son zamanlarda ejnebi webloglarda ve haber sitelerinde hakkında sıkça yazılan bir televizyon programı var, queer eye for the straight guy. programda 5 tane gay life-style ekürisi (Fab5) bir straight erkeği yeniden yaratıyor, giyimini düzeltiyor, saç stiline müdahale edip kabul edilebilir hale getiriyor, damak tadına not verip neleri yemesi gerektiğini dikte ediyor, cultural cycle’larda fink atarken neleri quote etmesi gerektiğini belirleyip ondan bir metroseksüel yaratıyorlar. bravo-tv’nin bu harika programı sayesinde gayler modaya çok düşkündür, onlar için görüntü her şeydir, barbara streisand manyağıdırlar, boş zamanlarında birbirlerinin kaşlarını alıp, cosmo okurlar, yüzeysel, yüzeysel ve yüzeysellerdir gibi önyargılar iyice pekişmektedir herhalde. gaylerin kültürel asimilasyonunun en güzel örneği olan program rating rekorları kırıyormuş. bravo tv’miz olsa ben de izlerdim; son programlardan birinde jay leno’yu elden geçirmişler. komiktir belki bazen, ama böyle programları bir cümleyi okuyup devamına bakmaya bile gerek duymadan kampanya başlatan ve nefret yaymaya çok yatkın insanlar da izliyor.gay kültürüyle ilgili dersler veren david halperlin, michigan üniversitesi ingilizce departmanında profesör. kendisi de gay. genelde edebiyat ve kültür temalı dersler açıyormuş ve öğrenciler arasında da çok popülermiş, dolup taşıyormuş dersleri. 2000 yılında “How to Be Gay: Male Homosexuality and Initiation” adlı bir ders vereceğini duyurmuş. dersin tanımı da şu: “gay doğmuş olman nasıl gay olunacağını öğrenmemen gerektiğini göstermez. bu derste eşcinsel erkek kimliğinin oluşumunda kültürel aktivitelerin, hollywood’un, edebiyatın, müzikallerin, drag kültürünün, politik aktivizmin vs. rolü incelenecektir. sınıfı, ırkı ne olursa olsun her gay erkeğin gerçek gay olmak için bilmesi gereken klasik gay eseri diye bir şey var mıdır?” “eğer ben bu gay alt-kültürlerine dahil değilsem, rüzgar gibi geçti veya casablanca’yı izlerken sıkıntıdan patlıyorsam gayliğimden şüphe mi etmeliyim?” diye de eklemiş. işte mis gibi bir literature and culture dersi örneği.ve fakat, michigan sakinleri ve American Family Association (şuradaki arkadaş aile kelimesi içeren her kuruluşun mottosu birilerinden nefret etmektir demiş) bu dersin verileceğini öğrenince ayaklanıp 15.000 imza toplamışlar. bizim vergilerimizle öğrencileri gay yapacak bir ders veremezsiniz demişler. bu derste öğrencilere nasıl gay olunacağının öğretileceğini sanmalarının nedeni de dersin adı tabii, “60 günde gay olmayı öğreniyorum” falan gibi bir şey okudular galiba. protestonun büyümesinde ve tepkilerin artmasında medyanın da büyük rolü var. birisi michigan yerel gazetesine okulda eşcinsel olmayı öğretiyorlar diye bir mail atmış, gazete hemen bunu dev puntolarla ana sayfadan yayınlamış, olay büyümüşama, derneğin dersin kapatılması için topladığı imzalar eyalet vekillerini ikna edememiş, üniversite de dersi savunmuş ve ders verilmeye devam etmiş. 2003 kış döneminde de verileceği duyurulunca aile derneği başkanı “aa, bana verilmeyeceğine dair söz vermişlerdi” diyerek tekrar imza toplamaya başlamış. solcu akademisyen entellerin temiz michigan çocuklarını gayliğe özendirmelerini engellemek için ellerinden geleni yapacaklarmış. dersten etkilenip gay olacak arkadaşları ilk yönlendirecekleri yer şurası olacaktır.
