Acı geçmiyor, geçmeyecek. Siyah daha siyah. Siyah yağıyor. Kahkahalarım mı yalan yoksa dünya mı yoksa ben dünyanın haline mi gülüyorum ya da dünyadaki benim halime mi? geçmeyecek bu tasa. Tanrı da oradan seyrediyor nasıl sıyrılacağım bu siyahın içinden diye. Sana güveniyorum diyor. Ne ifade ediyor bu laf? Siyah bir şarkı dinliyorum bedenimde. Sesin derken tenin deyiveriyorum, bilinç altımın ortaya çıkmış olmamasını umut ediyorum. Umut ediyorum, etmiyorum. Umutlarım azalıyor, sonra yine umut ediyorum. Sonra umuttan nefret ediyorum. Meleğimle konuşuyorum sonra yokmuş gibi davranıyorum. Tepetaklak düşüyorum, düşer gibi oluyorum, düşenleri görüyorum; ‘Ne yapıyorsun sen?’ diyorum. Şımarıklığın hat noktasında dans ediyorsun diyorum, sonra adice suratımda bir gülümseme, ‘Dans ettiğin tek nokta da şımarıklık’ diye ekliyorum.Yarın çarşıya çıksam, kafama göre bir ruh alsam, bu bedene geçirsem; ‘Ben bana zorum. Benim benimle uğraşamadığım zamanlar öyle çok ki… Dünyayla uğraşamamayı, annemle uğraşamamayı, milleti çekememeyi, gevezelere katlanamamak şöyle dursun; ben bana katlanamıyorum.Siyah bir gemi hayal ediyorum artık hayal edeceğim bir şeyler kaldıysa şayet. Siyah bir okyanus ve siyah bir matemim. Dünyanın ya da başkasının matemi değil kendi matemim. Nedene de hiç ihtiyacım yok. Başlı başına bir nedenim. Baş melankolik! Kendinden bunalan şahsiyet.Beyazlar ne kadar sınırlı. Kahkahalar neden bu kadar az? Bu akşam ah ne güzel geçiyor diyorum, pat bir halt patlayıveriyor. Bu ne, nerede hata yapıyorum? Hatanın kendisi miyim? Bu kadar siyahken günlük rutin konuşmalarımda neden herkes kahkahadan geberiyor? Ben miyim bu denli espiri yapan, bu denli siyahlara yelken açmışken? Sayın komik ben, ben mi? Hah, en büyük komedi benim bu denli eğlendirici olmam olabilir sanırım.Bayılmaktan neden korkmuyorum biliyor musun? Gerçekten gebermek istiyorum. Bu yüzden doktora gitmek istemiyorum. Kurtulurum diyorum o zaman bana katlanmaktan. Bir kurtuluş. Sanki bana bir şey dese ve ben onunla başa çıkmaya çalışsam bu daha zor, oysa gitmek daha kolay. Sadece çoğu zaman bir şey yapmaman yeterli olabilir.Çoğu zaman mutlu olamayan beceremeyen bir yaratık olarak yakalıyorum kendimi. Zaman geçmiyor. Ben hep geçiş dönemindeydim. Yarattığım ürettiğim her şeyi katlanabilmek için yaptım. Üretmek amacıyla değil. Hiç güçlü olmayanım. Oysa yalnız yaşayanım değil mi? Yalnız yaşabilecek kadar güçlü. Hayallerini erteleyecek kadar sıradanım aslında. Bir sürü laf edip arkasından gitmeyen sıradanlar arasındayım.Yorgunum, yorgun oldukça ve böyle yaşadıkça kendimden soğuyorum sonra kendimden soğuduğum için daha çok yorgun oluyorum. Gündüz canım iş yapmak istemiyor, akşam hiçbir şey istemiyorum. Benden bunalıyorum, dünyadan bunalmış olmam çok mu? Bence hiç de çok değil. Belki de dünyaya değil daha kendime alışamadım. Anlamaya çalıştıkça hiç anlamıyorum. Açıldıkça daha kapanıyor. Ayrıntılandıkça, budaklandıkça; içinden çıkışım zorlaşıyor. O denli ayrıntının arasına kendime yer bulamıyorum. Kendimi sıkıştırdığım yerlerde sıkışıyorum. Çıkıyorum, boşlukta kalıyorum. Doldurmaya çalışıyorum, dolan bir şey olmadığını anlıyorum. Hiç dönüyorum döndüğümün hiç dahi olması için bir şey olması gerektiği gerçeğiyle karşılaşıyor ve en başa dönüyorum. Hadi durma ağla.1- (Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.2- Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)