terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir
terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir

Hadi kızım koş, diye arabanın kapısını açtığınızda yine gezmeye gidiyoruz sanıp sevinçle koştum arka koltuğa. Ayşe’cik bebeğiyle meşguldü yol boyu benimle ilgilensin diye sırnaştım ama dur Lady, diye azarladı beni hatta kafamı itti usulca. Kalbim kırılır gibi oldu ama aldırmadım. Siz ön koltukta hararetli bir şeyler konuşuyordunuz, belki de tartışıyordunuz. Kimsenin benimle ilgilenecek hali olmadığını anlayınca usulca uzandım olduğum yere.Ne kadar gittik bilmiyorum. Araba durdu, hadi kızım aşağı dediniz, atla kızım hadi!!! Babanız indi arabadan tasmamdan tutup indirdi beni de… Neresiydi ki burası bir yol kenarı, ıssız bir yol kenarı… Niye durduk burada derken araba hızla hareket etti. Gittiniz. Ben kaldım. Bir yolun orta yerinde, öylece kaldım…

terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir
terk edilmek her canlıya aynı acıyı verir

Beni unuttunuz sandım, geri dönersiniz sandım. Bekledim… Güneş asfaltı yakıyordu. Bekledim. Güneş batıyordu bekledim. Dönmediniz. Birkaç kez karşıya geçmek için hamlede bulundum deli gibi korna çalıyordu arabalar durdum, kaldım, geçemedim. Karşıya geçsem ne yapacaktım ki? Ne gidecek bir yerim, ne sizden başka tanıdığım kimse vardı. Kendimi bildim bileli yerim sizin yanınızdı. Siz beni bir yol kenarında bırakıp gittiniz. Ben bir yol kenarında kalakaldım. Acıktım, susadım, korktum, yalnızdım. Siz gittiniz… Oysa birlikte ne güzel zaman geçirdik, top oynadık, yürüyüşlere çıktık, denize girdik, sarıldık, boğuştuk.Güzel bahçenizin korumasını, çocuğunuzun güzel vakit geçirmesini benden beklediniz. Sizin benden başka bir sürü tanıdığınız, arkadaşınız, işiniz, meşguliyetiniz vardı. Benimse sizden başka ne bir işim ne bir meşgalem vardı. Köpeklerin girmesi yasak olan yerlere beni götürmediğinizde sabırla bekledim eve dönmenizi. Tasmamdan tutup yanımda yürüdüğünüzde sevinçle coştu yüreğim. Hepinizi çok sevdim. Siz de beni sevdiniz, biliyorum. Şimdi gittiniz. Ben bir yol kenarındayım. Ne yapmalıyım?…………………………………………………………..Ne yapmalı sahiden?Her yaz tatilinde heyecanla alınan, yazlık keyfine keyif katan, çocuklara karne hediyesi olarak sunulan, tatil dönüşü bir ormana, yol kenarına, boş araziye terk edilen kediler ve köpekler ne yapmalı?Çoğu zaman minik bir yavru kadarken petshoplardan beğenilerek alınan, çocuğunuzun biraz eğlenmesini biraz mutlu olmasını sağlayan ve yaz dönüşü küçücük apartman dairelerinde besleyemeyeceğimize kanaat edip, işe gidiyoruz evde ona kim bakacak bahanesiyle yüz üstü bıraktığımız, terk ettiğimiz hayvanlar ne yapmalı? Nereye şikâyet etmeli bu sorumsuzca davranan insanoğlunu?Sokağa terk edilen bir ev hayvanın başına neler gelebilir?Her şeyden önce sokaktaki hayata yabancıdır. Sizin elinizle beslendiği ve karnını doyurmak için o güne dek özel bir çaba harcamadığı için aç kalır.Sokakta yaşamaya alışkın ve yemeğe ulaşmak için her türlü mücadeleyi göze almayı bilen ve bu mücadeleden başarıyla çıkan diğer hayvanlarca tartaklanır, yaralanır.Kendi başına yolarda gezmeyi, yürümeyi bilmediği için trafikte bir aracın altında kalır.Soğuğa, açlığa, yalnızlığa talimli olmadığından ve terk edildiğinin farkında olduğundan hastalanır ya da kendini kasten aç bırakarak intihar etmeye çalışır.Birileri tarafından belediyelerin barınaklarına ulaşabilirse belki karnı doyar, ama alıştığı sevgi ve şefkatten uzak kalmak onu tıpkı terk edilen bir insan gibi bunalıma ve depresyona sürükler. Ve o, tüm ömrünce kırgın bir yürekle sizin onu geri gelip alma ihtimalinize karşı ümit besler.Bakamayacağımız hayvanların sorumluluğunu almamak en güzeli elbette. Ama almışsak da o sorumluluğu sonuna kadar taşımak insanlık görevidir.

Bu anlamda hayvan hakları federasyonu güzel iki kampanya başlattı. “terk etmeyin” ve “onlar için evinizin önünde bir kap su bulundurun” projeleri dikkatimi çekti.

Güneşin içimizi yakıp kavurduğu günlerde buzdolabından soğuk suya doğru uzanırken elimiz onları da hatırlayalım, bir can kurtaralım. Ölmesinler..haydi………………..……………….