yorumlar
bu ders olayi. cok ilginc. dersten yuksek not alarak mezun olan gayler icin ne gibi avantajlar saglaniyormus? “straight”ler de bu dersi alabiliyorlar miymis? peki ya lezbiyenler icin bi’ ders filan neden dusunulmemis? gaylerinki can da onlarinki patlican miymis? :o)
“He’s well dressed, narcissistic and bun-obsessed. But don’t call him gay.”romanlar arasında en çok moby dick’i seven iki sunucu geldi aklıma, hani adını hatırlayamadığım bir komedi programından…
“gay doğmuş olman nasıl gay olunacağını öğrenmemen gerektiğini göstermez”ve hatta; gay doğmuş olman nasıl gay olunacağını bildiğini de göstermez !ellerine sağlık, ilginç bi yazı olmuş.
bundan sonra cosmo almaya yeğenimi göndermeliyim… bir de barbara streisand hayranı bir arkadaşım var. hep düşünürüm bu çocuğu neden bu kadar çok seviyorum diye.. hemen bitirmeli bu ilişkiyi.. yani arkadaşlığı… 😉
In & Out bunu hatırlar mısınız?
Hani şu evde terapi sahnesi…
Neyse homofobik deilim ama homoseksüelliğin daha kabul edilir hale getirmek namına da olsa sanırım biraz çizgi aşılıyor.
hmm bi filmde vardı…. nasıldı??? “benim farklılığı herkese kabul ettirmeye çalışmayın. bırakın farklı olayım, isteyen kabullensin isteyen etmesin. farklılığımı kutlamanız aslında vurgulamaktan başka bir şey deil” böle bişiler işte.
İnsanlara başkaları namına birşe kabul ettiremezsiniz. Bırakın o başkaları kendini kabul ettirsin.
Geçenlerde cnbc-e’de eskaza son yarım saatini yakalamış ilgiyle seyretmiştim yentl‘ın. Taa ki delikanlıya herşeyi açıklama sahnesi gelene kadar.
Filmi bilmeyenler için oraya kadarki özetini şöylecene şeediyim: Yentl (Barbara Streisand) Orta Avrupa’da yaşayan küçük bir yahudi kızıdır, evde babası tarafından (kızlara yasak olmasına rağmen) Tevrat öğretilmektedir. Babası günün birinde ölür ve Yentl Tevrat öğrenimini sürdürmek için erkek kılığına girerek bir okula yazılır. Burada Avigdor (Mandy Patinkin) ilen kanka olur. Lakin kendisine aynı zamanda abayı da yakmıştır. Yakışıklı Avigdor’a tek abayı yakan kendisi değildir, erkeğini mutlu etmek üzere yetiştirilmiş ev işi ve nakış kızı Hadass (Amy Irving) de Avigdor’a hasta olmaktadır. Ve hatta Avigdor da Hadass’e karşı hiç de boş değildir.
Her nasıl oluyorsa Avigdor Hadass ile Anshel (Yentl erkek ayağına yatınca aldığı isim)’in arasını yaparak onları evlendirmeyi başarır. Yani bir başka değişle sevdiği ve kendisini seven kızı en yakın arkadaşıyla evlendirip kendine bir nevi çile terapisi uygulama yolunu seçer.
Anshel/Yentl ise foyasını meydana çıkarmamak uğruna Hadass ilen evlenmek zorunda kalır. Hadass başta ürkek ve çekingen olmasına rağmen Anshel’e zamanla tutulur, onun iyi kalpliliği, inceliği, kendisine verdiği değer karşısında hayrete düşer ve kocasına karşı bir hayranlık beslemeye başlar.
Anshel, Hadass’in gerdek isteklerini ustaca manevralarla sürekli bertaraf ederek gerçek cinsiyetini uzun bir müddet saklamayı başarır.
Anshel/Yentl, Avigdor’u evlerine davet edip ikilinin arasını yapmaya da çalışır arada ama başarılı olamaz, çünkü hepsi ikisinin gerçek hislerini bilmesine rağmen, kanka-yenge-evimin direği muhabbetleri devreye girerek bu duruma engel olur.
