Böyle anların ayazında; Berk’ ten yana baktığım zaman, kendimi ve olanları unutuyordum. Lakin Berk her seferinde Kuruvazeden yana oyunu kullanıyordu. Anlamıyordum, neden hep sınırların dışına zorlanıyordum. Oysa bir adım bile yoktu, unutulmaya yakıştırıldığında ağırlık yapacak. Derin bir nefes aldım, mutluluğumun tadını çıkarmak istiyordum. Yalanda olsa! Çekmeyi istediğim o kadar çok fotoğraf vardı ki. En son şu pencereden dışarıya bir mızrak fırlatmıştım. Mızrağın geride bıraktığı manzara; bambaşka bir göz, dokunmaya kıyamadığım camın bedeni bambaşka bir göz sunuyordu manzaraya. Elleri yoktu bu göz çizgilerinin. Bu yüzden soğuk dokunuyordu boşluğun her zerresine. Bu yüzden dokunmak utanç verici bir karar anıydı. Israr etmediğim için, bütün çizgilerimi sildim yaşam manzarasından. Geriye sadece gölge izlenimleri kalmıştı.Tamamım; hep bu kadarmış gibi!