Şimdi sana sürgün yüreğimi ve öykümü toplayıp gelsem o küçük kasabaya… Hani o ilk günkü coşkuyla karşılar mısın beni aynı peronda?Sesine düşen türkülerimi yakalasan saçlarından, sürüyerek götürsen gözlerinin kıyısına, baksam uzun bir gecenin kollarından sana…Yakacak ne varsa yakmış olsan çoktan, şömine de odun niyetine. Kırgınlıklarını biçsen ortadan, sal gibi. Uzansa düşlerim göl dinginliğine ve ben geldiğimde sen çoktan unutmuş olsan bir asır önce ayrıldığımızı…
………………………………………………………Taşlı yollarda dik bir yokuşu tırmanıyorduk. Eli elimde. Düşmemek için daha sıkı sarılıyordum daha aşk yoktu aramızda oysa. Oysa vardı da henüz açılmamıştı bu mevzu, kilitli ve efsunlu bir sandık gibi. İçinden ne çıkacağını bilmeden heyecanla bekliyorduk. Geceye doğru sürükleniyordu zaman. Loş ışıklı bir bahçede, tombul bir kedinin uykusuna refakat ederken zaman, elimi tuttu önce ve açıldı sandık. Aynı fermanı okuduk gözlerimizde: ben sana âşık oldum…
Bir şişe kırmızı şaraptan sonra sanrılarımın ve algılarımın sürüklediği mahzenin güvenirliği umurumda değildi de en çok ay utandırıyordu açık havada öpüşlerimizi. Sermest ve sarhoş gülüşlerimi yasladım omzuna. Çocukken sulamaya başladığım sevda çiçeklerimin tomurcuğa dönme vaktiydi, tüm masum arzularımı yükledim omzuna. Kokun rüzgarın savurduğu tohumlar gibi yayılırken o sonbahar gecesinde o loş bahçeye…Ben çoktan hasatına hüzün vermiş aşkları boğuyordum şarap kadehinde. Sen türkülerini bağlarken geceye ben kalbimi sana bağladım o loş bahçede……………………………………………………………Şimdi gelsem omzunda bıraktığım gülüşlerimi bulur muyum aynı yerinde? Kaç gülüş soğuttun kim bilir o loş bahçede şarapla birlikte. Tam da fideyken terk ettiğim sevda çiçeklerine su verdin mi yokluğumda? Yoksa söküp attın mı tohumlarını içinden?Şimdi mesela akşamın solmaya yüz tuttuğu bu vakitte gelip çalsam kapınıBasar mısın bağrına hayata ve sana sevdalı bu kadını?Şimdi…
yorumlar
ne kadar güzel bir hikaye olmuş lavinya. senin duygusal yazılarını çok beğeniyorum.
vay, vay, vay, buram buram romantizm, hangi erkek bu denli aşik bir kadina kapisini acmaz, bagrina basmaz:)
yazıyı okumadım ama birden, şimmdiii uzaklardasın şarkısını mırıldanmak geldi içimdenn:)
Benim ulu manitum dioki;Seveni sikerler, Sikeni severler!PS;manitum her şiii bilir.
:)))))
aman yarappim bi gün yazıma bakamadım neler gelmiş başına!!!harlemsaray aynen öyledemekle beraber keşkim bu kadar açık yazmasaydın diye geçiverdi içimden:)
suiza, açmayanlar var ya:((sinjop’um ne güzel bir beyit yazıvermişsin öyle:)bayıldımmarconi’m çok teşekkür ederim…
suıza abim aşık olmak sence şu zamanda yeterli be abicim. ya kadın yüzüne bakılmayacak kadarsa. ha gerçi erkeklerin sağı solu belli de olmaz:)))
dolce alındım şimcikbi kerem ben güzelim de o öküz belki?? hikayedeki kahramandan söz ediyorum yani:))
aaa hikâyedeki kadın sen misin lavinya:) pardon mis…neyse ben zaten genel manada demiştim cicim.
Manitum ne diosa aktardum.Allah manitumu başumdan eksik etmesin Amin.
dolce malesef ya:(salaklığın doruklarında gezinmekteyim
harlem amin. sen o manitayı başından eksik etme bilge birine benziyor:)
estağfurullah cicim lavinya:) olur böyle vakalar.
dolce allah kurtarsın demeni beklerdim şeker:)
tamam cicim Allah kurtarsın o zaman. valla.
ya dolce bir de bugün nisanın kaçı oldu ki siz hala 1 nisan modundasınız ciciş?
amen amen amen:)allah dularınızı kabul niyetinizi makbul eylesin:)
yok ciciş 9 nisan modu bu ahahaha alemsin sende
allah her günüzü 1 nisan kıvamında eylesin amen:)
amin
kahvekokusu yazdı sandım..diilmiş..
