Kitapçıya gittiğinizde, ‘Bestseller’ bölümünde Stephen King, Agatha Christie, Dan Brown gibi isimlerin yanında bir başkasını daha görürsünüz; Wilbur Addison Smith.9 Ocak 1933 tarihinde Zambiya, Güney Afrika’da dünyaya gelen Wilbur Smith, hayata ölümcül bir hastalıkla başladı. 1,5 yaşındayken beyin humması (ansefalit) teşhisi konulan Smith‘in iyileşmesi, ailesi için sürpriz oldu ama esas sürpriz, akıl sağlığının da yerinde olmasıydı; zira beyin humması, kişinin zekasında geriliğe yol açabiliyordu.3 yaşına gelen Wilbur, 10 futbol sahası büyüklüğündeki ağaçlıklı bölgeyi oyun alanı bellediyse de her daim çekindiği babasının küçük Smith üzerindeki baskısı, oyun alanını dar ediyordu.”Babam kuralcı ve nemrut bir adamdı. Sevimsizdi, huysuz ve ketumdu. Onu ancak 50 sene sonra, onu ‘Tanrı’ gibi görüp, korktuğum dönemin üzerinden 50 sene geçtikten sonra anlayabiliyorum.”Annesinin uyku öncesi anlattığı masallar, dedesinin savaş anılarıyla büyüyen Smith, masal ve hikayelerin çekiciliğine borçlu olduğunu söylediği edebiyat ilgisini o zamanlarda keşfetmiş, kendini okumaya vermişti. Eline geçen her şeyi okuyan Smith, yine babası ile karşı karşıya gelecekti. Kitaplara kaptırmak istemediği oğluna yasak ve kurallar getirdi. Babasından gizli okumaya devam eden Smith, bir arkadaşının yatılı okula gideceği haberi üzerine, ailesine yatılı okula gitmek istediğini söyledi. Evden başka bir yerde kalacağı için dilediğini yapabilecek kadar özgür olacağını zanneden Smith, okuldaki ilk haftasında yanıldığını anlayacaktı.”Yatılı okul özendim, ailemden izin aldım ve babam, okula ‘güçlü bir erkek’ olacağım diye beni bizzat kendisi yazdırdı. Orayı serbest olabileceğim bir yer olarak görüyordum ama fena halde yanılmışım. Ne yemek yiyebiliyordum, ne duş alabiliyor, ne akşam 9’dan sonra konuşabiliyor, ne de istediğimde okuyabiliyordum.”

Okul müdürüne, okulu bırakmak istediğini söyleyen Smith, isteği reddedilince ‘başa gelen çekilir’ demiş ve tam 8 sene bu okulda kalmış. Ancak, 8 senenin Smith’in hayatı için felaket olduğunu söylemek yanlış olur; günlerini kütüphanede geçiren Smith, ‘çok okuyan, çok yazan’ diye anılmaya başlanmış ve çeşitli kompozisyon yarışmalarında derece sahibi olmuş. Okulu bitirdikten sonra Michaelhouse Erkek Lisesi‘ne yazılan Smith’in Steinbeck ve Hemingway hayranlığı tam da bu zamanlarda başlamış.”Hemingway, her okuduğumda farklı bir nokta yakaladığım; Steinbeck, bildiklerim konusunda kuşkuya kapıldığım…”Michaelhouse da Smith için iyi olmadı. Kötü yemekler, aşırı disiplin ve tabii ki dört bir yanı kendi cinsinden insanlarla doluydu ama genç adam, 4 yıl okuyacağı bu okulda kendini eğlendirme yolunu bulmuştu; okul gazetesi çıkarmaya başlayan Smith, edebiyat aşkını işte böyle böyle besliyor, böyle böyle tatmin oluyordu. Okul bittiğinde, babasına ‘gazeteci’ olmak istediğini söyleyen Smith, “Kendine, seni aç bırakmayacak gerçek bir iş bul” cevabıyla karşılaştı ve babasıyla ters düşmek yerine, istemediği bir mesleği tercih etti.Rhodes Üniversite’nde okumaya başlayan Smith, o zamana kadar nerdeyse yakından bile görmediği karşı cins insanlarıyla yakınlaştı ve bir çok ilişkisi oldu. Tatillerde madencilik yaptı, teknelerde çalıştı ve biriktirdiği parayla kendine elden düşme bir araba aldı. Bu arabayı ‘hayatı yaşama aracı’ olarak gören Smith, okulu bitirdiğinde, babasının istediği gibi gerçek bir iş buldu; vergi dairesinde hesap uzmanlığı yapmaya başlayan genç adam, evlendi ve iki çocuk babası oldu. Hayatı sıradanlaşmıştı, evliliği monotonlaşmıştı ve Smith, istediğinin bu olmadığının farkında olsa da harekete geçmek yerine küçük çapta değişikliklere ‘hayır’ dememeyi yeğliyordu. Eşiyle boşanma kararı alan Smith, hikaye yazmaya başladı. Hikayelerinden birini Argosy Dergisi‘nde yayımlatmayı başaran genç adam, kazandığı 70 Pound ile şevklendi ve yazmaya devam etti. Roman yazmaya başlayan Smith, yayınevlerince reddedilen taslaklarından sonra kendisine dünya çapında başarı getirecek olan “When The Lion Feeds”i (Türkçe’ye “Bencil” diye çevrildi, Altın Yay.) kaleme aldı. Danışmanına verdiği taslaklar, yayıncı tarafından okunduğunda Smith, hayatını değiştirecek teklifi aldı; avans olarak 1000 Pound ve telifin %7,5’unu isteyen danışman, yayıncı tarafından 2000 Pound avans ve %10 telife karşılık 1000 kopyaya yükseltildi. Bu tekliften sonra vergi dairesindeki işinden istifa ede Smith, bir sene geçmeden “The Dark Of The Sun“ı (Maceracılar) yayımladı. 1966’da “The Sound of Thunder“ı (Fırtına) yayımlayan Smith, yeniden evlendi ve bir kez daha baba oldu. 1968’de “Shout at the Devil” (Lanetliler Körfezi), ’70’te “Gold Mine” (Altın Madeni, Kelebek Yay.), ’71’de “The Diamond Hunters” (Elmas Avcıları) ve ’72’de “The Sunbird“i (Güneş Kuşu) yayımladı.

