www.emekdunyasi.net
Yer Atatürk havaalanı, bekliyorum. O kadar heyecanlıyım ki , saatler öncesinden gelmişim, sabahın köründe evden çıkmışım. Aslında çıkarken de oyalanmışım ama uçak rötar yapıyor, o kadar oyalanmama rağmen erken gelmiş oluyorum.Gazete başlıklarına göz gezdiriyorum , gözüme recm ve prenses kelimeleri ilişiyor, bu güzel günde kötü haberler… ve bu yazı böyle başlıyor.Aslına bakarsanız bu birbirinden uzak olacağını düşündüğüm bu iki kelime bu yazıyı yazdırıyor. Prenses ve recm, nasıl oluyor da böyle oluyor dedirtecek cinsten. Haberi okur okumaz her şey anlaşılıyor.Recm bilindiği gibi şeriat kurallarında yer alan bir ceza yöntemi. Evli erkek ya da kadınlara zina etmesi durumunda uygulanıyor. Recm kelime olarak aslında yalnız bırakmak, hor görmek anlamında olsa bile İslam Hukukunda taşlamak manasıyla yer alıyor ve günümüze kadar bu şekilde ulaşıyor , recm kelimesinin hemen hemen tüm dillerde taşlama kelimesinin karşılığı olarak yer alıyor.İslam dininde evlilik dışı cinsel birliktelikler zina ve fuhuş olarak addediliyor ve İslam dinine göre yasaklanmıştır, meşru değildir. İslam hukukuna göre bu şekilde birliktelik yapanlar recm ile cezalandırılır ama nasıl?Öncelikle bu suçun kanıtlanması gerekiyor; evli olup başkasıyla ilişkiye gören bir kişiyi dört kişi tarafından görülmesi gerekiyor , yani dört şahit, bu arada bu şahitlerin er kişi olarak sayıldığını da belirtmek gerekli. Evli olmayan kişilere ise recm taşlama cezası yerine sopalama bir nevi falaka cezası veriliyor. Nasıl olursa olsun, bu şekilde cezalandırma ağır bir ceza yöntemi.Aslen recmin bizim bildiğimiz taşlama olarak uygulaması ilk olarakTevrat’ta geçiyor. Kur’an da recm ile ilgili ayetlerin var olduğu söylense de aslında yok. Kur’an-ı Kerim’in tefsirinde sadece Nisa suresinde yalnız bırakmak anlamında kullanılmış. Taşlamak yok, taşlama uygulaması ortadoğu kültürünün islamiyetin devamında da kullanılmasından bugünlere gelmiş, Arap kültüründe uygulanıyor, İslam ülkelerinde. Arap kültüründe olan bir uygulama gelip İslam hukukuna yerleşiyor ve İslam hukuku olmayan ülkemizde bile uygulanıyor…Arap ülkelerinin Kur’an- Kerimde yalnız bırakmak anlamında olan bu cezayı neden bu şekilde kullandığı, neden hala bu şekilde cezalandırma yönteminin olduğu ise apayrı bir konu.Günümüzde maalesef hala recm uygulamaları mevcut, Arap ülkeleri bu uygulamadan vazgeçmiyor.Ülkemizde maalesef recm cezası 2002 yılında Mardin’de Şemsiye Allak’a ailesi tarafından uygulanmış. (kaynak) Halkımız kendi ailesine kendi yöntemleriyle bu gibi cezaları verebiliyor… ve bunu İslamiyetle bağdaştırabiliyor. Ayrıca açık açık söylenmese de recme benzeyen cezalar uygulanabiliyor, Meryem örneğinde olduğu gibi…Prenses’i düşünüyorum, belki başka birini sevdi, belki boşanmak istedi, belki içinde bulunduğu koşullar onu buna itti, şimdi bir daha hiç ülkesine dönemeyecek, artık prensesliği elinden alındı. Şemsiye’yi düşünüyorum, Meryem’i düşünüyorum bunları yaşamak zorunda mıydılar?Suudi Prenses İngiltere’ye kaçıp kendini kurtardı, şanslıydı…Peki ya diğerleri?
yorumlar
linklerimin bir kısmı uçmuş…evet o kızın büyümüş halinde çocukluktan farklı bir şeyler var…görüntüsü yine de etkileyici, bakışlar yine aynı şekilde derin.
