...

Ah, bir gönül kırıklığı ki; sorma, anlatamam. Tarifi imkansız. “Farzet” diyorum kendime, “sanki hiç olmadı!”…Biraz zaman geçiyor, yine acımaya başlıyor.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Yaranın üzerine esen rüzgar; rüzgarın taşıdığı o dokunuş; dokunuşun seni kendine getirişi… O bir anlık nefesini tutuşlar gibi, gözünü sıkıca yumuşlar, dudaklarını ısırışlar gibi…Nereye kadar karşı koyabilir can? Sen kaderine hangi noktada “dur!” diyebilirsin? İşte, o nefesini artık tutamayacak raddeye geldiğinde, gözünden sızan bir damla yaş artık bedenini terk ettiğinde ve “dudağım acıyor” dediğinde, pes ediyorsun.Rüzgar dokunuyor, yaranın acısı gerçeğin ta kendisi oluyor. İçin o zaman “cız” ediyor. Diliyorsun ki; keşke bir kerpeten tutsa sökse onu yerinden!Yani öyle bir suzidil ki; deme gitsin….Hatta değme. Yansın!