Osmanlı İmparatorluğunun çöküşe geçmesinin nedeni ortaokul kitaplarında anlatıldığı gibi, padişahların zevk alemine dalmasıyla açıklanamaz herhalde. Ne oldu da bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı İmparatoluğu batı ülkeleri karşısında siyasi, ekonomik ve askeri olarak güç kaybına uğradı?Osmanlı İmparatorluğunun gerilemesine ve daha sonra da dağılmasına sebep olan iç ve dış faktörleri şöyle sıralayabiliriz aslında.–Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinin ardından, ipek yolu da denilen doğu-batı arasındaki ticaret yolunun denetimi, tamamen Osmanlı İmparatorluğunun eline geçmiştir. Yeni ticaret yolları arayan ve amacı sürekli batı istikametinde giderek Hindistan’a ulaşmak olan Avrupalı kaşif denizciler, bir taraftan ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan ve Pasifik Okyanusu’na ulaştılar; ama daha da önemlisi Amerika kıtasını keşfetmiş olmalarıydı. Bu keşif sonucunda Amerika kıtasındaki değerli madenleri Avrupa’ya getirilmesi sonucunda Avrupa’nın, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı zenginleşip ekonomik avantajlar elde etmesine sebep olmuştur.–Avrupa’ya giren bol miktarda kıymetli madenler sonrası üretim aynı ölçüde artmadığı için, mal fiyatları yükseldi, enflasyon ortaya çıktı. Enflasyonun ortaya çıkması sonucunda Avrupa’da fiyatlar yükselirken, Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle gıda maddelerinin fiyatları ucuzladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisi Avrupalilara son derece ucuz gıda hammadde üreten ve Avrupa’nın başta ssilah olmak üzere sanayi mallarına bağımlı olan bir ekonomi haline geldi.–Avrupa’nın yaşadığı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ıskaladığı sanayi devrimi sonrası, avrupa ekonomisi ve ordusu Osmanlı İmparatorluğunun ekonomisi ve ordusuna karşı ciddi bir teknolojik güç kazandı.–Avrupa, sanayi devrimini yaşayıp pozitif bilimleri ön plana çıkarırken, Osmanlı İmparatorluğun’da uleme sınıfı, yönetimindeki etkisini ve ekonomik gücünü kaybetmemek için her türlü yeniliğe karşı çıkmaktaydılar.–Avrupa’da yaşanan aydınlanma sonucu ortaya çıkan milliyetçilik akımları, Balkan ülkelerinde ayaklanmalara sebep olmuştur. Zayıflayan Osmanlı ordusu bu ayaklanmaları bastıramadı ve ciddi toprak kaybı yaşamıştır. Özellikle balkanlarda yaşanan toprak kayıpları Osmanlı İmparatorluğu’nun vergi gelirlerinde ciddi azalmalara neden olmuştur. Azalmalardan dolayı ordunun giderleri bile karşılanamaz hale gelmiştir.Tüm bu faktörler Osmanlı İmparatorluğu’nun batı ülkeleri karşsında gücünü azalttı, batı finans kapitailine borçlanmasına, ekonomik askeri ve siyasi boyunduruk altına girmesine sebep olmuşturTeşekkürler
yorumlar
yazıya fikren eklemeler:Osmanlı İmparatorluğu, sadece sanayi devrimi değil hatta taa Fatih Sultan Mehmet hükümranlığında iken bile, İstanbul’un fethinden sonra Rönesans dönemini de, kendi bünyesinde yeşertme çabalarına (kendi pây-i taht öncelikleri yüzünden) giremediği için ıskalamıştır. “girilen çabalar çok sığ kalmıştır” desek belki daha yerinde bir ifade olur aslında…1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin ardından Bizans İmparatorluğu’nun dağıtılması (Roma İmparatorluğu’na olan yarı organik bağlarının zayıflatılması – kopartılması ve yokedilmesi) esnasında belli zümrelerin İstanbul’dan (o zamanın ifadesi Konstantinopolis’ten) Avrupa’ya göç etmeleri, Rönesans hareketine gerek maddi gerekse de sanat ve bilim konularında yetenekli kişiler çıkartarak iştirak etmeleri ve İstanbul’u terkedişleri sürerken Osmanlı İmparatorluğu, hedefini, varsa yoksa Roma İmparatorluğu’na son organik bağı olan Trabzon İmparatorluğu’nu dağıtmak olarak belirlemiş ve Venedikli – Cenevizli tacirlerin (hiçbir zaman kimin tarafında yer aldıkları hakkında renk vermemeleri ve hatta her iki tarafla da anlaşmalar yapabilme özellikleri olduğu da göz önünde bulundurulduğu takdirde) desteğiyle de bunu başarmıştır. Evet toprak genişletme, gücü yayma ve Roma İmparatorluğu’na karşı arz-ı endam ederken büyümeleri sürmüştür fakat nasıl derler; fiziksel büyümenin tek başına bir işe yaramadığı da bilindik detaylarla sonradan kanıtlanmıştır.ben bu gelişimi bir insanın bilinçsizce kilo alışına benzetirim hep. kafada ve yürekteki büyüme ve gelişme göz ardı edilirken vücudun sürekli kilo alması… e haliyle, sonraları o vücudun “hasta adam” diye tabir edilmesi de boşuna değildir…konu derin! tarihin tekerrür ettirdiği senaryoların günümüze benzetmeleri filan. bir kahve daha alıp geleyim. bakalım, yorumlar ne boyutta ilerleyecek!
