dün hafif’e iki adet yazı gönderdikten sonra, ofisimin büro çalışanlarına göre dizayn edilmiş sert plastikten mamul zift karası sandalyesine kaykıldım ve düşündüm:ne ayaksın olm sen mefkud?!niçin yazıyorsun?niçin hafif’e yazıyorsun?yazmasan olmaz mı?kime yazıyorsun?yazmaktaki amacın ne?kime hizmet ediyorsun?pop-alaturka bir abdal mısın?cemaat duygusu eksikliği mi seni boğan?sanal cemaatlerin o tılsımlı, müphem çekiciliği mi?sorular, sorulara tecavüz ede ede beynimde yol alıyordu.ta ki, bir “beyin fırtınası” için gelen dahili telefona kadar…sanal cemaat oluşumları; gitgide yalnızlaşan, bunalan, kaypak ilişki biçimlerinde onarılamaz yaralara maruz kalmaya aday bireylerin bir nevi kaçış adası…yaralıyız. aidiyet hissiyatı hayattaki dallarımızdan biri…futbol kulüplerinin cemaat aurasında kolektif bilinç ve davranış kalıplarını doyasıya yaşayan bireylerinyanı sıra, siyaset de bu dallardan biri cemaat kökünde… yalnız mıyım? evet. ta dibine kadar!yalnızlığımıza ilaç olsun diyedir bu sanal platformlardabik, bik, bik ve de cik, cik, cik ayrıcahede, hödö, bödö iletişim kurmalarımız…nafile bir çaba içinde nefes nefese koşturuyoruz:bitkilerin yararları (sinameki, kekik, ebegümeci neye iyi gelir), seksin bin bir türlüsü (oral seks, anal seks, sanal seks, eşcinsellik), kadim insanlık halleri (eşler arası aldatma, aşk meşk, hasret, ölüm, dirim) bitmek tükenmek bilmeyen paradoksal soru(n)lar (tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan), yönetim biçimlerinin fertler nezdindeki açmazları (faşizm, demokrasi, otokrasi, monarşi)…ne ayaksın olm sen mefkud?!* laurdaksveld… (01,45’de ayağa kalkmaya başlayan ruhumuzu, çocukluğumuzu okşayan bendik hofseth’in muhteşem saksofon cümleleri…)* eleni karaindrou’nun notalarıyım…* jan garbarek’in nefesini üflediği saksofonun içindeki havayım…* keith jarrett’dan the cure…* k. jarrett’ın country’sindeki çocuksu sevincin tam ortasında sakin sakin gezinen kontrbasın telleri benim…* mesud cemil’in nihavent semaisinde ağlıyorum mızrabı ciğerlerime dokunurken…tam buramda kanayan bir geçmiştir, için için içimi çekerek küfürle lanetler yağdırdığım bu zehirli “şimdi”…dr. jekyll and mr. hyde sendromunda büyüdük,küçüldük hepimiz…lütfen ama lütfen e la nave va’yı dinleyiniz.son sözüm olsun artık: ben buy(d)um ve buraday(d)ım.
yorumlar
Hepimiz yalnız kaldık bu dünya da haklısın.Ellerine yüreğine sağlıkKendimizi avuntu etme kaygısı bizim ki belli…Evet sen ne ayaksın ?
içten ve etkileyici bi yazı.içsel bi hesaplaşma ama dışarıyıda bağlayan..e öyle değilmidir kişi kişinin aynasıdır…ayna tuttunuz kendinize ve kendi bilincinde olan herkese;bunu amaç gütmeden…ama aynaya bakmak herkesin mi haddinee…sizi saygıyla selamlıyorum.
