Sinema, hayatı farklı bakış açılarıyla anlatan bir sanattır bence. Bazen kendimizi filmin başrolünde buluruz, bazen de sadece bir figüran olarak, ama kimse kötü karekter olmak istemez. Hoş vakit geçirmek için bir meşgaledir veya rüyalarımızın beyazperdeye yansıması.Film bitip salondan çıktığınızda ise bambaşkasınızdır. Artık senaryosuna hakim olamadığınız kendi hayatınızın başrolüsünüz. Çevrenizdekiler ise figürandır.İzlediğim her filmin bir etkisi olmuştur bende. Kalitesine göre az veya çok.Küçükken Bruce Lee olmak isterdim. Mahallede kimseye göz açtırmayacaktım. Ufak çaplı mahalle kavgalarımız bir anda Kadirizm’in fanatikleri ağır abilerin ‘Dağılın laann!’ nidalarıyla biterdi. Okulda hep hababam sınıfına düşerdim. Mutlaka dalga geçilecek bir inek şaban olurdu bu sınıflarda. Mahmut Hoca’ya hiç rastlamadım nedense. Sanki hocalarımız bu filimde yokmuş gibi. Dedem ‘Züğürt Ağa’ydı, amcam ‘Rambo’.Apartman boşluğuna kendi el yapımımız olan aliminyum borulara barut koyup yaptığımız bombaları (!) atıp kaçarken gizli ajan James Bond olmuştuk. Turist Ömer gibi hep avare dolaşarak geçti gençliğimiz. Ofsayt Osman gibi bir golümüz yoktu şöyle fiyakalı tam doksandan.Üniversiteye hazırlanıp hayatın anlamını sorguladığım yıllarda Matrix takıldı kafama ama artık büyümüştüm, nereye kadar bu özenti diye düşünürken yalnız olmadığımı anladım. Filmi beraber izlediğimiz bir arkadaşım olaya kendini fazla kaptırmış ve ‘What is The Matrix ulan’ diye denize atlamış. Gerçek dünyanın soğuk denizi onu bir anda kendine getirebilmişti. Ağlarmısın, gülermisin diye düşünürken, bir başka arkadaş da ‘Haydi bizde bir Fight Club kuralım, hem stres atmış oluruz’ teklifi, olayın toplumsal vehametini açıkça ortaya koyuyordu.Ve Eşkıya ile yeniden izlenilir olan Türk sineması bu sefer tekrar hayatımıza girdi. Vizontele replikleri her yerdeydi. Filmi 1 defa sinemada para verip izlemiştim ama hergün beleşe yeniden tekrarları veriliyordu her muhabbette.Eski Türk filimleriyle dalga geçilir oldu. Geyik muhabbetlerine düştü koca Kara Murat. Oysa ki az mı kavga edilmişti ‘Kara Murat Benim ulan’ diye. Kusura bakma Cüneyt abi, gençler utanıyor artık.Eski Türk Filimlerini ti’ye alanlar oldu. Güldük eğlendik. Aslında bizi ağlatan o filimlerden bir intikamdı bunlar.Oysa ki ne kadar çok özlemişiz onları. Çünkü Onlar bizi anlatıyordu, hayatı. ‘Babam ve oğlum’ çıktı, 3milyon kişi izledi. Gittim, izledim ve doya doya ağladım ama göz yaşlarım hep içime aktı. Uzun zamandır sinemada hayatı izlememiştim. Hep başkalarına konuk oluyordum. Kendimi beyaz perdede görmekten korkmuştum.Son olarak Vizonteleden bir replik:Sinema işte.