Adam içine kapanıklığına rağmen insanlarla iletişiminin çok yerinde olduğu izlenimi vermeye çalışıyordu, başarıyordu da… Ancak çok yanına sokulursanız anlardınız tedirginliğini, insanlara güvensizliğini… Eşi de anlıyordu bu durumu ve zoruna gidiyordu kadının çevresine sorunsuz bir tip gibi kendini gösteren bu adamın bütün sorunlarıyla cebelleşmek… Yorulmuştu artık.Kadın kimsenin ‘diğer’ yüzünü üçüncü şahıslar içinde ters yüz etmez, yazık ayıp olur milletin yanında, dur ben bu konuyu onunla yalnız konuşurum, böyle yapmaması gerektiğini anlatır konuyu da hallederim anaçlığı ile yaklaşırdı tüm yakınlarına.Ama kocası söz konusu olunca tolerans eşiği düşüyordu işte, dağılıveriyordu hemen o anaç karakter. Çünkü sevgi vardı kadının içinde, evet kalbinin içinde değil sadece tüm organlarında barınan çok derin bir aşktı bu.
Bu dağılmalardan biriydi yine; alışverişe çıkmışlardı. O bildik süpermarkettelerdi ve belli bir rutin yerine getirilecekti. Adam iş dönüşü akşam yemeği yemeden çıkılan bu alışverişte kan şekeri düşük, yüzü her zamanki gibi asık, bir an evvel bitse de gitsek hezeyanıyla kadının arabayla dolaşmasını izliyordu. Kadının aniden aklına bir ürün geldi ve oldukça büyük olan bu yerin en uç noktasına doğru gitmeye meyillendi dudağında şu cümleyle:-Hayatım geçenlerde bahsettiler çok lezzetliymiş şundan bir paket alalım…- Ben çok yorgunum, sen al gel, çabuk ol, dolaşamam daha fazla! kasa sırasındayımKadın her zaman ki yaşadığı yıkımlardan biri ile; eşi gibi değil de çocuğu gibi azarlandığı eşine bir baktı yürümeye başladı… Mecburdu gitmeye artık almasının bir önemi kalmayan o paketi almadan dönemezdi. Çünkü biraz daha paye veremezdi, en azından ağzından çıkan fiili yerine getirmiş olmalıydı.O adımların bir türlü yolu kat edemeyen uzamaları esnasında kararan gözlerin kapakları arasında o ana kadar hep kocasına bakmaktan görmediği çiftler takılıyordu birer birer…Yeni evli oldukları belli çok genç bir çift kraker seçiyorlardı. Muhabbet kuşları gibi hızlı ama bir o kadar sükunla konuşarak, bıdır bıdır…Basit bir krakerdi işte ama sanki komik bir film sonrası değerlendirme yapıyor, eğleniyorlardı.Bir başka çift bir yere yetişmek istercesine hızlı ve keskin adımlarla o soğuk dondurulmuş ürünlerin önünde gözlerini kısarak hızlıca bir şey arıyorlardı, belli ki çıkmaları gerekiyordu bir an evvel oradan ama alacakları da önemliydi, onu bulmalıydılar önce. İri yarı bıyıklı olan eş, içeride dolaşırken sıkılıp çıkardığı ceketini hiç de ihtiyacı yokmuş gibi görünen, heybetli, güzel ama ayağı yere çok iyi bastığı belli eşinin omuzlarına iliştiriverdi.Romantizim yoktu ortada diğer çiftteki gibi, olan sadece paylaşım, arkadaşlık, belki de aşkın bitmesi halinde bile devam edeceği muhtemel bir yanında yer alabilmeydi.Kadın o istediği ürünü alıp kasaya doğru ilerlerken başka çiftleri de görmemek için, ‘görevlilerin yerleri acaba iyi temizliyorlar mı?’ Sorusunu aklına takıp devam etti, böylece gördüklerini kafasından uzaklaştırabildi biraz…Kasa da bekleyen adam hiç beklemeden:- Baktın mı bu ürünün diğer muadillerine kaç para? Hemen ilk gördüğüne elin yapışır zaten, iyi hadi ver de kasaya çıkalım artık.Çıkıyorlar, kadının kafası uyuşmuş, inanamıyor, bu da bir şekilde bir şiddet değil mi psikolojik bakımdan? diye düşünürken , aklına gelen bir olayla acı bir gülümseme dahil oluyor o tabloya;Evlenirlerken aslında çok iyi bir işte çalışıyor olduğunu hatırlıyor ve eşinin vaad kokan o teklifi: bak ben çalışan kadın istemiyorum, evinde otur, ben sana yeterim…
yorumlar
tüm okuyan arkadaşlar;bu yazının devamı değişik versiyonlarda gelecek, umarım beğenirsiniz
Evet bu yazıda hayatın gerçeğini başka türlü anlatmış. Seven bir kadın ama değer vermeyen bir eş.En acı nokta değer görmemek ve sevilmemek. Ama bir yerde bitiyor ve o noktayı bulmak için kişinin kendini fazla zorlamaması lazım. Yani kör gözleri açmak lazım. Çünkü seven daima kendine çeşitli sebepler üretebiliyor sevgisi adına. Maalesef değmiyor işte… Geriye dönüp baktığında çookk zaman ve kendini kaybetmiş olduğunu görüyorsun.
sevgili hypatia çok doğru söylemişsin,kör gözü açıp ilerlemek…kötü olan tahammül etme isteği yani aşktan yola çıkan bir sabır.Çok teşekkür ederim.
bıten herşeyde olduğu gıbı ölüm uykusuna yatmış bır başka aşk öyküsü daha…içimizi acıtmaya devam ediniz efeeemmm.
bu hayatta bu hikayeler oldukça ve bizler bunlara şahit oldukça yazalım zaten…Ne maddiyat, ne hastalık karşılıksızlık en acıtıcı…Çok teşekkürler:)
güseldi dewamını okumayı isterimm
pek yakında…!!!
bugün yayına dönen üçüncü Mayıs 2007 yazısı…hadi hayırlısı mak…
diyorsun…peki
Yahudinin parası kalmayınca eski defterleri karıştırırmış:))))(teşbihde hata olmazmış mak, kızma olurmu:)))
badoer1, merak etme, ben öyle her saniye kızmam, sen kibarsın zaten sana da kızmam:))ben ara ara öykü türü olan yazılarıma zaten şöyle bir göz gezdiririm, yeni bir öykü yazıyorum şu aralar, bir şeyler düşünüyorum işte…!espri yaptığın için teşekkür ederim:)