2001 yılında cnbce kanalında kingdom diye birbirini izleyen bir yapıt ile farkında olmuştum yönetmenden. Bir hastanede sıradışı olayları sıradışı bir gerilim tarzı ile sunan yönetmen, her bölümü, giydiği smokin ile seyircilere gizemli birşeyler söyleyerek ve enteresan bir şekilde gülerek kapatıyordu. Kingdom’ ı izlerken ekranın renginin sarı hakimiyetinde (siyah beyaz değil, sarı beyaz) bir formatta çekilmesine de bir hayli şaşırmıştım.Daha sonraki yıllarda (2005) Digiturk sinema kanallarının birinde Dogville diye bir başka filme rastladım. Film bir tiyatro sahnesinde oluşturulmuş bir köy ve buraya gelen bir kadının köy halkı ile olan ilişkilerini gösteriyordu ve Nicole Kidman başroldeydi. Çok etkilenmiştim bu yönetmenin sinema dilinden. Şimdi bu benzersiz şahsiyeti tanıyalım…Lars Von Trier, 30 Nisan 1956’da Kopenhag, Danimarka’da doğdu. Nudist Yahudi bir ailenin çocuğu olarak gelişiminde ‘duygular, inanç ve zevk’ gibi özelliklere pek yer verilmeyen Trier, sonradan kendi yaptığı açıklamalara göre; genç yaşında, sinemayı, bir çok şeyi öğrenmek üzere dış dünyaya açılan bir kapı olarak gördü. Kendisine hediye edilen “Süper 8” kamera ile 11 yaşında kendi filmlerini çekmeye başladı ve lise öğrenimi boyunca bağımsız film kariyerine devam etti.Carl Theodore’den sonra Danimarka sinemasının uluslararası alanda en fazla üne sahip yönetmeni haline geldi. Kendisini farklı kılan şey ise dogma95 manifestosunu yaratması ve buna önderlik etmesi idi; bir seferinde bu manifesto ile ilgili şunu söylemişti:Filmi çektikten sonra ses ve resimle ilgili hiçbir şey yapma hakkına sahip değilsiniz. Ne değiştirebilir ne de ekleme çıkarmalar yapabilirsiniz.”Bu manifestonun etkileri yanısıra filmlerindeki tarz genellikle modern-noir ve deneysel sinema özellikleri ile ifade edilebilir. Zaman zaman erotik-dram’ a da başvurmuştur yönetmen.Krallık” (The Kingdom) adlı Danimarka yapımı film serisiyle, bir anlamda David Lynch’in “İkiz Tepeler” dizisine Avrupa saflarından cevap verdi.Filmografisi;Menthe La Bienheureuse (1979)Nocturne (1981)Liberation Pictures (1982)Images of a Relief (1982)Element of a Crime (1984)Epidemic (1987)Medea (1988)Europe (1991)The Kıngdom / Rıget (1994)Breaking The Waves (1996)The Kıngdom 2 / Rıget (1998)Los Idiotas (1998)dancer in the dark (2000)aptallar (2003)Yönetmen yapımlarını genelde üçlemeler halinde çekmektedir; ilk üçlemesi Avrupa üçlemesidir ve bu filmler:The element of crime, Epidemic, Europa (zentropa) olmuştur ve üçlemesinin sonunda zentropa adında bir film şirketi kurmuştur.İkinci üçleme; Dalgaları aşmak, aptallar ve karanlıkta dans olmuştur.Üçüncü ve son üçleme (USA Üçlemesi) :Dogville ve Manderlay olmuştur, üçlemenin son halkası olacak olan Washington ile ilgili çalışmaları şu an sürmekte olup, gösterime yakın zamanda hazırlamaya çalıştığı belirtilmiştir.Washington ile ilgili çalışmasına başlamadan önce yaptığı son filmi: Emret patronum-The boss of it all. Yönetmen Danimarka-isveç yapımı bu kara komedide Automavision çekim tekniği kullandı. Trier, bir röportajında filmdeki bilmeceyi çözecek olan ilk izleyiciye para ödülü bile vaat etmiş durumda. Hatta bundan sonra çekeceği ilk filmde bu şanslı kişi küçük bir rol de alacak.Sıradışı yönetmenin son olarak gösterime hazırlamaya çalıştığı Washington projesinden başka;çok sıradışı bir proje hakkında da şu sıralar uğraş vermektedir.Her yıl sadece 3 dakikasını avrupanın farklı yerlerinde çektiği 33 yıl sürecek olan film projesi üstünde çalışıyor. Dimension isimli bu projeye 1991 de başladı.2024 de gösterimde olması bekleniyor.
