Selam Dünya biz hedefimize ulaşmış durumdayız. İniş için düzenimizi almıştık ve yavaş yavaş iniyorduk Mars’ın yüzeyine. İçeri güzel bir koku yayıldı. Gemimizin ayakları yere deydi. Kokunun nereden geldiğini sordum mürettebata ama koku gitmişti artık. Motorları durdurduk bir 5 10 dakika Mars’a inmenin heyecanı ile yerimizden kımıldayamadan öylece camdan baktık. Güneş batmak üzereydi indiğimiz zaman. Ufuk mu,burda daha farklı ufuk Dünya’da ki gibi değil. Daha güzel diyemem ama daha farklı işte. Her neyse güneş tekrar doğunca indik aracımızdan ilk ayak izini Apdülhamit çıkartacaktı Mars’ın garip toprağında.Adım attı ve 1 sn sonra döndü arkasına baktı hepimiz ondan bir tepki bekliyoruz gelin arkamdan benzeri. O korkuyla bize baktı ve attığı adımı geri aldı. Kapıyı kapattık kasklarımızı çıkartıp Apdülhamit’e neden geri döndüğünü sorduk. Verdiği cevap bütün mürettebatı korkutacak cinstendi.Apdülhamit:”Toprağa basmama 1 cm kala bir ses duydum kulak zarlarımı yırtacaktı neredeyse,o kadar şiddetli bağırıyordu ki yapma diye dinlemedin onu ve o 1 cm yolu kat ettim. Gerçekten çok büyük bir acı hissettim bu 1 cm yolda gözümün önünden bir kuş geçti çok hızlıydı ardından bir arı sanki kuşu çiçek sanmış ve özünü almak için kovalıyor. Kuş kurtulmaya çabalıyor kaçarak. Ani manevralar ve türlü türlü hareketler ile arının yorulup peşini bırakmasını düşünüyor. Birden görüntü yok oldu ve bir kuş daha gördüm ama iriceydi daha önce hiç görmediğim türden bir kuş. Yılan vardı karşısında ve sanki bir plan içindeydiler,gözleri alev alevdi yılanın bir an beni gördüğünü sandım ama etrafı gözlüyormuş. Sonra sesleri yavaş yavaş kulaklarıma gelmeye başladı kuş yılana bir yuva ayarlıyordu kendi türündeki diğer kuşların yavrularını yemesi için. Yılan ise kuşa teşekkür ediyor bu iyiliğinin karşılıksız kalmayacağını söylüyordu. Kuş gagası ile hafifçe yılana yuvanın yerini gösterdi ve “git orada 5 tane kuş yavrusu var” onlarla karnını doyurabilirsin. Yılan bu haberi alınca hemen yuvanın yanına gidip etrafında 1 kez dolandı. Sonra içeriye girdi ve kuş yavrularını yedi. Ardından çıktı ve kendisine yuvanın yerini söyleyen kuşu arkası dönük görünce gözü döndü ya da bunu daha önceden planlamıştı belkide! sinsice yaklaştı ve tam havalanmaya hazırlanan o iri kuşu soktu. Zehiri kuşun vücuduna yayılırken yılan sadece yemek diyordu gözleriyle kuş ise yılana yalvarıyordu neden yaptın bunu sana o kadar yardım ettim gibi sözlerle. Yılan hiç bir şey demiyordu “yemek,yemek,yemek”. Kuşun gözleri kapandı ve zehir bütün vücudunda etkisini gösterdi. Yılan kuşu yedikten sonra o görüntü de kayboldu.Gözlerim bir an düzeldi ve Mars’ı gördüm sandım yine ama değil orası bir çöldü. Etrafıma bakındım kimse yok hava çok sıcak toprak adeta sıvı fazdaydı. Ayaklarımın yandığını hissettim yere baktığımda bir karınca gördüm gölgemde dinleniyor ama biraz boyu uzun sanki. Yok değilmiş kafasını kaldırmış