yahu taksim’de gün batımında asacaksın afrikadan hususi getirilmiş akbabalar ve istanbul’un vaz geçilmez “leş kargaları” eşlik edecek bu manzaraya dadından yinmez valla!efendim bu taşlama olayının erkek maymunların dişi bir maymunu aralarına alıp taşlaması ve bunu görüp gaza gelen etekli bir arabın (sahabenin biri birgün bir kase bal misali) onlara eşlik etmesi neticesinde geliştiği rivayet edilir…bir nevi maymundan evrilmiş bir hadise hatta hadis… sallama hadis hemide.bunun bir pagan geleneği yada arap ninjaların çevrelerindeki araçlardan yapabilecekleri en iyi silahın bir taş olabileceği gerçeğinden yola çıkarak uzak doğu felsefesi olduğu sonucuna varabiliriz.
ayrıca böyle prensese can feda.. (öyle olsa mesela) gider taşı toprağı onun adına ben yerdim valla.
otursunlar namuslarıyla, yaşlanmasınlar
deli oluyorum böyle yazılar okudukça. ulan bi ülkenin kıçı ile başı 3 aşağı 5 yukarı birbirini tutmaz mı? yok abi tutmuyor.en yakın medeniyete uzaklığımız km ile değil yıllarla ölçülüyor anasını satayım. en az 50 yıl..bu da yetmezmiş gibi birde bunlarla uğraşıyoruz.
he valla
yazı başlangıcında recm hakkında detaylı bir araştırma yazısıydı ancak yanlış bilgilendirmeye neden olabilecek bazı hususlardan dolayı evrildi çevrildi bu haline geldi.bunu da neden anlattıysam artık.
Thing, recm cezası bekarlarda sopayla vurulma falakaya yatırma şeklinde uygulanıyor .yazıyı oradan buradan kırparken onu da kırpmışım. dullarda bekarlar sınıfına giriyor mu, o şekilde sınıflandırılıyor mu onu ben de bilmiyorum.
duldan bekar olmaz, bekardan da dul.
yeni uygulamamıza göre, dulların nüfus cüzdanlarında bekar yazıyor. oradan çağrışım yaptı.
dul, yetim ve öksüzlerden sonra bekarların da haklarını arayacak biri ne zaman çıkacak bu ülkede!
insan hakları desek, sınıflandırmasak olmaz mı?
ben samimi bir serzeniş olarak alıyorum yazıyı. recm gibi tehlikeli bir konuyu gayet efendi uslu ele almış. iyiydi yani.
sağol mansonum
yok hepsi erkek olayo.işin ilginç yanı olayı 4 erkeğin aynı anda görmesi de ilginç olur. ne yani, biri ışıkçı, biri kameraman, biri yönetmen diğeri de peçeteci mi? nası yani…!
bu arada ‘işin ilginç yanı’, içinde iki kez ilginç geçen saçma bir cümle kurmuşum. ama merak etmeyin, sağlam olmadığı için birazdan yıkılır.
yok hem kadın hem erkek için 4 şahit yalnız o şahitlik meselesi biraz karışık. 4 şahitin de görmüş olması gerekiyor o olayı.bir de yazıda kırptığım diğer bir şey ise; Hz İsa döneminde yahudiler zina yapan birini getirmişler recm cezası için Hz İsa içinizde en günahsız hangisiyse ilk o taşlasın demiş, kimse taşlayamamış… kıssadan hisse belkide…
şahit her iki taraf içinde geçerli ve fekat genelde recm edilen kadın olduğundan kadın bulursa çok daha sağlıklı olur. ama kadın olmayacak şahit. er kişi diyo, er.
amma 4 şahitin 4ünün de erkek olması gerekiyor.
hehehe. bugun formundasın.
uğur bumcu..;)
tevhidi tedris-at kanunu uyarınca, herkes evinde ki tedrisleri atmak zorunda kaldı da kurtulduk..
