Bu akşam bir yılbaşı yemeğine katılacağım, eskiden günler önceden hazırlıklar yapar, içimi bir telaş sarardı… Şimdi herşey öylesine sıradan, öylesine boş ki…Neyse aslında bahsedeceğim bu değildi, size arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum aslında hayatımda iz bırakan, her zaman görüşmesemde en zor zamanımda yardımıma koşacaklarını düşündüğüm benimde onlar için aynı hisleri beslediğim özel insanlardan..Uzun zamandır kendi kabuğumda yaşıyorum, iş ve ev döngüsünde, yukarıda bahsettiğim ruh durumundan dolayı sadece misafir ağırlıyor, o da gelmek isteyenleri geri çeviremediğimden, birde arada bir sinemaya ve yemeğe çıkıyorum.. Eskiden bir sürü programlar yapan benden eser yok, işte böyle bir ruh haliyle kimseleri arayıp sormuyor ve sessizce köşemde yaşıyorum… Ancak geçenlerde seyrettiğim bir tv dizisinde yaşananlar arkadaşlarımı ve ilişkilerimi sorgulamama yol açtı. Dizide kanser olan kadın kemoterapi görüyordu, bu işlem sırasında yanında bulunan eşi fazlaca duygusallaşıyor ve kadının kendini kötü hissetmesine sebep oluyordu. Bu nedenle kadın arkadaşlarından bu işlemde kendine eşlik etmelerini istedi.. Durdum ve düşündüm, ben kimden böyle birşey isteyebilirim.. Kardeşlerimi elersem eğer, kalabalık bir ailem var arkadaşlarıma sıra gelmez ama olur ya onlar olmasaydı kimden isterdim böyle birşeyi, kim ben istemeden böyle zor bir görevi almak isterdi, yada ben kime koşardım böyle birşey için??İlk aklıma gelen isim (burda gerçek isimleri vermeyeceğim hepsine bir çiçek adı vereceğim gerçi erkeklerde var ama olsun bu seferlik onlarda çiçek olsun:) Sümbül oldu, onunla uzun süredir görüşmüyordum oysa, neden onun adı aklıma geldi? Çünkü çocukluk arkadaşım, ilk aşkımı, ilk hayalkırıklıklarımı bilen, giysilerimi, yemeğimi paylaştığım, sadece onunla dargın kalabildiğim, benim eşimle tanışmama sebep olan pis cadı…. Tatar kendisi…Sonra Açelya, ilk iş arkadaşım, öyle farklıyız ki onunla, mantık evliliği yaptı, resmen özelliklerini belirlemişti evleneceği adamın, ilk şartı doktor olmasıydı öylede oldu..Aynı dönemde evlendik, 2 ay arayla çocuklarımızı doğurduk. Gerçi o bir tane daha yaptı ben yetişemedim:)Acayip hırslı, hedefleri olan inatçı keçi çok güzel bir kadın. Ve onun eşi canım doktorum, oğlumun doktoru aslında, onu sorularımla çıldırttığım çok olmuştur, o hep sakin, yatıştırıcı, Açelya ya göre sinir bozucu bir sakinlik bana göre huzur veren:) Açelya çerkez, eşi kürt..Raman diyeceğim ona çiçek adı buladım:) Benim sevgili süper zekam, tv yarışmalarının müdavimi, en son sudoku yarışmasında izledim.. Eşimin kıskanmadığı tek erkek arkadaşım, uzun telefon konuşmalarımız olur onunla hep o arar, önce sitem eder bana, sonra başlarız dedikoduya.. Kendinden yaşça büyük biriyle evleneceğini söylediğinde şaşırmıştım, nedense, o zaman şaşıracak çok şeyim vardı demek ki:) Beraber 5 sene çalıştık omuz omuza, birgün çok kızdırdı beni ki ben iş konusunda her zaman uzlaşmacı olmuşumdur, konuyu hatırlamıyorum ama gidip de bana çılgın bir çanta almıştı, kocaman pofuduk bir çanta, öyle komikdiki barışmamak olmaz dı:) Yemek yemeyi çok sever, onun yüzünden abur cubur yemekten hatta çekirdek yemekten iş yapamaz olmuştuk:) Raman bir Ermeni, kilisedeki muhteşem düğünü hiçbir zaman unutmayacağım..Benim çılgın Orkidem, 2 sene evlenmek için bekledi, evini mimara döşettirdi, muhteşem bir düğün yaptılar, stüdyoya girip düğünde playback yapmak için şarkı bile söylediler, 3 ay sonra başkasına aşık oldu ve evliliğinin 6.ayında boşandı. Benim aşka, hayata, ilişkilere bakışımı değiştiren, şaşırma katsayımı düşüren koca gözlü korkusuz.. Şirkete ilk geldiğinde mini eteğine ben bile dönüp bakmıştım. Öyle yeni arkadaşlıklara çok kapalıyımdır, birine kendimi anlatmak ve birilerini dinlemek istemiyordum. O zorla girdi hayatıma, beni