Bundan üç yıl öncesine kadar trabzonlu değildim.Trabzona işim ve kızımın okulu nedeniyle geldiğimde hiç tanımadığım bir şehrin vermiş olduğu ürkekliğin yanısıra trabzonlu insanların sinirli* dışarıdan gelenlere yabancı* davrandıklarını ve bazı olumsuzlukları arkadaşlarımdan duymuş olmamdan dolayı tedirgin ve hep tetikteydim.İşten eve geliyor kapımı kilitliyor sadece alış-verişe çıkabiliyordum taa ki bir gün alış-veriş poşetlerini sürükleye sürükleye durağa gitmeye çalışana dek. Bayanın biri bacım sana durağa kadar yardım edeyim deyip poşetlerin yarısını alıp yürüyene kadar,ben içimden gittigitti …diyorum (büyük şehirden gelmişim böyle bir durumda poşetleri unut !!!) aaaa kadın durağa gitmiş beni bekliyor teşekkür edip erzaklarımı alıp duraktan dolmuşla mahalleme kadar geliyorum.Eve kadar on dakikalık yürüme yolum var yolun daha başındayken genç kızımın yaşlarında bir genç ver abla ben taşırım sen yolu göster deyip tüm poşetlerimi alıp hızlı hızlı önden gitmeye başladığı zaman kendi kendime tamam ilkinden kurtardık ama şimdi gitti dediğimde çocuğu yokuşun başında beni beklerken buluyorum.Abla buraya bırakıyorum diyor ve arkasını dönüp gidiyor.Havalar soğuyunca komşularım tarafından soba ve borular temin edilip sobam kuruyor. Kızım çantasını dolmuşta unuttu ğunda çantası bulunuyor! Tüm mahalleli tarafından yöresel yemekler tattırılmakla kalmayıp müptela ettiriliyor.Artık kapımı işten eve gelince sıkı sıkı kilitlemiyorum,kızım okuldan geç geldiğinde paniklemiyorum. Kim böyle bir şehirde yaşamak istemez ki Trabzon hakkında kötü bir şey duyduğumda sanki etimden et kopuyor haksızlık bu diyorum gelin içlerine girin onları tanıyın diyorum.Trabzon seni seviyorum insanınla, hamsinle, kara lahananla ve turşu kavurmanla…