Üsküdar; paşakapısı-salacak yolu sakin, bazı yerleri pek dar, kıvrımlı dönemeçleri bol olan kimi yeri asfalt kimi yeri parke taşlarla dolu olan bir yoldu. bu yolun üzerindeki “paşakapısı ilk mektebinde” başladım ilk öğrenimime. mektep, ceza ve tevkif evi ile bitişikti. tenefüse çıktığımızda mahkumları havalandırma voltalarında görürdük arada bir..Mektebin ilk günü, annnemle bir anlaşmayapmıştık; ben ağlamayacak sınıfı asla terketmiyeğim, o da son zil çalana dek, elini kapıdaki gözetleme camından bana gösterecek, böylelikle onun orada olduğunu bilecektim.. bu böyle üçbeş gün sürdü. yokluğuna alıştım..mektep-ev arasındaki mesafe hayli uzundu. bu yolu yürümek ve bu mesafeyi katetmek gerçektenyorucu,yorucu olduğu kadar da riskliydi. bu yüzden annem komşu kızı mine’ye emanet etmişti beni. O dördüncü sınıf ben birinci.. kızcağız görevini bihakkın yapan bir kişiğe sahipti.. üstüne üstlük bir de benim bütün çocukça hayat nazlarımı çekiyordu..günlerden bir gün, annemin yersiz ve o yaşımda esbab-ı mucibesini bir türlü kestiremediğim tembihiyüzünden mine’ye rezil olmuştum.. annem mümkün mertebe mektepte tuvalete gitmememi çişimi saklamamı tembihlemişti..işte ne olduysa o gün oldu; mine herzamanki gibi okul kapısında beni bekliyordu. daha o an çok sıkştığımı, çişimin geldiğini hissettim.. kıza çaktırmamaya çalışsam da yol boyunca taşaklarıma vuran sancının yoğunluğu giderek artıyor, saklamaya çalıştığım durumum yüzünden bu yoğunluk paniğe dönüşüyordu..nihayet dayanamayıp mine’ye söyledim.. elimden tuttu koşmaya başladık.. yollar bitmiyor sanki beni kepaze etmek için daha da uzuyordu. mine her zaman yaptığı gibi bana çarpım tablosundansorular soruyor bir yandan da az kaldı… az kaldı diye telkinlerde bulunuyordu..beşkere yedi?altıkere sekiz?koş… koş… koşşşş! aa bak geldik geldik!ne geldik be ne geldik? ben bitiyorum, sanki içimde bir nehir var akacak deniz arıyor..yahu, dur şuracıkta çıkartıp yol kenarına bırakıyim gitsin diyecem.. kızın onca koşturmasına emeklerine yazık olacak..o da bu pratiği düşünmüyor, sanki suçumuza ortak olmak istemeyen onurlu bir duruş peşinde..nihayet, bizim evin çatısı göründü.. sanki ufuktan beklenen gemi sağ salim çıkagelmişti..mine kapıyı açması için anneme bağırıyor o bağırdıkça ben yerin dibine giriyordum.kız bizim kapıya kadar geldi, annem kapıda..orada öyle bir işedim ki, paspasın üstünden sızanlar merdiven boşluğuna yönelip pıtpıt aşağıyadamlamaya başladı.. annem katıla katıla gülerken..mine of ya…. of ya! diye hayıflanıyor ben ise mine’ yi bir daha görmemenin hesabını yapıyordum.dilerim yaşadığım en talihsiz olay bununla kalır..sevgili galanthus’u biraz tebessüm ettirebildiysem ne mutlu..