yorumlar
Kingdom nasıl bir dizidir amannnn. Hala oturup izleyebilirim. Yaşşa sen emi trier….
evet ben de izleyebilirim her an,cnbce tekrarlara çok yer veriyor ama bir türlü kingdom’ ın tekrarı verilmedi….dün gece cnbce’ de epidemic oynadı, çok güzeldi
Emiliy Watson’lı “Dalgaları Aşmak”hararetle tavsiye edilir…
evet araştırırken, emiliy watson deyince nasıl kaçırdım demiştim…kesin izlemeye çalışacağım..sağol annabella
kısa filmle uğrasan bir çok insanın hala bilmediği dogma95′ i göz ardı etmediğin(haliyle trier olduğu için etmek ayıp olurdu) için saygılarımı sunuyorum..L.F.Trier’in yanında Thomas Vinterbeg’i de unutmamak vardı.dogma95 adına. anti-hollywood tarzı bu akımda Trier’in ilk örneği idiots filmi olareak bilinir.eline sağlık,
sahinden hımmmlarını ödünç alabilirmiyim.Hııııımmmmm
insan hep işkembeden yazmamalı ama.ne biliyor da, neyin hesabına çekiyorsun onca insanın kavgasını?neredeyse muhalif adam çıkmaz coğrafyamdan demeye getirmiş kakalak kardeşimiz 🙂 ne yazdığının, ne de arayışının farkında.ha, heyecanlar tırpanlanmış, heveskâr kişiler soğutulmuş dese neyse.hani eline vesikâ veren olur da, yine yazışmalarınızı siler erketeye yatarsınız diye uzatmayalım 🙂 içinizde kalsın 🙂
Lars Von Trier gibi bir kişiliği The Kingdom’dan itibaren tanıma şanssızlığını yaşamışlığını göz önünde bulundurarak en azından bu yarı-biyografik araştırmanı takdir ediyorum. Hala keşfedememiş olanlara da bir ufuk açma ihtimaline karşı da teşekkür ediyorum. Clicia x için diyebileceğim şu ki, bu halkın gerçekliğini bilmek, bunu kavrayabilmek yine de lümpenliğin önüne geçemiyor demekki. Kendi halkının bütün eksikliklerine hakim olabilecek bir düşünce sistemine ulaşabilsen bile bu kendi halkını kötülemeni ya da küfürlemeni gerektirmez. Pol Pot‘çuluğu araştırdığım uzun seneler önce bile bu tip bir önyargıya ulaşamamıştım. Bu halkın en kısa sürede müthiş bir sisteme kavuşması için en az 35 milyon kişinin yokedilebileceğini tartışabildiğim o erken gençlik dönemlerinde bile içimde kendi halkıma küfür edebilmeyi çağrıştırabilen bir mantığa yaklaşmamıştım. Çünkü ben bu toprağı ve bu halkı sevdiğim için bu sayının yok edilmesi olasılığını tartışıyordum o ön gençlik cehaletimle. Yani belkide bu post-ütopik devrimi sadece düşünmek için düşünüyor ve tartışıyordum. Ki o zamanlar yapmam gereken sadece buydu sanırım, seçmen bile değildim, düşünce üretiyor ve tartışıyordum. Bu topraklarda yaşayan bu sevdiğim insanların, yani kendi halkımın en kısa sürede nasıl mutluluğa ulaşabileceği üzerine imkansız ve saçma sosyolojik modellemeler. Fakat dediğim gibi yine de, o zamanın bu araştıran-ilkel düşüncelerinde bile, Clicia x’in mantığına ulaşamamıştım; ki belki de benim eksikliğim, benim hala olmamışlığımdandır. Sosyal yapıları anlamayı ve ya eleştirmeyi fast food beyinli Kuzey Amerikelı’lar gibi algılamamanın farkına varabilen bir düşünebilen kitlenin özlemindeyim ve sanırım sayım çok az. Bu azlıkla bile tanışamadan ölüp gitmekten çekiniyorum.
