Bir oyuncak, bir çikolata, bir bardak kahve, bir mektup, mektup içinde yine çikolatalar.. Yarım saat içinde birine tüm bunları verebilirsiniz. Dolmuşa atlayıp, son bir kez bile ona dönüp bakmadan, çekip gidebilirsiniz onun ruhsuz hareketleri sonucu. Eve gidince alacağınız sıcacık duş vardır aklınızda, hani onun istese de alamayacağı..Bir çay demlemeyi düşünürsünüz,yanında çekirdek çitletmek..Psikopat parçalardan birini açıp, aynı zamanda aynı ruhsuz oranda televizyona bakmak, hani onun evinde şuan elektrikler kesik olduğu için istese de yapamayacağı… Onun yapamayacağı ama sizin yapabileceğiniz her pis durumu kurarsınız kafanızda. Yarın iş olmasına rağmen gerekirse sabaha kadar bilgisayarda vakit geçirmek gibi. Ya da yorganın altında ısınmaya ihtiyaç duymadan sobanın dibinde kedi gibi kıvrılmak ve uyuyakalmak.İlk defa sadistçe davranmak istersiniz çok sevdiğiniz adama, ve ne yazık ki bunlar sadece düşüncede kalır çünkü adam belki de bunlarsız bile mutludur. Sizin ona verdiğiniz mektubu açmış, tenezzül edip okumuş, bir kenara atmış, çikolataları mideye indiriyor olabilir. Ve siz saçma sapan hayallerinizle ‘sadistim ben’ çığlıklarını boşuna atıyorsunuzdur belkide yatağına yatmış, çoktan uykuya dalmış ve sizin umursadıklarınızdan habersiz erkeğinize karşı..
yorumlar
bn.darjeeling, hayal kırıklığınız belkide sunduğunuz çikolataların kalitesiyle ilgilidir…Mesela ,bildiğim kadarıyle;”Godiva”,”caffarel” gibi markaların baştan çıkartıcı ve kışkırtıcı özellikleri var…Öneririm,deneyiniz:)
Yahu darjeeling benim bile içim eziliyor artık, sen nasıl dayanıyorsun bu adama?Seviyorum mu dedin? Daha yüksek sesle .. Hayır tam duyamadım, hani şu sevmek mi?Mesela annenizi sevmek gibi mi? Hayır, bu değil. Anneniz sizi el üstünde tutar.Çikolatayı sevmek gibi mi? Bu da değil, çikolata tadıyla size mutluluk verir. Ama kalorisiyle acı çektirir, sanırım yaklaşıyoruz.Acı biberi sevmek gibi mi? Ağzınızı yakar ama çekicidir, farklıdır ama tam olmadı biber insanı üzmez acıtsada..Bize gereken üzen bir sevgi, mesela karşılıksız sevgi, ama bu da tam olmadı, karşılıksız bir sevgide karşı taraf ya bilmez, ya da bilsede elinden birşey gelmez, hem bu adam yanınızda..Size bile bile acı veren bir sevgi kaynağı lazım bize… Mesela, mesela sizi kullanan biri olabilirmi, zaaflarınızı kullanan biri, sizden beslenip sizi kurutan biri?Sanırım iyice yaklaştık ama ama demin ki tarif asalağın tarifi. Asalak insana bir şey vermez ki ama, bir dakka bir dakka asalaklar insana bir şey verir, hayır hastalık demiyorum, asalak rahatça tüketmek için size uyuşturucu veya uyarıcı verir, ya hissetmeyesiniz diye, ya da yavaş yavaş tükenirken acı bir zevk alasınız diye. Ya da ikisi birden….Bulduk mu acaba ne dersiniz?
Bu kızında hayat şekli bu olsa gerek… ama olsun benim işime geliyor:) hani film saati gelirde oturursun heyencanla.. benimde senin yazılarına öle bi tutku var işte. sevgiline selam yola devam:)
Sanki anlattıklarını kabullenmiş gibi anlatıyosun ama bi yandan kabullenemediğin için anlatıyosun gibi.”İçimde denizler biriktiriyorum”Taşarsa diye düşünmeden…
Bir an kendimi @acuistic hep yazdıklarımı okusun diye yazıyormuş gibi hissettim.Tuhaf..@redogre yazdıklarında bir yere çok katıldım.Yaşadığım şey bir uyuşturucu gibi,yaşadığım dünyadan beni koparıyor.Sonra ben bazen yine dönüyorum sizin dünyanıza ama bu kısa süreli oluyor.Tuhaf..Mutluyum zannetmeyin bu durumdan.Yaşamda mutlu olduğum anlar mutsuz olduğum anlardan daha az.Normal..
26 yaş acı bağımlısı olmak için çok erken değil mi? Yazılarını okurken bundan bir sene önceki halimi düşündüm. Çok soğuk bir kış sabahı deli gibi bir rüzgarda kalamış sahilinde başımın üzerinde martılar çığlık atarken seyrettiğim dalgaları. Kabararak karaya doğru gelmelerini, kayaları dövmelerini, sonra tekrar çekilip tekrar kabarmalarını ve tekrar tekrar kayaları dövmelerini. Soğuk ciğerlerime işlerken boş gözlerle saatlerce dalgaları izleyişimi. Sonra onunla olan ilişkimin tıpkı bu dalgalar gibi olduğunu, onun beni anlamayışı, ruhsuzluğu karşısında yüreğimin nasıl kabardığını, onu sevdiğim için nasıl kendimi dövdüğümü ama onu sevmekten vazgeçemediğim için hep geri çekilmemi ama yaptıkları için ruhumun kabarmaya devam etmesini. O gün orada ölmek isteyişimi. Ama ölmeden önce bile yaptığım son işin onu telefon ile aramak olduğunu, bundan dolayı kendimden nefret edip yine de onu sevmekten vazgeçmeyişimi. Ne kendimi öldürebilmeyi ne sevmemeyi başarabilmeyi başaramadığım içinde eve gidip sarhoş oluncaya kadar içtiğim günü. O gün şiddetli bir grip oldum. Ölmek istememle dalga geçer gibi ola ola sadece grip olabilmiştim, ateşler içinde yatarken karar verdim (ki duygularımın gripten köreldiği ve sadece mantığımın çalıştığı nadir bir andı galiba) bin kez ölmektense bir kez ölmeye. Umarım sende sadece bir kez ölmeyi göze alabilirsin.