Eğer ışıktan hızlı gidebilseydik, gittiğimiz halde gitmemiş olcaktık. Yani görüntümüz bize yetişemeyecekti. O halde gittiğimiz yerde fiziksel olarak bulunacağız (kesin bi olay yani sonuçta gittik) fakat görüntümüz olmayacak. Bu da sanırım görünmezlik oluyor.Ya da burda bir mantık hatası yapıyorum. Fiziksel olarak gittik henüz görüntümüz gelmedi ancak orada fiziksel olarak bulunmamız yeni görüntülerin oluşmasını sağladı. Kafam karıştı aslında.
Bi de bu doğrultuda şöyle bir şey var. Yine ışık hızından hızlı gitseydik, mesela 1000 sene önce dünyadan ayrılan ışık demetlerini sollayıp henüz onların ulaşmadığı uzay derinliklerine varabilseydik, bi de yanımızda süpersonik bi teleskop olsaydı geçmişi izleyemez miydik? İzleyebilirdik de izlemez miydik, yoksa izleyemezdik de izleyebilseydik bile izlemezdik mi? Ya da izlemek isterdik ama elden ne mi gelirdi? Zaten ışık hızından hızlı gitme olasılığımız 0’a yakın, o zaman bu söylediklerim ancak ışınlanma ile olur. Işınlanma bilimsel midir?
Bunları düşünürken şunu da düşündüm. Her şey bitene kadar devam eder, öyle değil mi? Bir canlı ölene kadar mutlaka yaşamış olur. Mesela şu an 20 yaşında olan biri, diyelim ki bu kişi 40 yaşında ölecek, 40 yaşına kadar mutlaka yaşayacaktır. Geleceği göremiyoruz ama diyelim ki gördük. Bu adam 39 yaşında 20 Nisan günü maç izledi evinde. Henüz yapmadı şu an 20 yaşında bunu 39 yaşında yapacak. O zaman yapacağı kesinse hala yapmamış olması çok saçma geliyor bana. Yani ölene kadar yapacağı şeyleri mutlak suretle yapacak, yapmadı ama yapacak. O zaman bence bu adam bunları zaten yapmıştır. Tamam, farkındayım anlatamıyorum. Paradoksa düştüm galiba 🙂
yorumlar
bile bile yapmak var, misal belli başın belaya girecek ama yaparsın buna ne diceksin peki oky? sulu bişeyler ye , bol bol su iç:)
şaka he!
şimdi diyelim ki 21 yaşındayız ve 64 yaşına kadar yaşıycaz. o zaman bu 43 yılımız daha var demektir ve bu da eder 15695 gün (365ten hesaplarsak ve bi tür hediye gibi duran gizemli 6 saati hesaba katmazsak). eğer bağırsaklarımızın düzgün çalıştığını farzedersek bu aynı zamanda 15695 kere tuvalette 1 dakikadan daha fazla zaman geçireceğimiz anlamına da gelir. hadi bağırsaklarımıza biraz da tembellik hakkı tanıyıp yuvarlak hesap 15000 diyelim. şu ana dek bu eylemi 7000 kez (aynı haktan dolayı) gerçekleştirmişiz ama bundan sonra 15000 kere daha yapıcaz. e henüz yapmadık. ama kesin yapıcaz. yani mutlak suretle yapıcaz. ve bu kadar kesin olan bişiyi hala yapmamış olmamız acaip saçma geliyo bize. halbuki eğer ışıktan hızlı gidebilseydik fiziksel olarak bu eylemi yapmış olacaktık ama sadece görüntü (yani kokulu şahsiyet) bize yetişememiş olacaktı. yani fiziğimiz yaptı, henüz görüntümüz gelmedi ancak orada fiziksel olarak bulunmamız yeni görüntülerin oluşmasını sağladı. işte tam da burda kafamız birdenbire karıştı (yani aslında son derece berrak ve düzgün bir kafa yapısına sahibiz).
tabi niye 1000 sene önce dünyadan ayrılan ışık demetlerini solluyoruz ve bi de yanımızda dönüp geldiğimiz yeri izliycemiz bi süpersonik teleskobu niye taşıyoruz bu da hiç belli diil (bundan sonraki izlemek fiilli soru cümlelerinin hızla, mümkünse gözler kapalı geçilmesini tavsiye ediyorum, çok ciddiyim). neyse ki ışık hızından hızlı gitme olasılığımız sıfıra yakınmış. şu ana dek yaptıklarımızla yetinmek zorundayız yani.
haddimiz diil gerçi ama yaloma sorsaydık eer tipik bir sıçma seansı halüsinasyonu olarak adlandırırdı diye düşünüyorum. eğer hepimiz bu seanslarımızdan birer kuple yazacaksak hafiften bunun için ayrı bir köşe açmasını talep ediyorum naçizane.