I like that boom boom powthem chickens jackin’ my style
recm cezasının kurbanları kadın daha çok, buradan buyurun.
garip bir şekilde recm islamın bir kuralı olmasa da, islam devletlerinde yer alan bir kural. osmanlıca’da da bir hukuk terimi olarak geçiyor, ama tarihi boyunca sadece bir defa uygulanmış. bir de galanthus hassas bir konuyu gayet usturuplu anlatmışsın, ama keşke kırpmasaymışsın yazını bebek. belli ki iyice araştırmışsın ama yarım kalmış diyeceklerin.
puella, internette bazı kaynaklar beni tedirgin etti, yanlış şeyler yazıp insanları yanlış bilgilendirmek istemedim,kitaplardan da baktım biraz ama ucu dine dayandığı için yanlış bir şey yazmak istemedim. o yüzden konu bu şekilde kaydı. nasıl olsa moderasyon aynı konuyu yayınlıyor aynı başlıkla olmasa bile daha kapsamlı bir araştırma yaptıktan sonra belki yine yazarım. teşekkür ederim.
Buna yazarken elin korkması derler..
eğer hatalı bir şey söyleyeceksem ve bunun yüzünden insanlar böyle tehlikeli bir konuda yanlş bilgi edineceklerse ben bana göre doğrusunu yapmışım demektir.bu bir hikaye olsaydı sadece pillibebek korkmadan her şey söylenebilirdi ama ben burada kim olursa olsun insanların dini inançları hakkında incitici bir şey söylersem ya da söylenmesine sebep olursam üzülürüm.onlar adına ben incinirim..
Tabii ki haklısın senin tercihin Galanthus, bazen söyleyenden çok, gerçekler incitir insanları..
Konuyla ilgili şu hususa dikkat etmek lazım. Suç ve ceza konusu. Ve cezanın antropolojisi diyeyim. Detaylarına girip uzatmıycım, fakat kısaca şu örnekle cezanın antropolojisini tarif edeyim. Suç işleyen bir insan ceza olarak hapsedilir. (biz böyle biliriz) Fakat köken olarak bir insanı hapsetme uygulaması ilk toplumlarda aslında bir ceza maksatlı değil, toplumu, o topluma zarar veren bireylerin gazabından koruma amacıyla bir yere hapsetme, bir kafes yada kaçamayacağı yere bir nevi tıkma amacı taşırdı. Yani aslında amaç intikam yada ders vermeden ziyade, toplumu o suçun zararından koruma idi. Uygulama ile hapsetmenin uyarıcı ve caydırıcı etkisi farkedilince de bunun bir nevi caydırma ve o suçtan zarar görenlerin vicdanını rahatlama hüvviyeti kazandı.Buradan nereye geleceğim.. Recm, ilkel denebilecek devirlerdeki, kan akıtmanın bir erkeğin erkeklik göstergesi olduğu dönemdeki caydırıcı bir uygulama idi. İslam ise bu uygulamayı toplumu dönüştürerek ehilleştirmeyi amaçladı ki bu noktadan topuklayarak kaçacağım. Din konusunda ahkam kesmek için ehil olmadığımın bilincindeyim. Fakat bu konuda recmin İslamla nasıl ilintilendiğini ifade eden kaynakları sanırım Galanthus da vermiş.Ama ahkam kesebileceğim kısım şu. Recm’in uygulanması için sebep arayanların dayanağı, karınızın yada kocanızın sizi bir başka kadın veya adamla aldatmasıdır. Bunun karşılığında ise ilkel dönemlerde uygulanan bir caydırıcılık yöntemi uygulanır ki yukarda Puella’nın da belirttiği gibi İslam tarihinin ilk döneminde bunun tek örneği de bir hayli incelenesi ve araştırılması gereken olaydır. Adeta uygulanmaması için çabalanmıştır.Fakat bir gerçek daha var ki ortada bir aldatma ve ihanet mevzubahis. Cezanın orantısız ve vahşi olmasını eleştirebilirsiniz ancak biz bu sitede de gördük ki, malesef istemesek de malumumuz olan bir aldatma hikayesinde bu sitedeki çoğu üye bu kişilere sanal sosyal recm uygulamıştır. (hadisenin kendisi ile ilgilenmekten öte, örnek olarak ele alıyorum.) Açıkçası ben bu denli dışlama tavrı konulacağını beklemediğim ve biraz da taraf olmama rağmen, eş olmayan bu kişiler arasında varolduğu iddia edilen bir aldatmaya karşı bu kadar ağır dışlama tavrını sonradan yadırgamıştım. Üstelik en modern veya dine, muhafazakarlığa uzak olan kişiler de bu konuda ağır tavır takındılar. Çünkü ortada hiçbir insanın yaşamak istemediği bir hal vardı. İnsanlar da olayı görebildiği kadarıyla mağdur gördüğü kesimden yana empati yaptı, suçlu addettiklerine ise elinden gelebilen cezayı, sanal sosyal recm tavrını uyguladı. Haliyle yazıda tek tenkit edeceğim kısım budur. Galanthus yazısını araştırıp kaynakları ile özetlemiş, genel olarak da güzel gitmiş ama son kısımdaki “belki başka birini sevmiş” ifadesini yadırgadım. Cezanın ağırlığını eleştirmek haklı bir tavır olabilir ama bu aldatma suçunun çirkinliğini meşrulaştırmaz, şirinleştirmez, haklılaştırmaz.Medya bu gibi konuları 5N1K prensibini iplemeden yaptığı için bize de bu gibi ayrıntıları pas geçmek normal geliyor fakat ben olaya dokanmadan edemedim.
