İçinde estetik ve yaratıcılığı barındıran reklamlara bayılsamda, hayatla ilgili aforizmalar sunan ve etik sınırları zorlayanlar sinirlerimi bozuyor. Bir otomobil reklamı vardı eskiden, bir adam camdan aşağı düşerken son anda bir yere tutunmuş yardım bekliyordu. Bu sırada olayı gören aynı apartmandan bir kadın hızla dışarı çıktı ve biz kendisini reklamın kahramanı ilan edecekken o bizi şoka uğrattı. Meğerse adamın hayati durumu umrunda değilmiş kadının. Adam arabasının üzerine düşüpte o ‘gücün sembolü’ cici arabasına zarar gelmesin diye çırpınıyormuş kadın. Arabasını biraz geriye çektide rahatladı ve büyük bir huzurla evine döndü sonra. Bu reklam epey sinirlerimi bozmuştu zamanında örneğin. Bu sadece bir tanesi tabi, bu gibi sinir bozucu reklamlar çok. Nesneyi yücelterek insanlığı devre dışı bırakan bu tarz etik dışı reklamlar her gün utanmadan gözümüzün içine sokuluyor. İnsancıl duyguların ve değerlerin önemini yitirip materyalizmin yüceltildiği bir çağda reklamların toplum üzerindeki etkilerinide hesaba katarsak konu ‘amaan reklam işte’ deyip geçilemeyecek kadar önemli bence. Umarım reklam verenler ve reklamcılar konuya daha duyarlı davranabilme yeteneğini gösterirler.
yorumlar
toplumsal değerleri kullanarak ürün tanıtan öyle çok firma var ki…
Ben de bu aralar selocan denen küçük çocuklara üzülüyorum. Kazık kadar adamlar yanlarına birer velet almış ve onları “baz istasyonu” yapmış. Biz de onlara bakıp bakıp “ay ne şeker konuşuyor, pek de şirin şeyler canım” diyoruz. Yazık bu çocuklara yahuu, o kafalarındaki antenlerle yakında androit gibi bir nesle dönüşücekler, haberleri yok. Baz istasyonunu bile sevimli gibi göstermeye çalışıyorlar ya, pes artık!