makaleci ellerine sağlık TATLI bir yazı olmuş, bir solukda okudum (ne demekse bir solukda okumak):)))
mak, bu yazıyı tutmakla kalmayıp,şahsım ve konsey üyeleri adına, osmanlı soyundan gelen büyük paşa dedemden intikal eden mührü de altına basıyorum.
lars von trier kardeşimizin deha diye nitelendirilen özelliğinin ve entellektüel birikiminin yönetmeni yüceltmekten ziyade tarafımdan yıprattığına inanılmaktadır. kendisi konuyu darbeli matkap tekniği ile beynimize kazımakla o kadar meşgul olur ki filmin kopuklaşmasına neden olur. benim nazarımda asıl sinema filmi konuşma olmadan da kendini izlettiren film olduğundan olsa gerek bu adamın konuşmalarla insanı yorup güzelim filmden koparmasından bana gına gelmiştir. dogville’deki tadı Manderlay’da bulamamamın temel nedeni repliklerin ve mesaj kaygısının almış yürümüş estetiği ve filmin yapısını bozmuş olmasıdır belki de.yine de bir ‘dancer in the dark’ın yüreklerimizde taht kurmuş olmasına engel olamamıştır bu adamın garip çekim teknikleri. Hüngür hüngür ağlamış filmin ardından birkaç hafta sürekli I have seen it all dinlemek suretiyle tüm çevremi kusturmuşumdur.bir de unutmadan bu adamcağızın trajiklik düşkünlüğünün depresifliğinin göstergesi olduğunu an itibarı ile film çekmeyi bırakmış ve depresyonun derin kovuklarında uykuya yatmış olmasından net bir şekilde çıkarabiliriz.işte bu da ağlamak isteyenlere benden;i’ve seen it all, i have seen the trees,i’ve seen the willow leaves dancing in the breezei’ve seen a friend killed by his best friend,and lives that were over before they were spent.i’ve seen what i was – i know what i’ll bei’ve seen it all – there is no more to see!you haven’t seen elephants, kings or peru!i’m happy to say i had better to dowhat about china? have you seen the great wall?all walls are great, if the roof doesn’t fall!and the man you will marry?the home you will share?to be honest, i really don’t care…you’ve never been to niagara falls?i have seen water, its water, that’s all…the eiffel tower, the empire state?my pulse was as high on my very first date!your grandson’s hand as he plays with your hair?to be honest, i really don’t care…i’ve seen it all, i’ve seen the darki’ve seen the brightness in one little spark.i’ve seen what i chose and i’ve seen what i need,and that is enough, to want more would be greed.i’ve seen what i was and i know what i’ll bei’ve seen it all – there is no more to see!you’ve seen it all and all you have seenyou can always review on your own little screenthe light and the dark, the big and the smalljust keep in mind – you need no more at allyou’ve seen what you were and know what you’ll beyou’ve seen it all – there is no more to see!
haberküp,hmmm bence de:)cliax,ben de dr. helmer’ ı çok seviyordum…dosyalarını sürekli düşüren, hemişre ve doktorlar tarafından dalga geçilen, toplantıya geç kalsa da gelmesi beklenmeden söze başlanan, ama hakikatlı biri….dediğin gibi kendimize biraz realist yaklaşımlar sunan bir yapım var mı? yapılmadı mı? hiç emin değilim ama her ülke bunu yapabilmeli bence de…benbey sağol:)idealands çok sağol, maalesef dediğin gibi bu özel şahsiyetle kingdom ile tanıştım, olsun arayı kapatırım…:)aggali,kop,çok sağolun :))manson,ne yapacaksın, adam nev-i şahsına münhasır….depresyon makalelerini ben de okudum ama ilgilenmek istemedim, gözümde çok büyütmüştüm zira kendilerini:))paylaşımın için de ayrıca sağol, çok hüzünlenme:)
xerre,evey dogma95′ i araştırırken bu isme rastladıma ama ben daha çok trier’ in bu manifestodan nasıl etkilendiğini nakletmek istedim,çok teşekkürler:)
clicia x,yine derin konular…:)
Europa’da çok farklıdır. Senaryosunu yazdığı Dear Wendy de muhakkak izlenmeli. Sinema’nın öteki yüzüdür sayın abimiz severiz.