Şarkı sözlerinden, deyişlerden, kutsal kitaplardan aktarılan kalıplar üzerinden yazılan bu tip yazılar nasıl yayımlanıyor anlamak mümkün değil…Özgünlüğü ve yaratıcılığı kemirip öldüren bu tip kolaylamaların ne yazarın gelişimine ne de okuyucuya bir yararı olacağı kanaatindeyim..
çok güsel olmuş lavinya. harika:)
Araz” Yalnızım çünkü sen varsın” geldesen gelirdimgittiğin uzakta bendimdağ gibi bir ihanetten düştümbu kendime son gelişimölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerimekendimi suçüstü yakalıyorumve kentsizliğimin isimsizliğiniAraz’a uyak düşüyorumgözlerime senden düşler sürüyorumıslak bileklerim kan bayramına yatıyorbana en büyük tehdit yine ben oluyorumsonra bir durağa yaslanıyorumsonra bir kenteve sen gidiyorsunben kanıyorumdiyorlar ki ” kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsunoysa ” geldesen gelirdim biliyorsunyorgun Haliç’e biraz inatbiraz ihanet bırakıyorumellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorumaklıma düşüyorsundüşüyorumdüşünceüşüyorumazgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorumayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorumyalanlarımla bir hiçlikteyimbeni içinden kaç!bu kentte her yağmur kendini ağlaraklıma düşsen yalnızlık oluyorumağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedirnerde, kimi üşüyorsun?artık kendini yakan bir ateşimkendimize birbirimizden düşler yapamıyoruzşimdi boş duraklarda yaslanıyorumboş kentlereoysa ” geldesen gelecektimgündüşlerime dönüşlerimdebakışın içiyor beni gözlerimdengövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklarauzaklığına uzanıyorumsevdiğin sonbahar geçiyor üstümdenama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdanyıkılıyorum şarkılara” kimseler biliyoryalnızlık dostumduşimdi korkum oluyoroysa ” geldesen gelecektimartık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyorgüzartığı saçlarımda oynaşan sensizlikgözkarana yenik düşüyor en korkak yanlarımdankendimi yitirdikçe sana gidiyorumgöbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorumdüş satıcısı, ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorumuysal yalnızlıklar satın alıyorumgülüşümle ödeyerekve içimde yalancı bir katil taşıyorumyeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarımacüzzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum benkirli sözlerimi temize çekmeoysa ” gel” desen gelecektimgözlerim ihanete ihbar taşıyorkuşkulu bir cinayete fısıldıyor kaşlarınasözü namluna sürmelisin şimdien yaralı yanımdan vurmalısın beniçünkü uçmak düşmeyi göze almaktıravlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorumne vakit nikotinli ellerinden yola çıksamsusuşuna kan döküyor gözlerimsen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsunoysa bilmelisin Araz’ımkimsenin içi görünmezve hiç bulamadıklarınıasla yitiremezsinbak şimdi aramızda sessiz kalıyorsöylenecek bütün sözlerher sabah akşam oluyorsunalnından ellerine damlıyorsunyüzündeki yağmurla iniyorsun kent’eiçine dert oluyorsun kentindışına yağmuryüreğinde dağılıyor kristal şehirlerduvarların kan öksürüyorve senbaşkalarının gözleriniyüzümde aramamayı öğreniyorsunbeni bir durağa yaslıyorsunbeni bir kent’egidiyorsunoysa ” geldesen gelecektimsusmak en inatçısı olmaktır yalnızlığınen susmakta neydi öylesen en dinlerkenbiliyorum Araz’ıminsan kendini bulmamalı, hep aramalıgittiğin yerden başlıyorum öyleysegece cinnetlerimi de alıp yanımadenize bakmayı bilmeyenlerbir gün mutlaka boğulurişte bundandır gözlerinden kaçışlarımsiz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı?ben şimdi gurbetimiçimde taşıyorumheba olsa da senlerce yılımoysa ” geldesen gelecektimömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hepve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümdenşairler ölüdür derler (inanmıyorum) !en karanlık ceketimi giyiyordumışığa kördüm çünküşimdi ise güneşe ilerliyorumdirilmek içinkimliği paslanıyor eski bir anarşistingecenin kör gözünden utanıyorumhadi bana en militan kelimelerle saldırbatır içime cümlelerinibeyhude bir dehşet bırak banahakediyorumgizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içimecan kaybından ölüyorumcenazemde namaz kılacağımzan altındayımyalanıma inanıyorumyorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdankırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kinkinim kendimesusuşum sanaküsüşüm tüm dünyayaüstü kalsın ihanetimin” geldesen gelecektimyine bir tren geçiyor içimdensen kesiliyorum gülüşümün karşılığısaçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyorgörmüyorum, söylemiyorsun, kırılıyorumhiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecedesana bir öykü çıkarıyorum ağzımdansüsle beni ey aşk!geçtiğin yerleri öpüyorumyarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorumdişlerindeki nikotin tadı terkimdesirenler ve ateş hatları içipsesini peydahlıyorum kendimden ve kentimdenıslak ceplerimi buluyorum el yordamıylave bir asansör kapısı önündeaslında yüzüme tükürüyorsun da ihanetimiben habersiz gülümsüyorumyasadışıyımtutukla beni gözlerimdenkalemim bitti, yitirdi şiirini şuuröldü kanımdaki mürekkep balığısolumdaki sis’e intihar etti intiharlarbir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürekyaşamak için geç bir zamanölmek için ise erkençok davullu bir senfoni sürçüyordikiş tutmaz ayrılığımdakirpiğinden yapılma bir darağacınageceyi asıyorumyoksunbu yağmurlar ıslatmıyor benibir durağa yaslanıyorum sensizgidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum” geldesen gelecektim oysakulaklarımdan bordo denizler dökülüyorşimdi herkes biraz sen, biraz acıgöğsümde bir vagongizli sözler batıyorfırtınalar çıkıyor üstümeşakağımdaintihar acemisi bir şairindelilik provalarıarkandan uluyan kapılardansöküyorum kokunuyokluğunu kokluyorumyokluğunu yokluyorumçöz gözlerimi senden hadi!ücranda yak bakışımıgözlerine bekçi sevdamdünden ve senden kalmayımiçine her düşenkendi keşfi sanıyor senioysa senmelekleri bile kıskandıracak kadar kendinsinve kendini acıtmak istiyorsunama güller kendine batamazbilmiyor musun?’gel’ mi diyorsun?herkes kendi gördüğüne bakarpeki hayatın rüzgarında kime yelkeniz?kıpırdamadan duramayız bir aşk boyuhadi! en kanadığımız yerden susalım’gel’ desen gelirdim’git’ dedin ve gittinAşka…Rüzgara…Ayrılığa…Zamana……Kahraman Tazeoğluuzun bi şiirdi kesmeye kıyamadım:)
osghur sağoleklediğin şiir için ayrıca teşekkürler.ıvandesinoviç, size yararı olmayacak yazıyı okuyup üstüne bir de neden yorum yazdınız merak ediyorum demiycem hiç etmiyorum çünkü!:)))
lavinya76, yazınızı okumadan nasıl karar verebilirdim?Doğru olanı yaptım.okudum ve üstüne yorum yaptım..
rumuzumu aklınızda tutun bir daha okumazsınız zahmet edip:D
ivandenisovic seni novy mir dergisinden hatırlıyorum,siz o musunuz?uslup gayet güzel bence,yalnız sizin uslubunuzu merak ettim. Bir yazı rica etsek sizden örnek mahiyetinde ,mojno?(mümkün müdür?)
yazı yazmak mecburi değildir. sanat eleştirmenleri yazar yada yönetmen değillerdir zaten, bence.
mucizemsin’den dehşet bir ahkam geldi yine:)hımm sanat eleştirmeni olduğuna nasıl karar verdin cvsini mi gördün?
Ya da yumurtadan anlamak için tavuk olmak gerekmez diyebiliriz.
yumurtlamayan tavuğa yem de yok. başka kapıya da diyebiliriz.
eleştiri bile olsa kapalı bir eleştiri. kalıplaşmış söz gruplarından rahatsız olunuyorsa mutlaka örneklerle bildirilmeli.Örnegin,sürgün yüreğim daha önce bir şarkıda geçmiş olabilir.Ne desin yazar,kovulmuş yüreğim ya da itilmiş kakılmış kalbim mi? söyleyiş benzerlikleri ve etkilenmeler olabilir.Kutsal kitaplardan aktarılan kalıplara gelince,ben Kuran-ı Kerim’de böyle bir üslup ve tasvir hatırlamıyorum ve lavinya’nın sürekli bir, incil ya da tevrat okuyucusu olduğunu da hiç sanmıyorum… Neticede açık eleştiri bence daha etkili olur ve gereklidir…
dehşet bana göre değil.
resimde kızın başı açık, dinimizce çok sakıncalı.arz ederim..
“Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de sorana bakarım adam mı diye”
baktın mı bari, ben görmedim..
sinjob din üzerinden sataşmalara cevap verme bence, lütfen gereksiz şeyler olmasın kuzum.
maskal latino nerde yahu
kalibre meselesi olsa gerek