Bütün bu iğrençlikler birikiminde yaşarken ‘aşk’ süslüyor dünyamızı. Ve biz memnun değiliz ondan… getirdiklerinden götürdüklerini çıkarıoz parçalara bölüoruz barajlar çekioruz aramıza… Saldırıyoruz Hiroşima’ ya döndürüyoruz aşkı.. Ve sadakat’le saldırıyoruz Sadakat en güvendiğimiz bombamızın adı….Aşkı bir vücuda zincirleyen bir terim gibi.. Zorbalıkla kişiyi isteklerinden yoksun bırakan herhangi bir silah gibi.. Hiç anlayamadığım ve belkide hiç anlamak istemediğim bir alışkanlık… Ama yinede olduğu gibi saygı duyuyorum sadakatin kendisine .. Her ne kadar sadakatin ortaya çıkışını aşka bağlasakta zıt kavramlarmış gibi geliyor bana.. Birde biz insan niteliği taşıyan insanların , insanları insan niteliği taşımakla suçlarkenki gibi komik yaptırımlar uygulamasınada şaşıyorum sadakate…Aşkı tek başımıza sahiplenirken ihaneti 3 kişiyle taşıyoruz..Ve aşkla sadakatten aynı cümlede bahsediyoruz.. demokrasi gibi aslında nereye çeksen geliyor. Yinede geniş bir kitle sadakatiyle birlikte almış başını gidiyor…En iyi bir kaç arkadaşımın sevgilileriyle birlikte olduğum için kendi kendime uydurduğum bir savunma mı bu?- Bende işe gireceğim.Onunla evleneceğiz. Kimseye ihtiyacımız yok. Sıfırdan kurulmuş bir hayat ama önemli değil. Bu bizim hayatımız olacak.. Deniz ve benim hayatım.. Ona o denli aşığım işte…- Bundan eminim Özge çok mutlu olacağınızdan eminim…Olağanüstü bir saygı duyuyordum kıza. Umurunda değildi dünyevi kavramlar ve korkmuyordu. Hayatın onlara yapacaklarından. Lafın gelişi olabilir ama gerçekten sıfırdan başlamak herkesin harcı değil… Deniz le birbirimize benziyorduk yaşamsal bazda..Hiç bir şey bizi tedirgin etmiyordu…Hiç bir şeyle bağlantımız yoktu…Ve hayatımızda hep komedi vardı hiç bir zaman ciddi olmak zorunda kalmadık..Ve hayatımızda hep dram vardı hiç bir zaman göz yaşlarımızı durdurmak zorunda kalmadık…Ama şu kesinlikle gerçekki hiç bir kızın evlenmek için rüyasını süsleyen beyaz atlı prens biz değildik.. Ve şimdi bir kızın Deniz’le evlenme hayelleri kurması.. Benim kendime güvenimi kamçılıyordu. Denizle evlenmek isteyecek biri olabildiğine göre mutlaka bir yerlerde kendini benimle evlenmek zorunda hisseden biri de vardı..Bütün bunları düşündüm Denizin sevgilisi yanımdayken ve içtim. İstanbul’a yetecek kadar içtim. Ve midesi bulandı İstanbul’un.. Kustu , kustu… Ağaran güneşi kusuyordu, insanları , arabaları ,sıvası dökülmüş binaları.. Hoş bir manzaraydı ve şiir okutuyordu bana-Denizin aşkına.. doğaçlama… Son dizesini hatırlıyorum şiirin…”Büyük bir şeytandı İstanbul,kendi tanrısına”Şirin bitiminde öpüşüyorduk Deniz’in aşkıyla.. Geleceğe dair bütün hayeller dudaklarımızdan akan salyalarla kaldırıma yazılıyordu.. İnsanlar ayakkabılarıyla basacaktı Deniz’in ve Özge’nin hayellerine… sigara izmariti atacaklardı … üstüne köpekler işeyecekti hayellerin.. Suçluluk duyuyordum..İstanbul gerçekten büyük bir şeytandı.Sarp geldi. İkimizde sevgililerimiz terketmişti. Bitkindik ve bilmiyorduk. Boktan bir durumdu. Denize gittik. Terkedilişlerin Tanrısı… Deniz’de bende tüm olanları unutmuş gibi gözüksekte içimizde bir yerlerde o ihanetin bastırılmış olduğunu biliyordum. Unutmak zorundaydık. Çünkü bu bişe ifade etmiyordu. Hiç bir şey ifade etmiyordu.. Bir seneden fazla geçmişti o olayın üstünden yeni gündem Sarp’ın sevgilisiydi.. Sarp sızlanıp duruyordu.. Birbirimize işe yaramaz öğütler sunuyorduk.. hepimiz birbirimizi haklı buluyorduk.. hepimize iyi geliyordu…2 gün sonra Sarp’ın sevgilisinin yanındaydım.- Canım çok acıyor Seko.. Onu unutamıyorum. Bir yolu olmalı lanet olsun.. Böyle devam edemez elbette ama…. Daha kolay bitmeliydi. Lütfen ühü-ühü BİR YOLU OLMALI..Sarıldı bana. Uzun zamandır bir kadının sarılmadığı gibi sarıldı bana.. Kadın(lar)ı özlemiştim.. Ve s2m kalktı..- Bir yolunu biliyorum Başak…gözlerini kapat….Ve dudağımdaydı bir yolu….Nereye çıkacağını bilmiyordum ama bir yoluydu..Ama ne diyorduk? Sadakatti değil mi? İhanet yalnızca biriyle yatarken ona haber vermeden bir başkasıyla yatmak değildir. İhanet birini bir aşkın sonsuza dek sürmesini istettirecek kadar büyüleyip anne zoruyla kenara çekilmektir aynı zamanda… İhanet dostça bir ayrılıktan sonra yapılan mantık evliliğidir.. İhanet sevişme esnasında aklımıza Johhny Deep yada Angelina Jolie yi getirmektir.. Karacaoğlan başlı başına aşk başlı başına ihanettir.. Tristan&Isolde, Truva’lı Helen ve daha niceleri…. Sadakat mi demiştik? En iyi arkadaşlarımın sevgilileriyle yatan adam olarak ben bu kavrama hiç rastlamadım.Hayır ama bu bir savunma değil… Gerçekliğin dürüstlüğe güçgösterisi…Ve ben dürüstüm… Öyle mi?