Clicia x, güldüm… Yorumumu tekrar okursan tamamiyle kendimi eleştirdiğimi, cahil olduğumu bile söylediğimi görebilirsin… 35 milyon insanı kesmeyi düşünmediğimi, bu gibi olasılıkları düşünmeyi düşündüğümü söylüyordum. Bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını da çok sevdiğimi açıkça söylüyorum. Ama demek ki tahmin ettiğim gibi lümpen zihniyete böyle cümleler kurmamalı. Kullanma kılavuzlarını hiç okumayan insanlarız ama kullanma kılavuzları üretmeye devam ediyoruz. Cidden güldüm. Ya da latin kökencesiyle dekoder.
nihilanth;dear wendy…izleyeceğim, evet aynen öyle resmen öteki yüzü:)))shadowy ve idealands;sizlere çok teşekkür ederim, aynı görüşte olmamız beni ferahlattı, bazı durumlarda serinkanlı olmak gerekiyor özellikle hafifte:)böyle güzel bir sinemacıyı, sinemaseverlerle paylaşmak çok keyifli:)
zez,ayrıca sana da teşekkürler:))
zevkle okudugum bir blog yapmissin mak..ben bu adami herzaman baskaldiran ve yaratici buldum iffet yemini etmesi ve sinemaya bakis acisi tamamen kendine has bir yönetmen, kamerayi cok iyi kullanir…altin oranlari renk dengeleri cok iyidir…sinemaya senaryo kurgu ve hareketten cok yasam gerceginin izdüsümü gibi sanki belgelemek gibi bakar…belgeselciliktir aslinda onun icinden gecen…amerikan sinemasina karsi iyi bir durusu vardir…amerikan sinemasi…ile avrupa sinemasi hic bir zaman ayni cizgide yürümez….aynen mutfak gibidir…yani avrupada bir yeme icme kültürü ve onun üstüne yaratilmis bir bakis acisi vardir….amerikada hersey hamburger mantigiyla sunulmus…..yapayyy ve eklemedir….ilk amerikan klasiklerinden ve birkac büyük yönetmenin disinda senaryosunda komplo teorileri ve politik anlatim olmayan…icinde dünya güclerinin ve medyasinin hakimiyetine ezikligi olmayan cok az filme raslariz o yönetmenlerde ya fransiz yada italyan ekolünden kanindan gelir…..dolayisiyla.. avrupa sinemasi gercekler amerikan sinemasi utopyalar anlatir…ikisini ayni potada sunamayiz….lars da ben avrupaliyim….demeyi bilen saglam karakterli bir adam…kendini amerikan sinemasina ezdirmiyor …ve böylede gider…sert ilklimin sert ve gercekci yönetmeni. birazda deli :-))) (karanlikta dans)
60 larda ki ekol Arthur Penn- Stanley Kubrick- Sam Peckinpah- Robert Altman- Dennis Hopper gibi sinemacılar filmlerinde şiddet, militarizm ve amerikacilik temalarini yerleşik sınırların dışında ele aldılar…… öte yandan kalıplaşmış Hollywood anlatımının dışında teknikler ve üsluplar kullandılar. 70 lerde, Francis Ford Coppola, Paul Schrader, Martin Scorsese, George Lucas ve Steven Spielberg’in gösterişli çalışmalan aldı. Bu filmlerin bir bölümü, toplumsal sorunlar karşısında ailenin konumunu vurgular ve yeni bir ahlak anlayışı ararken, bir bölümü de klasik serüven, gerilim ve bilimkurgu öykülerini son derece gelişmiş görsel efektlerle perdeye getirdi. Bu filmler Hoollywood mucizesini yartti…80 lere gelindiginde avrupadaki cogu yönetmen kendi gerceklerini unutup, bu büyünün gücüne kapilip avrupayi terk ettiler…bu gün cogunluk amerikali olmustur orda yasamaktadir… hoollywoooddd sinemanin Mekkesi dir bu büyük bir gercek..fakat sinemanin özüde ögretiside kaliplarida ,olusumuda,avrupanin ve oturmus kült` ünün üzerinde yükselir.Lars, teslim olmuyor lars h.woodun büyüsüne uzaktan gülümsüyor….”Dimension” filmi icin arada” karanlikta dans” etsede….……tehlikeyi biliyor ..özgünlügünün ve atesinin elinden alinacagini biliyor…Tamam, boynuz kulagi gecmistir…Amerikan sinema sanatini her türlü teknikle ve görsel mucizeyle desteklemistir…ama avrupa sinemasi gercekten cekirdekteki özü korur anlatir….amerikan sinemasi artik sitrateji savaslari yapiyor…..