Yazıda tek bir bölüm var ilgimi çeken. Diğer kısımlar vs. vs. (bence tabii, insanların ilgi alanları farklı olabilir nede olsa)Işınlanma kelimesi geçince içinde ben girdim olaya tabii. Ya bir ara bir arkadaşımla konuşuyorduk moleküler taşımayı da bana aynen şunları anlattıydı. Şimdi moleküler taşıma için maddeyi enerjiye dönüştüreceğiz. Ok. E=mc2 tamam. Eeeee sen nasıl olacakta ışık hızının karesine çıkacaksın. Hadi çıktın. Bu hızı bir de çarp kütlenle hadi bunu da yaptın. Enerjiye dönüştün yani yandın bittin kül oldun. Hadi bunu da geçtik seni birde nakletmek var. Hadi bir şekilde bunu da yaptık. Ve seni tekrar madde yapacağız. Nasıl??? M=E/c2 .Eeee bu nasıl bir denklem ya da nasıl bir birim vs. vs.
Fiziksel olarak gittik henüz görüntümüz gelmedi ancak orada fiziksel olarak bulunmamız yeni görüntülerin oluşmasını sağladı. Kafam karıştı aslında
Işık cisimden yansıyıp gözüne gelince görme merkezinde “görüntü” oluşur. ışık hızından hızlı gidersen, gittiğin yerde durmakta olan bir insan senin (senin hızın-ışık hızı/bulunduğun yerin konumu-zahiri konum) kadar süre önceki görüntünü görür.
super :))
fizigi cok seviyorum ben
de bi de görebilsek işte.
Tüm Budistler de bunu tuvalette mi düşünmüşler ama bu söylediklerin, Budist rahiplerin yüzyıllardır söylediği hatta yaptıklarını iddia ettikleri şeyler. Bilinen tüm hızlardan daha hızlı olduğu kesin olan düşünce hızıyla (düşündüğün anda ordasın mantığıyla) astral seyahat yaparak dünyada yaşanan bir olayın ışığının daha yeni ulaştığı yerde, bir levhaya yansıtarak gördüklerini anlatıyorlar. Kendisi de bir Lama rahibi olan Tuesday Lobsang Rampa Üçüncü Göz, kitabında bunları oldukça ayrıntılı olarak anlatmış zaten. Bildiğimiz fiziğe bir iki ruhani kabullenme koyarsanız çok da mantıklı oluyor.
astral seyahat olmalı bu. çünkü kendi görüntünden hızlı gidersen geri dönüp bakınca kendini görebilirsin, o zaman aynadaki görüntü de bi sekilde ısıktan hızlı gittigimizin ispatı mıdır? ya da insan zıçmamalı mıdır?
ben de bi keresinde zıçarken ölümü düşünmüştüm, iki ay boyunca aklımdan çıkmamıştı , depresyona girmiştim resmen, şimdi de takıntı oldu zıçarken mutlaka komik bişeyler okuyorum, resmen zıçmaktan korkar oldum yaw.
gözümüz beyine bir olayı 0.24 saniyede iletiyormuş. Eğer bir hareket bu refleks hızından daha hızlı ve algılanabilir aralıkta ise ters görüyoruz. Şimdi, ışık hızında giden bir şeyi insanın “çıplak gözle” yakalması mümkün değil. İşte bu bizim kafamızı karıştırıyor. Olaya ışık hızına yakın bir hızla yanyana giden iki kişi olarak bakalım ve gözlerimizin de ısı ışınlarını hisseden tipte olduğunu düşünelim. böyle bir durumda yandaki kişiyi görme ihtimalimiz var. Bu kafa karşıklığı göz yanılgısı dediğimiz olaya giriyor. Şu andaki fizik kanunları ile şu an bilinmeyen fizik kanunlarını algılamayı beklemeyin.
Var olan şeylere gelince: bir demişti, galiba einstain, bana “evrendeki bütün parametreleri verin, sie bir saniye sonra ne olacağını söyliyeyim.” işte bu sanıyorum olayı özetliyor.