Önce kendime isim taktım, sonra hayali bir portre çizdim kendime, hikayemi değiştirmedim benim hikayemdi o, sevdiğim bir hikaye o yüzden onda değişiklik yapmadım. Sonra sanal arkadaşlarım oldu, onlarında garip isimleri vardı, komik isimler, gerçek adlar yoktu, yüzler yoktu.Duymak istediklerimi söylüyorlardı, egolarım tavana vuruyordu. Bilgece sözler söylüyor, bilgelik taslıyordum. Bu rolü sevmiştim. Dostluklar kuruldu, yıkılmayacak gibi gözüken… Sonra günlerim onlarsız geçmemeye başladı, hayali dostlarım ve hayali bir dünyam olmuştu. Farklı bir gezegendi burası, şimdi buraya kadar okuyup bana şizofren teşhisi koymayın sakın, o zaman tüm bu dünyadaki herkes şizofren, gerçek dünyada bulamadıklarını bu dünyada arıyorlar, gerçeklik yok oluyor, sadece harfler, kelimeler, cümleler, bazen imgeler. Hikayeleryazıyorlar, şiirler döktürüyorlar, herkes sesini duyurmaya çalışıyor. Ama artık yoruldum, sesim çıkmıyor, bağırdığımı sanıyorum ama korkunç bir düşdeymiş gibi çığlıklarımı kendim bile duymuyorum..Duyulmayan çığlıklarım, içimde birikiyor, birikiyor…Herkesin yaptığı bu değil mi zaten, görülmeye duyulmaya çalışmak, farkında değilsiniz ama ben varım, bir bireyim, sizler için savaşıyorum, sizler için üretiyorum, ne zor bir hayat yaşadım, neler geçti başımdan, bakın benim ne yeteneklerim var, diyoruz çığlık çığlığa, sessiz çığlıklar, o kadar çok ki dalgaların ve rüzgarın sesiyle duyulmayan çığlıklar..Yavaş yavaş delirmişti kimse farketmemişti……..Keşke biri onu farketseydi….
17.agustos deyince yazıyı okudum ama içim acımadı dersem yalan.deprem ve birilerinin içindekı ruhanı depremı ile örtüşünce içim acımazmı….senın yazılarını okumak zevk mefkud kardeş.sağol bu güzel yazına …içine,duygularını bize akıtışına ve isyanına…iykı senı zorluyor herşey kı bu kadar donanımını bizimle paylaşıyorsun……bu ne birikim ve ne güzel aktarış,paylaşım….sağolasın her daim var olasın.
enfes bir yazı.
nafile bir çaba ile nefes nefes koşturmuya devam….
esef, hayıf ve kadayıf…böylesi bir iç yarmışlığa, böylesi bir içbükey”hadi oğlum soy gövdeni de, göster her bokunu bakiimamcalara, halalara” moduna paralel olmayan birıskalanmışlık…düşündürücü.düşündüm de…ölsem allah güler!
yazılar senin mefkud, yorum da yaparsın kariyer debiz de okuruz…
….
mefkudu özledim.
Ben de..
Selam dünyalı!Ben Mefkud..
Hos geldin kardesim. Gözüm yollarda kalmisti. Biliyordum bir gün dönecegini. Yedigin ictigin senin olsun gerisini anlat bakalim…
ulen niko bi de uyanık geçinirsin, amma safsın ollm sen
Aynı dönemde eskiler hortluyor, hepsi bir demekGerçek mefkuda gelince, bende özledim
ne diyorsun deja, bu mefkud gerçek deil mi, ay inanmıyoruummm bunlar da mı gelicekti başımıza
daha önce okuduğum bu yazıyı uzun süre sonra tekrar okudum ve ilginç ılk okuduğumdada şimdi de aynı keyfı aldım.umarım gelecektede okuyabılecek ruhum,gozüm vaktım olur.
görünmüyor hiiç bir yorum
kop…
deja, az önce çayoma sinek düşmüştü, bu kadar olur yani
yorumlar görünüyor mu?
?
