04:30Olmuyor. Başa sarıyor. En başa sarıyor. Baştan başlıyor. Bir sigara yakıyorum. Oda dumanın işgali altında.. Hep bir şeyden yoksun çıkıyorum yataktan. Kışa erken çıkmış rüzgar camı vuruyor- “İçeri al beni”.. Beraberinde yağmurları getiriyor. Misafir! Nezaketen dışarıda karşılıyorum kendilerini çilekeş ayakkabılarımı giyinip.. Tüm eklemlerim titriyor. Yağmurun anlatacağı çok. Dinliyorum. Senden konuşuyorlar.” Sıcak yatağına hayellerinle yüzüstü gömülü bir takım yıldızına çerçevelenmiş bir halde her bir su damlasına resmediliyorsun….”Avuçlarımın arasında ıslanmasından korkarak bir cigara sarıyorum. Derin ve ıslak çekiyorum içime resimlerini… Duman çıkıyor nefes borusunun geldiği yerden… aşşağıda bir yerlerden işte. Ciğerimden söz etmek istemiyorum üzülmeyesin. Öksürüyorum. Dişlerimin arasından tanrı’ya bir ihanet sızıyor. Neden diyorum dumanın etkisiyle.. Ruhunu serbest bırak diye öneriyor Nietszche… Git başımdan Sırası değil! Beynimdeki dalgalanmanın tadını çıkarıyorum. Ne kadar çok sürerse duman o kadar çok sürsün istiyorum yaşam. Yağmurun ve soğuğun karambolünde kalemi yönlendirmek istiyorum sadece… Hayalini çiziyorum ıslağımsı kağıda” Göz yaşlarını yağmurlarla sakla” Bir kaç köpek yanaşıyor bezgin halde… Siyah montumla güvendeyim. Her dişi iki cantim perdeliyor. Havlıyorlar. En zekisi benim delirmiş olduğumu düşünüyor. Susuyoruz. En zekisi ve ben. Bende onun delirmiş olduğunu düşünüyorum. Farkettim. Ne tarafa ne kadar kaçarsam özümde seni yakalamaya çıkıyor savaşım. Evet. En vahşi savaş kaçarken yaşanandır çoğu zaman… Ve yaralıyım. Tüm birliklerim S.O.S. veriyor. Aşkımla, ruhumla, bedenimle ve beni ben yapan tüm diğer şeylerle irtibatım kopmuş. Y.rrağı yemişim ama ölümsüzümde bir yandan. Sonra köpekler ayrılıyor sonra ben… hepimiz tek isteğinden yoksun. Yağmurları unutmuştuk değil mi? Onlar da ayrılıyorlar. Hayalinin resmi bitti son dumanı üflüyorum suratına..Ağzımdan tükürükler sıçrıyor suratına… Soğuk beni eve gitmezsem olabilecek kötü şeylerle tehdit ediyor. Köpeklerin yatağından kendi yatağıma taşınıyorum.07:00Telefonun bağırtısıyla uyanıyorum. Son bir kaç yüzyıl ki gibi korkarak. İş için hazırlanıyorum. Aynadaki resmin çarpıyor yüzüme… Aceleyle iniyorum merdivenlerden. Köşedeki bakkal hala köşede. Saçma ama yinede garip bir huzur veriyor insana… Bir bira alıyorum ve tekrar yatağıma… Aynadaki resmim çarpıyor yüzüme.. Makineyi alıyorum. Ağır ağır hareket ederek dayıyorum kafama.. Çalıştırıyorum. Korkunç bir sesle saçlarımı fırlatıyor yerlere… İşim bitiyor. Aynaya bakıyorum ” Bunu çoktan haketmiştin” diyorum aynada bana bakana… AYNANIN SURATINA bakıp yapıştırıyorum kağıdı yüzüne… RESMİNİN SURATINA , RESMİMİN SURATINA ve orada olan her şeyin suratına… Islak kağıt bu kez sadece sana adanıyor diğerlerinden FARKLI olarak AYNI benim gibi… Sonra şizofrenik kancık bir uyku için telefonu kapatıp her seferinde olduğu gibi yalvararak yatağa uzanıyorum…********-Saçlarına ne yaptın lan? Askere mi gidiyorsun?-evet.-Ne zaman?- Yarın yada ertesi gün……” Savaşmak kaçmaktır” çoğu zaman….