Saygılar sunarım
Bu astral seyahat olayında kafama takılan bir şey var. Yukarda yazıyor. Herşeyden hızlı olan düşünce hızı diye. Fekat şu var sen bilmediğin bir yeri düşleyemezsin. Yani bu çok farklı bir şey daha önce görmediğin new york a düşünce şeklinde kendini nasıl entegre edebilirsin ki. Dolayısıyla bu adamlar devamlı bildikleri bir yerlerde mi dolaşıyorlar astral olarak yani?
m=m1/(1-v2/c2) paydanın karekökünü bi zahmet alınmış farzedin..bu kütlenin hıza göre değişim bağıntısı..m1:ilk kütle.
evet..yaşanan her an..her olay..uzaya ışın olarak dağılır..geçmiş dediğimiz andaki de..gelecek dediğimiz andakinde de..zamanın sonsuz şimdiler bütünü olduğunu düşünürsek..yani aslında geçmiş ve gelecek yok..sadece “şimdi” var..herşey şimdi yaşanıyor..ışık hızına yaklaştığımız ve bu bağıntıya uyduğumuz taktirde geçmiş dediğimiz anın uzayını seyredebilicez..olayların tam içinde olabilicez..yani yeneiden yaşıcaz ama hiçbirşeyi değiştiremicez..ama bu sırada değişen kütlemizi tekrar nasıl aynı forma getiricez bu pek münkün değil..”pek”dememin nedeni,bazı doğrulanabilir fikirler var..o yüzden..
bide newton şey demiş:”zaman kendisi haricinde hiçbirşeye bağlı olmaksızn akarrr giderr”..böyle düşünürsek gördüğümüz, yıldızların 2 seneki önceki görüntüleri aslında..yani ışık hızına yakın bir hıza sahipken ekimimn dediği gibi asıl görünen bir an önceki görüntün..yani geçmiş i görme olayı bu..
göreli ve göresiz Lorentz dönüşümlerinde enerji ve momentum korunur dolayısıyla boş bir tartışma..
Ikınırken beyne kan gidiyo ondan böyle oluyo. Hele birde kabızsan Einstein’ın teorilerini bile reddedebilirsin yani.
hızına ulastıgımızda madde boyutundan cıkıp enerji boyutuna geceriz goruntu die bise kalmaz zaten ortada:))
“Ya da burda bir mantık hatası yapıyorum. Fiziksel olarak gittik henüz görüntümüz gelmedi ancak orada fiziksel olarak bulunmamız yeni görüntülerin oluşmasını sağladı.”
Fiziksel olarak bir yerde bulunduğumuzun isbatı için illa da bizden yansıyan / saçtığımız ışığın oradaki meraklı gözlere ulaşması gerekmez ki. Tensel teması unutmamak lazım… Mesela ışıktan daha hızlı bir şekilde koşarak, birinin yanına gidip kulak memesini somurarak ona varlığımızı belli edebiliriz. İlla ışığımızın gözüne ulaşması gerekmez. Enseye tokat da atılabilir alternatif olarak… Yani burada bir paradoks göremiyo… -Şaak!- aahh neydi o?
sanırım geçen sene bir deney yapılmıştı. sezyum atomları ışıktan 300 kat hızlı hareket etmişti. ve atomlar deney tüpüne “girmeden önce çıktı” gibi bir açıklama yapılmıştı. hala anlama geldiğini anlayabilmiş değilim.
Misal, “a” noktasından “be” noktasına ışık hızının iki üç katı hızda gidiyoruz Maddesel halimizi koruduğumuzu var sayarsak, ışık hız olarak bize yetişemez ama biz ışığa “çarpabiliriz”. çünkü madde halindeyiz ve ışık maddeden yansıyarak görüntü oluşturuyor. Böye bir durumda, bir olasılıkla görülebiliriz ama nasıl bir görüntü olur bu bilemiyorum ve görmek için özel aletler gerekecektir.
Be noktasına vardığımıza durucağımızı var sayarsak, bu sefer uzay filmlerinde olduğu gibi hyperspace’den çıkış anımızdan başa bir şey göremez bizi bekleyen arkadaş. Geldiğimiz yerde cart diye görüntümüz ortaya çıkar, çünkü durduğumuz anda ışığın yansımaları görüntümüzü oluşturacaktır. Bu sefer, nasıl duracağımız belirleyelim. lak diye durarsak lak diye görüntümüz oluşur, yavaş yavaş durursak her halde arkadaş da bizi gelirken görebilir.
Işınla beni skati!