Mak bu ara sorun var hafifte, yeni yorumlar gözükmüyor, yazılara yorum yapıldığı halde son yorumlarda gözükmüyor bir tuhaflık..kop bu tevafuklar beni öldürecek birgün zaten
hafif uyku pikniğe gitti heralde, işiyle ilgilenmiyo
bugün ahmak ıslatan cinsten yağmur yağacakmış ama
mak da yorumları okumuyo
Mak sanırım yorumum kaynadı arada
mak gitti heralde deja, bana da cevap vermiyo…
Bence yorum sayısı değişmediği için kimse yazmadı sanıyor haklı olarak. Piknik yerini mi bassak ne yapsak kop
bu kadar zekâ bize zarar verecek diye korkuyorum deja…
al benden de o kadarKop sen akıl oyunlarında oynamalıydın
ben bi uçağın camlarını sileyim geliyorum
arkadaşım o ne biçim duruş geçsene sağa
Arkadaşım uyaya kaldım salım kıyıya vurdu,
arkadaşım salda salak salak sallansana!!
motoru yok, sol yapamıyom…
ayıp yahu gerçek mefkud gelsede verse ağzına düşen payı bol bol..sen de karikatürlerden medet ummaya devam et.. şöyle bir yazı yazsana endamını görelim..
arkadaşım yüzerek git, teknede birşey bırakma! Kız sahilde ağaç oldu öflüyor!!
absence, kalite farkı diyorum ben o olaya…
doğru diyorsun kop, kalite farkıda az aslında, bir sıralasak..daha ne farklar girecek araya..
kimsin sen demeye hacet yok…bıdı bıdı etmeye gerekçe çok…asıl olanı ayak üstü taklit makinalarıyla da prim vermece yok…bırakın kendi içinde erisin gitsin…olmadı aside batırıp fikrini zikri mevzusunda çalkalamak suretiyle gariplik dansında tampon bölge çapındaki piste çıkarıverir, beşikkertiği aptallığıyla evlendiriverilir.hıhhh kimdir o?ya söylesin kendisini, ya silsin edepsizliğini…
terbiyesizlik parayla pulla değil
olduğunu kim söyleme cürretinde bulundu?
onu da yaparlar, herşey mümkün…
enstantene bıdıbıdılar bu hadiseler. zırtapozun biri kendini bilmez bir züğürt sevdasıyla geçmiş karşısınız ben şuyum diyor. haddini bilsin herkes.zımmi bir bilinmezin bile kendisine saygısı vardır ve bilinmez olarak kalır.hiç bir arsızlık uzun süre kendisini sürüncemede tutamaz tutar ise elbek kendisini asacağı bir dar ağacı kurulur. sonra salya sümük idamım hükümsüzdür demesine bakılmaz bile.ayrıca kendine yetemeyen yeni yetme melet sözcülerinin yapacağı en fazla bu kadarıdır. püffff kimse uğraşmasın yakında kendisini ayıklar. başınızı ağrıtmayın. ismi lazım değil kişi devam ederse tam gaz ağrıtılır başı…
kendi olamayan kişilikler, zavallılar, abuklarsu yüzü görmemiş kokuşmuş bedenlerarısız iğneler, balıksız kılçıklar, meyvasız kabuklarkendi çalan kendi oynayan, dansözsüz göbeklerbunlar
Ne is yahu, Mefkud’un da mi sahtesi cikti? Bosuna sevinmisim. Insanlarda ne gurur ne onur kalmis. Bunu da eylence olsun diye yapmak, bir baskasinin kimligini kullanmak bence adiilik, serefsizlik, ve asagiliktir…
oku bakem ne yazıyo niko,yakında senin nikini de çalar bu, iyi koru
kop, şimdi geldim, ama sen yoksun sanırım, arıza düzelmiş mi hafifte, iyi…
burası bugün bana emanet mak,
…
nerelerdesin @mefkud?dinliyoruz bıraktığın hazine gibi öğüdü. okuyoruz yazdıklarını arada bir. burada hayat biraz bayat geçiyor. bu satırlar da hafif’ten kırık dökük işte yazıyoruz. senin gibi toparlamasını bilemiyoruz.selam ederim Dostum,
mefkud mu ?Şeytanları bol olsun..