merhabalar,Ben İTÜ’ de okuyan, sınavları tepesine binmiş(tabi ben buna hazır değilim), kötü bir ilişki yaşamış, gitgide bunalıma doğru yaklaşan biri olarak taa ufaklığımdan bu yana yaşamış olduğun hayatımı yeniden sorgulamaya başladım ve “hayatım” demekten vazgeçtim. Vazgeçtim çünkü benim hayatım dediğimiz hayat ne kadar bizim, benim isteklerim dediğimiz ve yaptığımız istekler ne kadar bizim, bizim düşüncelerim dediğimiz düşünceler ne kadar bizim. Çocukluğumuzdan beri en başta ailemiz olmak üzere, mahalle arkadaşlarımız, okul arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz, saçımız uzun diye her sabah azarını işittiğimiz müdürümüz, yaşadığımız ülkenin şartlar bizi ne kadar etkiliyor. Tercihlerimizi, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı? Ben takriben %90 diye düşünüyorum. Yani tercihleri geçtim, sonuçlarına bakalım. Benim hatam dediğmiz hata ne kadar bizim. Bu hatalara üzülüp kendimizi paralamak ne kadar doğru. İşte bunlar beynimi kemiren ve belkide açacağım temiz bir sayfaya nürekkep olacak düşünceler. Kendi hayatımı yorumlayabildiğim kadarıyla bir de ufak felsefe geliştirdim kendime. Doğdum doğalı bir otobüsteyim ve uyuyorum. Uyuyorum ve çoğu zaman geçtiğimiz yerlerin bile farkında değilim. Esas sıkıntı şurdaki ineceğim yeri bile bilmiyoum. Bazen sesleniyor birileri “kardeş kalk, geldik” diye. İnanıyorum ve iniyorum. İniyorum ama burası değil, inmek istediğim yer burası değil ve burda mutlu değilim zira hemen hemen kimse mutlu değil. Şükür ki fazladan bir biletim daha var, kaldı ki çoğu zaman kimseye 2. bilet verilmiyor bile. Nerde indiysen artık ordasın, ta ki son otobüs gelene kadar. Tekrar biniyorum ve uyumaya devam. Bazı bazı güzel yerler görüyorum camdan ve içimde bir umut beliriyor orada mutlu olabileceğime dair. Sesleniyorum “kaptaan inecek var” diye ama bu seferde kaptan müsade etmiyor. “Müsait değil” diyor ve gene tanık oluyorum benim hayatım dediğim hayatın benden ne kadar da uzak olduğuna. Artık tek bir şansım kaldı, camı kırıp atlamak. Evet belki çok riskli, belki dışlanmak var işin sonunda belki bir daha otobüse alınmamak ve en kötüsüde ilk defa benim hayatım diyebilmeye doğru adım atmışken orada da mutlu olamamak. Ama ben atlayacağım. Tahammülüm kalmadı artık Tepedekilerin belirlediği duraklarda, onların belirlediği saatlerde inmeye. Ben atlayacağım arkadaş, gelen var mı?…Kaptaaan!!! Durmazsan durma be…
yorumlar
birileri burda inme diyor dinliyorsun birileri geldik diyor iniyorsun….şimdide atlayacam diyorsun…şimdiye kadar başından geçen herşeyin suçunu birilerine yükledin …peki atlarsan napacaksın? suçu kime atacaksın?ben söylim suçu kendinde bulacaksın , kendini yiyip bitireceksin hayatını zehir edeceksin çünkü suçlayacak kimse kalmamış olacak her şeyin sorumlusu sen olacaksın…ve karşına iki yol çıkacak ;ya kafana sıkacaksın yada bir otobüs durağında sadaka bekliyeceksin ciğeri beş para etmez insanlardan…..
yüzleşmekten korkmak getirmiş seni bu hallere..kolay gele..
Uykuyu anlamak lazım varlığından şüphe ettiğin bir şeyi var olan gerçeğinin yerine almak başka bir rüyadan daha öte ne olabilirki aslolanda budur en azından zamanın içinde kavrulan bir zihin için tek yol gibi durabilir ama bu dualitenin ta kendisidir!Zamanın benlikle çok yakından ilişkili olduğu kanısındayım!yani benliğimiz bir refarans noktası ve emin olabileceğin tek şey HERYERDE benliğindir. Zannediyorum antik yunanlılar Ego diyerek bunu kastediyordu!
Çok doğru bir yazı sürüde ki koyunlar gibi güdülüyoruz ama çıkıntılık yapmakta hayatımızı ne denli güzelleştirir ya da bizlere kattığı ne olabilir?Hep yeni başlangıçlara gebe kalmaya çalışmadık mı? Bize söylenenleri yaptık ama dur demek yapmamayı istemek yine bizle orantılı.Ben kendime göre yaşadım hepte yaşayacağım o yüzden isyan etmek yerine bildiğini oku ama çıkıntı durumuna düşme.En iyisi budur.
bu yukaridaki birinin asıl anlatan kişinin gördüğü açıyı biraz değiştirip in dediklerinde veya inme dediklerinde de onların dediğini yapıyorsun gibisinden vardığı nokta dediğim gibi kanımca yazanın orda anlatmaya çalıştığı noktadan farklı bir algılayış. atlayınca o zaman da kendini mi suçlayacaksın bakalımcı olarak bile düşünsem derim ki; o şoforu suçlayacağıma kendimi suçlarım daha iyi. yani bu da aynı gereksiz farklı amaçlı belirteçleri veya sembolleri birbirine karıştırmak gibi geldi bana. sorunlu kişiye uzaktan da olsa yakınlığım dahilinde diyorum ki herkes bu pespaye duygulara zaman zaman kapılır. 😉 güçlü ol ki en azından sonunda suçlayacak sadece kendin kaldığında bile huzuru yakala inan suçlayacak başka bir şeyin olmaması kadar güzel ve mutlu edici birşey yoktur. devam etmek için suçlayacak bir şeylere ihtiyaç duyan ve kafaya sıkmayı bir ihtimal dahilinde bile görebilenlere bir an evvel bu söylemlerindeki anlamsız boşluktan kurtulup harekete geçmelerini tavsiye ediyorum. bu kendisi ve diğerleri için ne kadar erken olursa o kadar iyi olacaktır. bir yerlerde bir kere daha söylemiştim sabır muhteşem bir şeydir ve her güzel şeyin de olduğu gibi bir sonu vardır.