İlk evliliğindeki monotonlaşmayı ikinci evliliğinde de yaşayan Smith, bir boşanma kararı daha aldı ve 1974 senesinde “Eagle in the Sky“ı (Gökleri Süsleyen Kartal) yayımladı. “The Eye of the Tiger” (Şeytan Çığlığı), “Cry Wolf” (Bir Avuç Kum), “A Sparrow Falls” (Bir Serçe Düştü), “Hungry as the Sea” (Bir Deniz Kadar Aç), “Wild Justice” (Vahşi Adalet), “A Falcon Flies” (Şahin), “Men of Men” (Sürek Avı), “The Angels Weep” (Meleklerin Gazabı), “The Leopard Hunts in Darkness” (Leopar Karanlıkta Avlanır) gibi eserleri yazdı. Boşandığından beri kısa ilişkiler yaşayan Smith, evlenip, boşanmış olan Danielle Thomas ile tanışınca tekrar evlenmeye karar verdi. 28 senenin sonunda beyin kanseri teşhisi konulan Danielle, Smith’in bulduğu uzman doktorun yaptığı ameliyat sayesinde iyileşti, ancak beyninin bir kısmına bulaşan virüs yüzünden akıl yaşı küçüldü; Danielle çocuk gibi davranmaya başladı. Bunun yanında aşırı kilo almaya başlayan Danielle, Smith’in desteği sayesinde mutluydu. Bir kez daha ameliyat olan Danielle, hayatını kaybetti ve Smith, kısa sürede toparlanarak yazmaya devam etti.

1985’te “The Burning Shore” (Alev Kıyıları), ’86’da “Power of the Sword” (Hükmedenler), ’87’de “Rage” (Gazap), ’89’da “A Time to Die” (Şimdi Ölmek Zamanı), ’90’da “Golden Fox“u (Tuzak) yayımlayan Smith, Londra’da kitapçı dükkanında tanıştığı Moskova Hukuk Fakültesi mezunu, 34 yaşındaki Mokhiniso Rakhimova ile bir kez daha dünyaevine girdi.

1991 senesinde “Elephant Song” (Fillerin Şarkısı), 1993’te “River God” (Nehir Tanrısı), 1995’te “The Seventh Scroll” (Yedinci Papirüs), 1997’de “Birds of Prey” (Yırtıcı Kuş), 1999’da “Monsoon” (Muson Yağmurları), 2001’de “Warlock” (Büyücüler Kralı), 2003’te “Blue Horizon” (Mavi Ufuklar), 2005’te “The Triumph of the Sun” (Güneşin Zaferi), 2007’de “The Quest” (11. Yazıt) ve 2009’da “Assegai” (Avcının Kaderi) piyasaya çıktı.Her kitabına Şubat ayında başlayan Smith, 2011’de “Those in Peril”i bitirmeyi planlıyor.

soldan sağa: Wilbur Smith, Majl Ewing ve Bradford Booth