yemeklere davet ederdi, rededersem masamda çukulata ve güzel bir not bulurdum, bana özel olduğumu hissettirirdi, şimdi başka bir yerde çalışıyor ve sabah aradı beni, öyle çok özlemişim ki.. O bir musevi..Ve benim minik çitlenbiğim, stajerimdi benim 3 sene önce, şimdi burda çalışıyor. Öyle akıllı bıdık, öyle içten gülüyor ki gözlerinin içi, bu aralar kızdırıyor beni, laf dinlemiyor. Yaşayarak öğrenecek biliyorum ama bile bile hata yapmasını ve sonra evet lilim sen haklıydın demesini istemiyorum, öyle çok demeye başladı ki.. Artık susuyorum, konuşmanın faydası yok, dedim ya yaşayarak öğrenecek …O Alevi…Sıklemen diyeceğim ona, benden yaşça çok büyük, gerçekten mutlu olan insan ben çok sık göremiyorum, bahsettiğim sahte mutluluklar değil, o mutlu bir insan. Onunla çok tatile çıktık, kaldığımız pansiyonda mantı bile yaptık beraber, herşeyi zevk haline getirmesini bilen, hayatı dolu dolu yaşayan bir kadın. Annesi ve babası eski istanbul insanları hatta saraylılar, annesi köşklerde dadılarla büyümüş, ama öyle mütevazı ki.. Şu an hasta, nakil için organ bekliyor..Bayramda gittim yanına zayıflamış, ama hala çok güzel.. Hasta olunca anladım ufak şeylerin dert edilmemesi gerektiğini diyor, diyor ama anlayabiliyor muyum? Hayır..Neden yazdım ne olduklarını bilmiyorum, sadece ne kadar farklı ne kadar ayrı kültürlerden geldiğimiz, öyle de olsa kardeşden bile yakın olduğum bu insanlar benim için çok değerli. Duymaları yeter zor durumda olduğumu yada ben duysam onlara birşey olduğunu içim yanar..Hıı ben mi ben babam karadenizli, annem arnavut, İstanbul da doğdum büyüdüm ve yaşıyorum…
yorumlar
benim adım da zeytin, macar bi babadan giritli bi anneden olmayım, e tabi giritlilik karışınca ot yemeklerinin de hastası oluyo insan, hele hele zeytin yağı dendimiydi akan sular duruyo, bunun yanında macar gulaş ve soğan çorbası da sıksık yapılırdı evimizde, vakti zemanında harwırd’da tıp eğitimi alırken mormon arkadaşlarım sayesinde mormonluğa merak sarmış ve nihayetinde mormon olmuştum, şu anda londra filarmoni orkestrasında obua çalıyor, tatillerde de fethiyede zil takıp oynuyorum, ihtiyacın olduğunu hissedersem yada zor durumda olduğunu duyarsam iki elim kanda olsa anında koşarak gelirim…
hımmm
kopp bende gelirim ama jetini gönderip aldırtırsan :)))
sen iste yeter ki, gönderirim tabi ki
desperate housewives! evet ben de izledim o bölümü çok hüzünlü idi:((
mak senle aynı şeyleri izliyoruz bugünlerde:)
mak’tan kaçmaz,
kardeşim yazıyı geyiğe cevirmeyin.konuyla alakalı yorumlar yapın.bu ne ya chat odasına dönderdınız hafif orgu :)kınıyorum valla sizleri.yakıştıramadım yani.
nip tak ve futbolırs vayvs dizilerini kaçırmamaya özen gösteririrm
NİP TAKLA ilgilide yazacağım:)
o diziler de süper, kop kesinlikle!sahinden; ama yazının çıkış noktası dizinin o bölümü; izleseydin çok hüzünlenirdin sende…cidden insan çevresindekileri sorgulamaya başlıyor
linet DİYOR Kİ, (1 buçuk dakika önce)yazımda geyık yapmayın. geyik yapanın geyik çorbasını yaparım.
SAHINDEN DİYOR Kİ, (M.ö.1500)dıyorki sahinden..
Ne guzel anlatmissin Linet…Farkli kulturlerden insanlarla yasayip ortak konularda anlasmak super..
Teşekkür ederim pillibebek bu arada hoşgeldin:)
Bana da arkadaşlarımı hatırlattın ama senin gibi duygusallaşmadım. Ben duygu ve hislerinden yoksun bi insanım. Ama özlemiş olabilirim:) Bu özel insanlarla hiç iletişim kesilmemeli. Hayat damarları bu olsa gerek..
acustic sana katılıyorum. Şu an hayatımın bir bitkiden farksız olmadığını hissediyorum. Çünkü özel hiç kimsem kalmadı. Ben gerçekten bunları hissetmeyi, yalnız olmadığımı, değer verildiğimi bilmeyi istiyorum. Bunu deli gibi ruhumda hissetmeyi…Hayat damarlarımı kaybetmiş gibiyim…
ve linet eline sağlık harika bir yazı… içimde hissettim yazdıklarını…
daa geçen gün kuşlar kadar mutlu deilmidin sen