meğer,ben biraz daha eğildim ve karıncanın bir bakteri ile konuştuğunu gördüm. Bakteri karıncaya bir deve ayarlayacaktı yemesi için.Hasta edecek,deve ölecek,karınca da ziyafete konacaktı. Karınca tamam dedi bende seni sırtımda gezdirir gittiğim yerlere götürürüm oralarda çoğalır soyunu devam ettirirsin dedi ve anlaştılar. Bakteri karıncanın sırtına bindi çölde bir deve aradılar bende arkalarından gittim. Sonunda bir deve bulduk bakteri karıncanın sırtından indi gitti devenin tırnağından tırmandı ve memelerine kadar çıktı,bir süre sonra bakteri kayboldu karınca deveyi takip etti,inanıyordu bakteri deveyi öldürebilirdi daha önce de bu işi yapmışlardı ve karıncanın bakteriye güveni tamdı.Yaklaşık 3 hafta böyle devam ettiler karınca arkada deve önde. Devenin memeleri morarmıştı,süt akıyordu yürürken ve arada durup kuma yatıyordu. 1 hafta daha gittiler böyle artık deve dayanamıyordu ve son kez kuma yattı. 2 gün sonra deve artık ölmüştü karınca hala başında bekliyordu aç gözlü bir tavrı vardı sanki bitirebileceği bir yemekmiş gibi bakıyordu deveye. Ben bunu yesem ömür boyu bir şey yemem ama çabuk yemeliyim diğerleri gelmeden diyordu içinden. Bakteri devenin memesinden çıkıp seslendi karıncaya “gel iş tamam” karınca sevinçle devenin yanına iyice sokuldu ve deveyi yemeye koyuldu yedikçe yedi yedikçe yedi fakat yerken devenin bütün iç organlarına yayılmış olan hastalıktı bakterileri de midesine indirdi. Bakteri dışarda olanları seyrediyordu. Karıncayı nasıl kandırdığını düşünüp böbürleniyordu.Karınca 2 gün falan deveyi yedi ama artık bakteriler karıncayı da etkilemiş ve karınca da hasta düşmüştü. 1 saat içinde devenin üzerinde öldü.Bakteri sevindi bu duruma ve tekrar devenin içine girdi orada çoğaldı çoğaldı ve çoğaldı gözleri o kocaman deveden başka bir şey görmüyordu artık. Bir an önce deveyi bitirmek istiyordu. Bakteriler deveyi bitirmesine yakın görüntü tekrar gitti.Gözlerim kapandı ve açıldı sanki,yine kum gördüm yine güneş,yine çöldeyim sandım ama etrafıma baktığımda ne bakteri vardı ne deve.Sonra görüntü burada oluşmaya başladı kıpırdayamadım.İki İNSAN gördüm kaptan” dedi.Bir karıncanın evet bir buğday tanesi ile bir kışı geçirebilecek olan karıncanın aç gözlü olabileceğini görmüştü ayağı Mars’ın toprağına basmasına 1 cm kala,bir yılanın hainliğini görmüştü o kulak zarlarını yırtan sesi duyarken,bir arının kendisine çiçek bulmada yardım eden kuşa nasıl saldırdığını gördü toprağa ayak basmasından önceki 1 sn de.Apdülhamit korkmuştu Hüstın toprağa ayak bastığında orasınıda bu hale getireceğimizden korkmuştu. Orasınıda dünyanın şimdiki durumuna düşüreceğimizden korkmuştu ve geri dönmemiz için yalvarıyordu.Peki Apdülhamit dedim kokunun sebebini biliyor musun?Cevap verdi:O koku biz buraya ayak basana kadar vardı ve artık asla var olmayacak.Biz geri dönüyoruz Hüstın burada kalıp çoğalmak yapılacak en kötü şey olur insanoğlu akıllanana dek…