Bu yalanı daha fazla sürdüremeyeceğine kanaat getiren Yentl, bir gün Avigdor’u yanına alarak neresi olduğunu anlayamadığım bir şehre gider (Brno falan olabilir). Yolculuğun sloganı “sana büyük bir sır açıklayacağım” dır. Yentl-Anshel yol boyunca Avigdor’un merakını gidermez, ve şehre varınca açıklayacağım diyerek geçiştirir.
Veeee kaldıkları yerde (otel odası olması muhtemel ama daha ziyade oturaklı bir eve benzeyen bir yer burası) Yentl kadın olduğunu açıklar. Avigdor siktir lan şeklinde yaklaşınca ispat amaçlı soyunmak zorunda kalır. Avigdor’un gözleri yuvalarından oynamıştır. Çok sinirlenir, eline geçirdiği herşeyi “sen şeytansın” diyerek Yentl’a fırlatır. Yentl ise ağlayarak derdini anlatmaktadır. Bu elektrikli sahne ikilinin birlikte odanın ortasında diz çökmek suretiyle el-ense biçiminde sarılarak hüngür hüngür ağlamasıyla dinginliğe kavuşur. Yentl bu arada Avigdor’a ona aşık olduğunu da söyler.
İşte tam bu noktada Avigdor’un ağzından şu cümleler dökülür: “Ben de bende bir gariplik olduğunu düşünüyordum. Çünkü ben de seni sevdim. Cildin, cildin o kadar yumuşak ki”. Evet Avigdor ya kankası Anshel’dan gerçekten hoşlanmış bir gizli eşcinseldir; ya Allah-ü Teala insanı öyle bir yaratmıştır ki, erkek zannedilecek kadar erkek kılığında (veya tersi) de olsa yaydığı enerji karşısındakine tesir edebilir; ya da Avigdor odada yarı çıplak bir hatun yakalamışken bu fırsatı elden kaçırmanın süper aptal bir hareket olacağını gayet iyi bilen sağlıklı bir delikanlıdır. Birbirlerine dokunurlar, sarılır, duygusal dakikalar geçirirler, sahne kapanır.
Avigdor’un amacına ulaşıp ulaşmadığını anlamadığımız gecenin sabahında ikili otelin (ya da her neyse oranın) önünde vedalaşırlar, ve bir daha görüşmemek üzere ayrılırlar. Hayli dokunaklı final sahnesinde ise kadın kılığına dönmüş Yentl Özgürlük Abidesi’ne doğru ilerleyen bir gemide yapısal açıdan bildiğimiz pop müzik formatından uzak bir şarkıyı haykırarak seslendirmekte, o sırada Avigdor ve Hadass’a yapılan kesmede kendileri Yentl’dan gelen iyilik mesajları dolu kartı mutlu yuvalarının bahçelerinde çoluk çocuk okumaktayken görünmektedir.
sapık var… ne biçim mesaj çıkartmışsınız öyle sayın ingiliz… şifreli miydi ki ben algılayamadım acaba? yok yani bizde de çok böyle züten müten ama bu genellemeyi bu filmden çıkarmak…
Çok güzel programmış bravo tv deki. kazaa da episodeları var mı biliyor musun?
bu tipler geçen Mtv VMA’da birlikte ödül sundukları tipi elden geçirmeye ve gay ilan etmeye, ardından da ödülü barbra streisand’a vermeye kalktılar,…
hangi çizgi? oraya buraya çizdiğiniz çizgilerle yaşanmaz o çizgilerle en fazla s.o.s oynanır, aşşınlar tabi, size kalsa herkes çiziktirilen yamukların içinde uslu uslu oturmalı, çizgi ashılmamalı hemde ne için; homoseksüelliğin kabul edilebilirliği için, binlerce yıldır size soran vardı zaten ibnelik kabuledilebilir bi shey mi diye!ama suç homoseksüellerde, bu gereğinden fazla kelimenin tam anlamıyla “straight” dünyayı ciddiye alıp hak istiyorlar, ciddiye alıp yeraltından çıkmaya çalıshıyorlar, çok lazım..böyle bir dünyada bir ibne için en iyisi heterofobik olmak, ben bashardım!