hastayısız kendisinin ama bu aralar psikolojik rahatsızlıklardan dolayı tımarhanede olduğunu kimse bilmiyor sanırım, ve ayrıca daha bir sürü harika filmi var onlara da yer verilmemiş kalbimi kırdınız bi lars hayranı olarak benim =)
zez,Direk yazı ile ilgili yorum yaptığın için,Saygın için,tatlı ve kibar üslubun için,konuyla ilgili inanılmaz bilgine rağmen mütevazi üslubun için,insan olduğun için,LARS VON TRIER’ in ne demek istediğini gerçekten anlama çabasında ve objektif bir şekilde sinemaya bakış sunduğun için,Avrupa ve Amerika sinemalarının arasındaki farkı pratik bir şekilde fast food gibi bir kara mizah ile anlatabildiğin için…çok teşekkür ederim…Şöyle bir uğramıştım blog’ uma…en son yorumun senin yorumun olduğunu görünce çok sevindim,çok sağol…
berkalp,depresyon tedavisi gördüğünü okudum, ama şu an hala nuthouse gibi bir yerde olduğunu bilmiyordum…filmografisinde birçok film var evet ama,ben daha çok uluslararası platformdakileri yazmaya gayret ettim,çok başarılı haklısın:)
🙂 Makaleci,… Ne kadar iyimsersin, daha fazlasını olabilirsin… Lütfen ama lütfen bu keskin söylemlerle Clicia x’i dışlama… Birbirimizi anlayabileceğimizi düşünebildiğimiz için hafif’teyiz. Sen de, Clicia x’de… Ve ben de… Öyle bir yere gelinmiş ki, yönetmen üzerine konuşamamışız bile; sırf saçmalık… Seninle ve Clicia x’le müthiş anlaşabiliriz, ya da anlaşmaya çalışabilriz en azından. Ne sen o kadar katı ol, ne de o bu kadar kapalı düşünceli. Azız işte, bu kadarız. Biz de ortak nokta yakalama olasılığını gözardı edersek cidden vazgeçelim hayattan, Türkiye’den, yaşamaktan. Sadece fikir üretiyoruz. Ki Avrupa medeniyetlerinde bu 300 sene önce bizden daha rahat yapılmış. 300 sene sonradan geliyoruz zaten, fikir üretme çabalarını bile düzgün yapamazsak ne halkımızı anlayabiliriz, ne katliam yapabiliriz(!), ne de bu yönetmeni tanımaya ve ya tanıdıysak bile paylaşmaya çalışabiliriz. Her üçümüze de söylüyorum: bu olmamalı. Olmasa daha iyi. Kazanmak kaybetmekten daha iyi değil mi her olasılıkta. 😐
İdealands,Mayıs ayından beri buradayım, hiçbir arkadaşım alınmasın, sizin ki gibi bir rica etme üslubuna ve açıklayacı bir ifadeye hemen hemen ilk kez rastladım. Çok teşekkür ederim.Avrupa medeniyetlerinin 300 yıldır kök salabilmesinin en güzel ve en büyük sebebinin düşünce özgürlüğü ve bunu ifade edebildikleri mecraların bolluğu olduğunu ben de kabul ediyorum;ve lütfen tüm yorumlarıma dikkat edin; bir adet bile hakaret edici bir sözcük bile yok… Ama bahis konusu olan arkadaşımız gerzek, hatta bu ülkede ancak böyle gerzekleri gördüğü gibi bir insanı çok rencide edici kelimeler kullanmıştır…Fikirlerini hakaret etmeden anlatma yetisine sahip olduğu gün tüm dünya sinemalarını kendisi ile konuşmak isterim. Dolayısı ile şu an bu söz konusu değil…Yurt dışının büyüsü ve ötekileşmesinin arkasından ce e yapar gibi’ siz Türkler…..’ deyip tekrar saklanılan egoların tatmin edildiği bir mecra değil ki burası… Hafif çok harika bir yer, ama hakaretle olmaz,en azından bana hakaretle birşey izah edilemez…Lars von Trier’ i tartışmak ve bilmediklerimizi, yeni bilgileri paylaşmak o kadar isteğim ki, araya giren bu mesajlar canımı oldukça sıkıyor….O yüzden gelin biz paylaşımımıza devam edelim,beni Türk gerizekalılarından biri olarak gösterenleri de Allah’ a havale ettim,İdealands,son olarak bir düşünün lütfen,bir blog sahibi ( beğenirsiniz, beğenmezsiniz)lütfen deyip kibarca burada yorum yazmayınız diyor,ve söz konusu kişi işin bu gurur kısmıyla bile ilgilenmeyip,sözüm ona, yönetmen hakkında konuşup,kendince kendi dünyasını yaşamaya devam edebiliyor….müsaadenizle ben bu duruma kızamam bile ,gülüyorum:)neyse,dediğim gibi paylaşımımız devam etsin lütfen:)
illerin hanı,saatoniki,eskrigemi,untouchable zen,benbeyçok teşekkür ederim sizlere:)
Bütün yorumları okumadım. Çünkü lüzumsuz.Cliciax, bak ben seninle defteri çok önceden kapatmıştım. Kırılmıştım falan filan… Sonra baktım bu sitede bir çok kişiden daha dürüst olduğunu düşündüm bir ara. Ama sen her yorumunda bu düşüncemi alt üst ettin. Makaleci şimdiye kadar bu sitede kimseyle en ufak bir tartışma bile yaşamamış, herkesin çok çok sevdiği benim de çok sevdiğim ve değer verdiğim biri. Makarnacı fılan gibi tanımlamalar da gerçekten seni kötü duruma düşürüyor. Yapma bunu… Sakin ol, birilerine sataşıp kalplerini kırmadan önce 4-5 defa düşün… Bu hepimizin yapabildiği birşey değil. Ama sen bunu tek bir kişiye yapmıyorsun bütün hafif üyelerine yapıyorsun. Bunu yapmamanı tavsiye ederim. Dikkat ediyorumö makaleci sana yaptığı ilk yorumlarında gayet saygılı davranmaya çalışmış. Sen de uzatma istersen. Yorum yapılmasını istemiyorsa da yapma sana da saygı duyalım.
sugur,bu yazıda ilk kez gördüğüm yorumcu arkadaşlar oldu, ne kadar güzel, demek ki kırk yılda bir yorum yapanların bile dikkatini çeken bir blog olmuş değil mi?ben bu iyi niyetle konuyu konuşalım, tartışalım derken bu seviyesizlik çok kötü hakkaten…bu arada sugur,ben bir anneyim ,bebeğim yeni konuşmaya başladı ve öyle komik şeyler söylüyor ki, evde gülmekten yerlere yatıyoruz:)))ama inan makarnacı’ dan daha yaratıcı şeyler buluyor bizimkisi:)))
bana da şuursuzcan diyenler olmustu:)mak yaa senin bebisi cok merak ediyorum:D
merak etme tanıştırırım sizi bir gün:)
aklima geldi…bir keresinde zulceyle cossack’in bir yazisinda geyige sardirdik gidiyoruz. ama ne geyik yani… sonra cossack geldi bu ne uleynnnnn gibi kizdi bize. ben de yorumlarimi silip özür diledim. sonucta eger gercekten rahatsiz edici birsey varsa, yazinin sahibi istemiyorsa (ama cidden rahatsiz edici seyler yazmis olmam lazim) silerim ben yorumlarimi. bir daha da yazmam.
clicia sana da killik filan demislerdi. sen buna cok mu gülmüstün mizah anlayisindan dolayi?