Varsayalım ışıktan 1,1 kat hızlıyız ve gideceğimiz mesafe 1,1 ışık saniyesi. Bu durumda biz ilk durduğumuz yerdeki görüntümüz arkadaşa varmadan arkadaşın yanına varıp hemen önünde durmuş olacağız. “Be” konumumuzda arkadaş bizi hemen görecek (durduktan 0,0000000000000000001 saniye falan sonra) Biz durduktan 0,1 saniye kadar sonra da ilk konumumuzdaki görüntümüz belirecek arkadaşın gözünde (Tabi eğer biz o görüntüyü bloke etmiyorsak). Ama işin daha güzel tarafı “A” konumumuz görünmeden evvel “Be” ye gelmeden bir önceki an, hemen sonra ondan bir önceki an gözükecek. Yani arkadaşın gördüğü şu olacak: Önünde pattadanak beliren bi cisim, ve sonra geri geri giderek “A” noktasında kayboluşu.
tuvaletteyken içine düşülmüş bulunan şey aslında bilim kurgu tarihinin bir numaralı ilham kaynağı olan zaman paradoksu meselesi olmuş.. SF edebiyatı yüzlerce örneğiyle işi dallandırıp budaklandırmış, paradoks üzerine paradox eklemiştir. En bilindik paradox olan “ikiz” hikayesini de paylaşayım.. Zamanda ileriye yolculuk yapan ikizlerden biri bilmem kaç ışık yılı hızla bir galaksiye ulaşacak ve biyolojik zamanı kayde değer bir ilerleme göstermeyecektir. Buna karşılık dünyada kalan kardeşi için yıllar su gibi akıp geçecek, gezegenimiz zamanı ışık hızıyla paralel olmadığından yaş normal seyrinde ihtiyarlığa doğru ilerleyecektir. Bu durumda ola ki, galaksiler arası gezmiş maceracı kardeş dünyaya döner, ikizini bulur, o zaman aralarında oluşmuş yaş farkı onları hala ikiz statüsüne sokmamızı engeller mi, engellemez mi, tartışılır durulur.
Bunun yanında bahsedilen geleceğe gidip geçmişe bakma fantezisi asimov un chronoscopy denilen aletin icadıyla ilgili öyküsünde de vardır. Bu alet zamanın gerisine bakmayı sağlar ve tahmin edilebileceği gibi işler karışır.
Işık hızı, zaman yolculuğu meseleleri üzerine einstein bile izafiyet teorisinin uzamında kafa patlatmıştır ki, yanlış hatırlamıyorsam şöle bi formül çıkarıvermiştir: M=M0(sıfır)/1-c2(ckare)-V2(vkare)
burda c2 ışık hızına denk gelirken v2 de bildiğimiz velocity dir.Ama eğer c2 ve v2 birbirine eşit olursa, yani bilinen hızla ışık hızı aynı olursa – ki ancak böyle mümkün olabilir uzay yolculuğu v.s- o zaman kök içinde eksi sayıya ulaşılacak ve bu sayı da “indetermined” olucaktır.
Bilimin bazı şeyleri açıklayamadığında sanal sayı veya belirsiz diye işin içinden çıktığı yerde neyseki bilim kurgu edebiyatı imdadımıza yetişir de yeni ufuklar açar..
Birçok bilim kurgu yazarının aklına da tuvalette geliyo olabilir tüm bunlar:)
bir konu ve konu güzel, güzeeell ;o)
şimdi senin ışıktan hızlı veya yavaş gitmen görüntü için bir şey ifade etmiyor yani;
a dan bye gidiyosun mesela sen b ye vardığında a dan çıkan ışık ışınlşarı b ye varmamış oluyor ama sen b de ışımaya ve/veya ışık yansıtmaya devam ettiğin sürece b de görüntün var. sonra tekar kütle sahibi olmak ise kuramsal olarak mümkün ve adını şu an bilmediğim bir labaratuvar [yanlış yazdım bunu] da moneküler transplantasyon ;o) yapılmış yani bir yerden bir yere ışınlamışlar monekülü ve aynı monekül ışınlanan yerde eski nitelikleri ile oluşmuş. bu ışınlanmanın imkansız olmadığının göstergesi gibi ancak bir çok monekülün bir araya gelip aynı bağları ışınlandıktan sonra kurabilecekleri meçhul ve çalışılıyor buun üzerinde.