ortaokul ve lisedeki tarih kitaplarını okur gibi oldum bi an, tarihte olan olayları kısaca ve kabaca sebeplere sonuçlara bağla, hap haline getirki beyni yıkanacak çocuğun yutması kolay olsun. o tarihi yapanlar ve yaşayanlar insanmıymış, böle muğlak tanımlamalardan habersizce yaşadıkları zaman dilimine damga vuracak bi sürü işler yapmışlarmıymış, hepsi masal hikaye! varsa yoksa faktörler.bi diğer noktada tarihe avrupa merkezli bakış. insan kendi tarihine bile avrupa merkezli bakarmı yaw? lafa gelince şu kadar bin yıllık tarihimiz var, icraata gelince osmanlı evropaya uyum sağlayamadığı için çöktü. ama olmazki böle, madem öle selçuklu dahil diğer türk devletleridemi o zamanın evropasına uyum sağlayamadığı için çöktü? avrupa merkezli çöküş hikayelerini bırakıp hatamızı kabullenmemiz lazım, osmanlı devleti osmanlı vatandaşlarının hataları ve düşmanın gayretleri yüzünden çöktü. yinede evropalıları tebrik edelim, köleliğe gönüllü insanların, milletlerin tarihini böle büküp kendisine göre beyinlerine çakıp kabullendirmesi az buz iş diil.mevzunun ironik tarafı osmanlı gerçekten evropaya uyum sağlayamadığı içün çöktü. osmanlıda sömürgeciliği kabullenip tebaasını çocuklar dahil kömür, metal madenlerinde harcasaydı, daha çok para için savaşlara girseydi, gözünü kırpmadan katliamlar, soykırımlar yapsaydı belki batmazdı, bugünkü evropa, amrikanya, rusya gibi nükleer ve katil bi devlet olabilirdi.
öncelikle şunu söyleyeyim yazı yazmak yorum yazmaktan daha zor ve ciddi bir iş.bunu yazı yazmak yerine sürekli yorum yazan arkadaşlar daha iyi bilirler.neyse.yazı neden ve sonuçların üzerinden kabaca geçilmiş olsada fena değil.osmanlı çöküşü ile ilgili düşüncelerime gelirsek,dünya üzerinde hangi devlete bakarsanız bakın dünya konjonktürünü yakalayamazsa çöküşe geçer ve el nihayetinde de çöker.çağdaşlaşma,gelişme,batılılaşma her zaman kendi değer ve yargılarımızdan uzaklaşma onları reddi miras etme gibi gösterildi yıllardır.ama işin trajik boyutu bir ülkenin çağdaşlaşırken kendi değer ve yargılarından uzaklaşmaması olmalı.osmanlının çöküşünde yatan nedenlerden biri hep batıya uyum sağlayamaması olarak yazılır hep.aslında iş osmanlının batıya uyum sağlamaması değil hep batıyı taklit etmeye(şu an ve 1938 den bu yana da yapılan bu)çalışması.bu yolla osmanlının değerlerinin,biliminin tekniğinin yozlaştırılması oldu.görünen ekonomik nedenler ise osmanlı ekonomisine akademik özellikle yükselme döneminden sonra ekonominin zaten zayıf olan üretme kapasitesinin iyice düştüğü,osmanlının üreten değil tüketen bir toplum haline dönüştürüldüğü görülür.bunda artık osmanlının savaşlarda yenilmesi,tımar sisteminin çökmesi büyük etkendir.birde bilimsel ve teknik ilerleme yakalanamayınca çöküş kaçınılmaz olmuştur.dış borçlar alınmış ve ödenenememiş.bunları düzenleyecek duyun-u umumiyenin osmanlıya yaptığını en büyük düşmanı yapmamıştır.paraların sadece faizinin faizi ödenmeye,bu ekonomik politika olmaya buda dış borç giderek şişirmeye başlamıştır.osmanlının bu yolla eli ayağı bağlanmıştır.bu halde osmanlı sürekli tüketen bir toplum oldurulmuş iken hale hammadde dışarıya ucuza gönderilmiş.ihracat vergisi arttırılmış ve ithalat vergisi kaldırılmıştır.burası çok gariptir.bu yollada dış açık artmışta artmıştır.kişisel fikrim duraklama dönemiyle birlikte osmanlı devleti ekonomik politikaları en azından tüketimi değil üretimi teşvik yönlü çalışsaydı daha uygun bir ortam sağlanabilirdi.tabi şurasıda var bu yapılana kadar zaten atı alan üsküdarı geçmiş,iç ve dış düşmanlar etrafımızı sarmıştı.
yorumlar harika, hatta yazının önüne geçmiş desem daha doğru sanırım. ÖSS Tarih kitabından fırlamış bir yazı gibi.
mucizemsin dediğin gibi olabilir ama yazı yazmak daha zor.şunu da bildireyim sana ilkokul kitaplarından fırlayan bir yazıdır bu.
yazının oluşturulmasındaki cesareti kırmamak için ben de yazının kısalığına pek değinmek istememiştim. ziyadesiyle derin ve teferruatlı bir konuyu nihayetinde bir bloğa sıkıştırmak da teknik olarak ne kadar mümkündür? o da ayrı bir dava. sadece belki bir tartışmanın kıvılcımını başlatmak ve asgari müşterekte çıkacak fikirlerden kanı edinmek gayesi güdülmüş, fena değildir aslında, insanı tarihin derinliklerine çeken sorunları alıp bir tarafından didiklemek.bu bağlamda yeri gelmişken, ilgilenenlere, geniş çaplı, arşivci nitelikli bir çalışmayı ortaya koymuş sayın Ersal Yavi’nin Bir Ülke Nasıl Batırılır? ve Kurtarılan Bir Ülke Nasıl Batırılır? adlı eserlerini de hatırlatalım.