Atlamak ne demek anlamadım amma, bu gibi şeyleri sorgulaman çok güzel bence.İnsan önce ne istediğini bilmeli.Doğru yoldasın.
kesinlikle dogru yolda
atlamaktan kastım bana gösterilen, övülen, doğru yer burasıdır bak herkes burda iniyor sende burda inmelisin denilen yerde değilde, kendi istediğim yerde inmek…zor olsada, atlayınca yara bere alacak olsamda(göreceğim tepkiler)…böyle yani..
Hadi burada in! Bu cümleyi kuranlar maaşlarını düzenli alan, iyi kötü bir aile kuran, bir ev almış, şimdide bir araba için banka kredisi isteyenler mi? Yani toplumun bunları bunları yaparsan mutluluk senindir diyen kesimi mi? Eğer onlarsa uzak dur. Mutluluk sadece sen ve isteklerindir. Tabii kendine ve diğer insanlara zarar vermemen şartı ile.İstediğin durakta in! Hatırlarsan istediğin durakta binmemişsin zaten. Git canın nereyi istiyorsa. Hatta param yok, şunlarıda yapmalıyım diyorsan bence bütün varlığını bir bisiklete yatır, geze geze gidersin işte….
:)…evet bisiklet mantıklı olabilir..evet belki yavaştır ama en azından kontrol bendedir…sağol bisiklet mantığını tuttum…
Arkadasim direk muavine dal; dayak yesen de atsan da rahatlarsin. Bir de bunu dene.
oyalanıyoruz işte,gitmek istediğin bir yerin olduğunda bilebilirsin ancak indiğin durağın yanlış olduğunu.ne istediğini bilmekle ilgili bu bi bakıma.yanlış otobüs,yanlış durak,yada yanlış insanlarla gidilen yanlış bir yol,kaçamazsın hiç birinden,yanlış bişiler var evet, her yerde var indiğin duraktada bindiğin otobüstede,otobüsteki insanların yüzlerinde de..uyumak istiyorum ben sadece,uzak durmak insanlarımdan ve uyumak,ama çalar saate verdiğm tepki oluyor uyanışım ve işte yanlış başlıyor herbişi.geç kalmış olabiliriz bilmiyorum emin değilim bu konuda,binlerce yıl önce dünyaya gelmiş olsaydık ve otobüs(makine)olmasaydı hayatımızda belki biraz daha şansımız olabilirdi ..ve işte mutsuzuz herbirimiz.farkındalığı biraz artmış olanlarımız daha mutsuz..sıkıldık doğal olan,olmayan herbişiyden ve kaçış yolu yok.içindeyiz bu nehrin ve bu nehre sadece içinden bakabiliyoruz..ve bigün ölecez hepimiz.bunu unutmamak lazım,ölücez ve kurtlar yiyecek bedenimizi,bütün durakları arkada bırakmış olucaz ve bir önemi kalmıyacak geçmişin..öleceğiz.
evet ölecez bir gün hepimiz ve zaten bizi derin bunalımlara iten de bu diye düşünüyorum…ne ölmek korkusu ne de yaşamak…ikisinin arasında sıkışıp kalmak…ne doğru düzgün yaşayabilmek, ne de ölümden sonrası için bişeyler yapabilmek…kitlenip kalıyoruz…günlük ihtiyaçlar, çevre, düzen sanki ölümsüzmüşüz gibi günlük kaygılara itiyo bizi…esas mevzuda şu zaten “yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışmak”…bunu becerebildiğini iddia eden birisine rastlarsam bana da öğretmesi için kulu kölesi olurdum heralde…velhasıl karmaşık işler…arkamda su gibi akmış seneler, yanımda ızdırap gibi şimdiki zaman, önümdeyse puslu seneler..hakkımızda hayırlısı…
o otobüste acil çıkış kapısı ve çekici olacak. şöför de bilir onu, yolcularda… bi de onu dene. hatta acil bi durum oluştur. kalk ayağa bağır, ‘what is the matrix uleeen’ ve kır camı. ama atlama yine de. bir şans ver hayata. ‘ulan şöfeer inecem lan. derdim var hastayım diyorum anlamıyorsun. durdurun dünyayı inecek var.’ ve sonra olacakları izle.teselli veren teyzeler, sakin olmanı tenbihleyen amcalar ve ‘bunun gibilerini sallandıracaksın diyen delikanlı geçinenler.’sonuçta fark edildin. birileri sesini duymuştu. ama hayat yine senin hayatınkomser amcalara ifade vermeden kaç ordan. gir en karanlık sokağa, ve üşüyen bir kedi yavrusuna sarıl. erkekler ağlamaz diyenlerin inadına bağıra bağıra ağla. yanaklarından süzülen göz yaşların ısıtsın yalnızlığını.artık tüm sokaklar senin, tinerciler en yakın arkadaşın olmuştur. yürü evine doğru. elindeki kanı görenler senden korkacaktır. kimse sormayacaktır karışmayacak da. çünkü bu senin hayatın.