newton un ortaya koyduğu kütle çekim bağıntıları varya ;
serbest düşen bir cüsüm kütleden bağımsız bir ivme kazanır. [potansiyel enerji]f=m×g×h burdan son andaki hız [kinetik enerji formülü ]
f=½×m×v² şimdi
m.g.h=½×m×v²
burdan son andaki hız
v=[karekökiçinde]g×h/2
yani cisim kütleden bağımsız hız ile düşer düşer ve bir tüy ile bowling topu aynı hızda ve aynı anda düşecektir [boşlukta aynı anda bırakıldıklarında] newtonun kafasına düşen elma onun canını yaktı bence ve bu yüzden kafa yordu “ulan ufacık elma gülle gibi indi” diye ve bu kuramı geliştirdi
atmosfer içinde sorun yok ama newton abinin dediğine göre ~180000000 metre yükseklikten bırakılan bir cisim dünyaya çarptığında ışık hızına varmış olacaktır [bu atmosferden dışarda bir yer oluyo] einstein burda s.çıyo newton un azına ve limit kavramı devreye giriyor. buda ışık hızını 1 kabul edersen hızımızın 0.99… diye uzayan bir rakama varabileceğini ama asla 1 olamayacağını söylüyor. bide ikiz moneküller var o çok sakat aynı anda iki uranyum atomunun aynı yörüngedeki elektronları aynı yerde oluyo bu sayede şu anda ghüneyşte veya daha uzak bir yıldızdaki uranyum atomunun elektronlarının konumunu bilebiliyoruz mesela. [bu tüm atomlar için geçerli] yahu ben tuvalette şiir falan yazıyorum millet uzay fiziğine kadar gitmiş. utandım ,o)
epiphany: payda 1-(vkare)/ckare olacak düzeltiyim..tabi kare kök içinde bide..ya doğru dürüst bi yazılımı yokki şu salak bilgisayarın..la bitürlü derdimi anlatamadım..ameximes güzel açıklamışın..
ne güzel…fizikten bahsediyos…atıyos…tutuyos..bende bu arada mekanik.lab.tan da kalmış bulunuyorum..sınavım iğrençç ti..öetsi bişey..
isiktan hizli giderken gittiginiz yerde isik olmuyor mu?
abimle çok tartışırdık. o elektronik mezunu ama fizikte bunları derinlemesine incelemişler.
şimdi daha farklı şeyler var bi kere ışık hızına çıktığımızda saf enerji oluruz ve surekli soğurulma riski ile yolculuk ederiz. yani yolda bir sigara dumanına kolu bacağı kaptırabiliriz. birde düşünüyorum acaba yansımak nasıl birşey olurdu. içbükey bir aynadan yada dış bükey aynadan heralde bir ışık hızı yolcusu için doğrusallığını yitirmek bir nevi ölüm. enerji soğurulmadığı sürece görünemez. ve ışık hızına çıkınca görünmek (soğurulmak) istemezsin tabiki. ama birşey daha var ki ışık hızına çıkmak harbiden imkansızdır. çünkü benim ve içinde bulunduğum makinenin tüm moleküllerini, bir enerji formatına dönüştürüp eski haline getirmek imkansızdır. biz hala beynin nası çalıştığını bilmiyoruz.
ama bir sorum var ben cevabını almıştım ama emin değilim dooru olduğundan
-ışık hızından biraz daha hızlı giden bir araba varsayalım (hani oldu ya) bu araba farlarını açarsa ne olur.
(farı yok ki demeyelim varsayalım)
ışıktan hızlı gittiğimizde arabadan, fardan falan bahsedemeyiz çünkü ışık hızına ulaşmış bir madde maddeliğinden sıyrılacaktır. Belki söylenmiştir ama ben belirteyim, tuvalette aklına fikirler gelen arkadaşım geçmişe bi göz atmak isterse gökyüzüne bakabilir. Zira yıldızların bizim izlediğimiz görüntüsü en azından bikaç bin yıllık. Bilmemkaç ışıkyılı (ışığın 1 yılda aldığı yol) uzakta olduklarından ışık (görüntü) bize ulaşana kadar biraz eskiyor. Güneşin görüntüsü de yaklaşık 8 dk. eski. bi anlamda paso geçmişe bakıyoruz. Kozmik teleskopa falan gerek yok yani
rainbird ‘un soylediklerinden yola cikarak dusunursek gordugumuz yildiz kaymalari 1-2 bin yil eski goruntuler. mi ?
Yıldızlar kaymaz ki, kayıyorlarsa da o kadar ani ahreketler yapmazlar. Yıldız kayması dediğimiz şey, atmosfere giren göktaşlarının yanışı. Ama gördüğümüz yıldızların bir kısmı belki de binlerce yıl önce sönmüş yok olmuştur ve biz hala ışıklarını görüyoruzdur. Şimdi gördüğümüz o yıldızların bize kaç ışık yılı uzaktaysa o kadar yıl önceki hali elbette…