umut bu insanlar için azalıyor. Avrupa daha hala hesabını vermediği ve kirli ellerini çekmediği kolonilerinden beslenerek zenginleştiğini unutmuş, fakir halkı istemiyor. Kimsenin aklına o fakir halkın nasıl fakir düştüğünü sormak gelmiyor. Zira konu onlar olunca geçmiş geçmişte kalıveriyor.
yorumlar
Eklemek stediğim bişey var oda kolonileşme döneminin asla bitmediği ve köklerinin antik mısıra dayandığıdır! Bu çok önemli bir dünya düzeni fakat kesinlikle mekanizmaları ve işleyişi değişmiş bir ”kolonizasyon” dünyanın ingilizce konuşduğu ve çeşitliliğin aslında endüstriyel toplumun en büyük düşmanı olduğu yeni ve az biraz hayalet yapı soru nekadarının farkında olunduğudur,görünen inanmak için sadece!
Bilmem artik bilmeyen var mi ama, Avrupa iki yuzludur. Sahip oldugu monarsilerden gurur duyarken, demokrasi dersi vermeye calisir, ya da rekabet edemedigi icin, ya da politik nedenlerde urun ticaretine kota koyarken, serbest piyasa ekonomisi dersi verir. Ve hatta, Irak savasina karsi cikarken bile asker gonderir, ABD’ye olan destegini cekmez.Bizim de bir ton kotulenecek yanimiz var belki ama en azindan iki yuzluluk yaptigimizi hic hatirlamiyorum. Ancak o kadar bel bagladikki Avrupa’ya, begenmedigimiz Iran kadar bile sesimizi cikartamiyoruz. Vize kuyruklarinda insanlarimiz bekletiliyor, gezmek amacli degil kulturel ya da bilimsel bir aktivite icin vize almak icin bile potansiyel suclu gozuyle bakiyor insanlarimiza.Burada bireysel bir tepki gostermek hicbir sorunu cozemez elbette, ancak TC Devlet’inin bu konu da bir sey yapmasi, belki de Avrupa’ya karsi en tabi hakkimiz olan karsiliklilik ilkesini uygulamayi basarmasi gerekirdi.Korkum su ki, biz bu kadar Avrupa bagimlisi oldugumuz muddetce hicbir zaman onlara karsi sesimizi gerektigi kadar cikartamayacagiz. Bunu beceremedigimiz muddetce de ne AB birligi ne de AB ile alakali hicbir kurumda sozumuz gecmeyecek. Biz vize kuyruklarinda ilkelligi yasarken, TV’de bir Belcika’li ya da Ingiliz’in, ‘Istanbul gezintim sirasinda burayi cok sevdim ve yerlesmeye karar verdim’ gibi sinir bozucu enstantanelerle karsilasacagiz, kimilerimiz de bundan gurur duyacak.
Kim bilir belki de yola çıkarken, kaybedecek bir şeyleri dahi kalmamıştır bu insanların,canlarından başka..
@hyalperest: ya da ellerinden her sey alinmis diyelim. Bir insanin yasamak gibi kiymetli bir seyi varken, ‘kaybedecek hicbir seyi olmamak’ kavramini hicbir zaman anlayamamisimdir zaten.
“in this world” diye bir film var. Yukarıda bahsedilen konuyu ve bu yolculuğu anlatıyor. Afganistan’dan İngiltere’ye göçmeye çalışan Cemal’in hikayesi.Cemal bu yolculuk sırasında Türkiye’ye İran sınırından giriyor İstanbul’dan gemiyle terkediyor.
Evet, Türkiye kendisi üzerinden yeni okumalar yapmalı artık, yapmak zorunda. Dünyanın değişiminin farkında olmamaktan daha vahim olan, kendi değişiminin farkında olmamak sanırım. Cumhuriyet tarihiyle yaşıt söylemleri (köprü, vb.) bir yana bırakıp artık yeni sözler söylemeli fakat 90. yıla gelirken halen “10. Yıl Marşı”nı söyleyerek bunu nasıl yaparız bilmiyorum.Ne kadar modernleştik ya da ne kadar modernleşmeliyiz bu ayrı bir konu ama artık bizim de modern sorunlarımız var, burası muhakkak.