ele güne “sussan deyhim”i deyivereyim de, şu hatun kişi neymiş millet müzisyen görsün dedim, tıraş kaşarlarla kafaları ütülene ütülene, travesti, transseksüellerle el ele girdikleri reyting gecelerinde…budur:parçanın diğer adı navai imiş, sussan iran asıllı birkürt’müş de, diamanda galas’a beş basarmış da,avangart müzik piyasasının en has ses performansı sunan çılgın sanatçısıymış da, 1976’da maurice bejart bale okulu’ndan burslu davet almış da, 1980’den beri new york’ta yaşıyormuş da, sesini fırça gibi kullanıp notalarla modernist resimler yapıyormuş da, elektronik ve akustik enstrümanları drum’n base altyapılı şarkıların müeellifi mevlana, hafız, sadi imiş de, popüler kültürün cicili bicili çöplüğünde o bir gül bahçesiymiş de, bill laswell denen her boka maydanoz prodüktörle (lübnanlı simon shaheen’in muhammed abdülvahab’ın bestelerini yorumladığı bir albüme de prodüktörlük yapmışmış) sıkı dostmuşlar,any given sunday ve unfaithful’da da duyulmuş,brandford marsalis, elliot sharp, jah wobble, zakir hussain, karsh kale, reggie workman ve nana simopoulos’un davulcusu hamid drake’le çalışmış…
yorumlar
üff beah..hafiften ayriliginizla sonuclanan ‘hafife hard mi gelir’ yazınızı da cinsellik ve seks temasi icine oturtmus oyle sunmustunuz bize. bu yazinizda da ayni durum soz konusu. bu bir taktik mi, tesaduf mu ustat?
ne taktik, ne de tesadüf…hayatta tek bir şey tesadüftür. geri kalan her şey “kozmik bir bilinç”in programı çerçevesinde yol alır.acılı kebap yemekten imtina edenlere, beğeni temelinde vücud bulan vejetaryenliğe mütevazı bir formatta placebodeneyi(mi) diyelim…
nedir bu fight club2 senaryosu falanmı kelimeleri alengirli seçmek konusunda diyecek yok
bravo üstad… bizi “savage bird” konusunda bayaa bi bilgilendirdiniz. artık nerde duysak aklımıza bilmem kü kim gelecek(siniz)!?!geçmiş olsun!
seviş birddür o, seviş..!
çatlaklar sadece tavanda değilmiş, hikayeden anlaşıldığı üzere…
tabiki sadece tavanda deiller.cık cık cık!
bitirdin beni bitirdin, sayende varımı yoğumu müziğe dökmeye başladım, evde yiyecek ekmek yok ben cd alıyorum, şimdi de sussan çıktı, önceden denemeye ne hacet aranıp bulunacak tabi hafta sonu, gitti bizim askari ücret gene cd lere.
Heyacan… Bir çırpıda okunan bir yazıya bunca bilgi neyim nasıl sıkışmış-tırılmış anlayamadım! Ayrıca yaşanmış-yaşanacak fantezileri okurken günün bu saatinde, iş-performans ilişkisi Çatladı Kapı’ya dönüşüyor. Bu anti-köle tavırlarınızın arkasındayım…çok sıkıcı yorumumdan sıkıldım ve eklemek isterim ki;Haremmmmmmmm isterim de isterim!!! Ulan kamera neyim yok tabi zamanı ehvel de çekselerdi dağarcığımıza afiyet yeni heyacanlar değilmi. Saray mutfağı gibi:)-saray pozisyonları madde 5. kalabalığı yarıp okşanmaktan bithap olan haşmetlünün bedeni iyice…
defalarca okunası bi yazı…okumamış olanlar da okusun istedim…
eyvallah kopanisti!eksik olmayasın… sağ ol!
keyifli bir yazı…ve kesinlikle lezzetli…
teşekkürler…şimdi özeleştiri: sekiz ay önce klavyeye döktüğüm bir sussan deyhimgüzellemesi olarak düşündüğüm bu serbest düşüş yazıda fazlalıklar olduğu gibi, yazının yapısına aykırıyama gibi duran yerler de mevcut.beğenmediğim birkaç paragraf ve anlatımı bozan birkaçcümle de göze batıyor.çalış mefkud, çalış!hamiş: sevgili pilli pati! link ekledim, link!!!
sussan inlemede…
nana kelimesini arattım ve bu yazı çıktı. nana japonca 7 demek, çok ünlü bir manga karakteri japonyayı kasıp kavuruyor, çizginin müzikleri de çok dinleniyormuş. lakin bu yazı da nana bir iki yerde geçiyor. işin ilginci bu yazının doğum günümde yazılmış olması:) doğum günüm geldi aklıma, o gün kendi doğum günümü başkasının pastasında kutlamıştım. çok salak bi durum, o pasta dilimini yerken kimse doğum günüm olduğunu bilmiyordu:) bu yazıda geç alınmış bi hediye oldu, hehe. lakin pastadan daha lezzetli…
Tövbe,tövbeeee
dün akşam inim inim inlettim sussan’ı…