Anhto yorumun için teşekkür ederim.söylediğin tüm konulara teker teker değinmeyeceğim sadece son cümlemle ilgili olan kısım için; olaya çift taraflı bakmak gerekiyor, (aldatılmak elbette ki kötüdür, aldatılan da tabii ki kötü hisseder, hatta intikam duygusu taşıyabilir) sonuçta insanız, insancıl hatalarımız var, ve hataların cezasının bu şekilde ağırlaştırılması bana ağır geliyor. ruhum kaldırmıyor diyeyim.evet, belki başka birini sevmiş dedim. aldatmanın savunmasını yapmıyorum burada. kendimi biraz da o suudi prenses yerine koydum, ya da şemsiyenin ya da bilmediğimiz örneklerin, belki bir yerlerde bazı kızlar istemedikleri adamlarla evlendiriliyorlar hatta belki de çocuk denilebilecek yaşta…belki bir kaçış kurtuluş yolu gördü kendine. belki de seveceği / sevdiği bir insan çıktı karşısına mevuct hayatından kaçmaya çalıştı… dediğim gibi bu şekile cezalandırma bana ağır geliyor. belki olaya duygusal bakıyorum , ama zaten bence duygusal bakmam gerekiyor. burada günlük hayatta oradan burada duyduğumuz ya da karşılaştığımız tensel haz arzusundan dolayı ortaya çıkan aldatmanın fazlası var gibi geliyor bana.
İstemeden evlenmek durumları konusunda haklısın. Yapılabilecek en doğru çare bu mu bilemiyorum. O eleştirilebilir. Fakat istemediğin biriyle birlikte olmak işte bu suç ve ceza olayına vardırıyor bizi. Hatayı hafifletici sebep olduğu muhakkak. Ancak senin yazından da öte, ben bu gibi konuları ele alırken özellikle medyanın ve onun yönlendirmesi doğrultusunda düşünmeye devam eden toplumun yanlışına değindim. Bu gibi olayların genelinde olayın sadece bir kısmını görmek ve göstermek pek de makul bir yöntem değildir. Fakat en iğrenç örneğini ise Doğu’da bir yerlerde geçtiğimiz günlerde olan bir olaya medyanın bakışı idi. Sanırım Ağrı’da “iki sevgilinin birlikte olması töre tarafından cezalandırıldı” diye verilmişti fakat olay pek de sunulduğu gibi çıkmadı. Ceza yine vahşi ve hukuk dışı idi ama vurdukları kişiler de sevgililer değil, dayı ve yiğendi. Bunlar da birlikte olmak için yasadışı yollarla İran’a kaçarken aile tarafından yakalanıp infaz edilmişti. Sonuçta olayın iğrençliği ne olursa olsun, ceza doğru değildi belki ama olaya tek yönlü bakıp istediğin gibi görme ve gösterme de pek ahlaki değil. Vurgulamak istediğim bu.
klavye kurbanı olmuşum anthro, yanlış anlaşılmaya.
Kendimi gestapo gibi hissettim şimdi. :)Sen kendi bakış açını paylaşmışsın Galanthus. Ben de kendi nüansıma değindim sadece. Hemfikir olmakla birlikte o konuya senin cümlen nezdinde bir temas buyurdum. Sert bir tavır algılandı ise benimki de affola..
iyi etmişsin değinmekle zaten konuşalım istiyorum böyle mevzuları. merak etme, sert bir tavır algılamadım.