clicia x ben bu sitede bir cok kisinin bazi huylarini kabullendim. Benim de cok fevri tavirlarim var. Onlar da beni kabullendiler sanirim böyle. Ben seni de kabullenmistim. Ama sen kisileri tanimadan yargilama hakkini kendinde buluyorsun. Herkes buna göz yumamaz. Ben artik kendime yapilanlara göz yumuyorum. Neden? Cünkü biktim, yoruldum… Makaleci su ana kadar kimseyle tartismadigi icin senin yorumlarini görünce sasirmistir muhtemelen. Benim anlamadigim kimse makaleciye satasmazken, mak da kimsenin etlisine sütlüsüne karismazken neden israrla teshisler koyup hakaret savuruyorsun. Iste ben bunu yapma diyorum. Kimse gülünc veya cocukca degil. Herkes kendini savunmaya calisiyor dogal olarak. Eger sen buna cocukluk, gülünc diyorsan senin bu saldirilarinda cocuk ve gülünctür. Ben tartismanin icine girip yine simsekleri daha öncede yaptigim gibi üzerime cekmek istemiyorum. Makaleciye yapilanlar cabuk unutulur gider ama benim hakkimda küfürlerle hakaretlerler, alaylarla tonla yazi, yorum yazarlar. O yüzden cekiliyorum rica ederim sen de cekil uzamasin.
şeker,düzgünlüğün ve yaşının üstündeki olgunluk için teşekkürler…teşhis koyma rahatsızlığını da öğrenip yazacağım ben de o kadar, fazla uğraşmayacağım yani:)
yakana yapisan yok hafife gelip ortaligi darma duman eden sensin. burada kimsenin senin yakanin meraklisi oldugunu sanmiyorum. sen hafifin yakasina yapismis olmayasin
trieri çok seviyorum. dalgaları aşmak çok güzel bir filmdi. üzülürek belirteyim, söylediğiniz dizi filmi izlemedim. en kısa zamanda izlemeye çalışacağım.sevgilerle
suskunluk,çok teşekkür ediyorum,hakikaten çok güzel bir yapıt kingdom…sevgiler
Tanrım… Söylediğim her şeyi unutmaya hazırım… İyilik meleği, uzlaştırıcı insan olmak istemedim, fakat bu oldu sizin sayenizde. Demek ki bu topraklarda uzlaşmak imkansız. Demek ki bu uzlaşma imkansızlığı bizi yordu boş yere… Ortadoğulu olmayı kabullenmemek neden (!); olabilir, neden olmasın, neden bu ciddi bir olasılık olmasın… Kabullensin bu halk ve ben, ve ben gideyim… Ve fakat buralarda biryerlerde olayım, belki yorum yaparım benim gibilere, belki onlar görürler.
aman yarebbim
aynen öyle razielzaynen…
bende son derece normal görünen bir hafif.org yazısında neden bu kadar yorum var diyordum.bir kere 40 yorumu geçen bir yazıda tartışma olmasın yaww.
ozguryavuz,çok üzgünüm…insanlar çok gaddarca kırıcı oluyor,benim yorum arttırıcı bir özelliğim yok :)sadece neyse….
yaşasın:)artık bu blog’ da güneş var,çok şükür:)
makalecim, özelini açar mısın?
genemi c-l x yorumlarini sildi…???? inan cl-x icin bir yorum yapmis bir yerde altina imzami atiyorum.yahu bu kadar olur..bazi seylerde birlikte savunduk..bazi seylerde tartistik…sonra bi bakiyorsun hatun yorumlarini almis gitmis….e eeee olurmu bu böyle..yazma o halde yorum..büyük saygisizlik .
results…şimdi geldim, yeni okudum:)zez,kızma ona sen:) ben istedim yorumlarını al git diye, tüm küfürler gitti:))
Egonu kurbaga gibi sisirme makarnaci, ben yazilarimi istedigim zaman giyotinlerim, sen ya da baskasi bana mudahele edemez. Burada katlettigin yazilarim Det Danske Filminstitut thread’ine tasindi. Akli basinda insnalar okusunlar diye. Gerci orada da pesimi birakmadi bu dengesiz.
clicia x,hakaretlerini de silmisin ama…:)) istediğim buydu zaten, çok sağolll
yazilarima hakaret diyecek kadar iftiracisin. “Basortusu yuzunden TCni mahkemeye vermek kendi ulkeni kotulemektir” yazisini kaldirmam icin basimin etini yedin, bu kadar obsesif sekilde baski yapacak kadar ne ilgin var bu hain administrasyonla, satilmis insan? Ne yazik ki senin gibi psikopat kadinlarin eline kalmis yeni Turk nesli.
hayır asla öyle değil:))bana ettiğin hakaretleri ne çabuk unuttun,bende saklı onlar…ileri gidersen çıkartırım,artık kendi yazına git bakayım sen..herkes kuyrukta bekliyor sinema tartışmak için senle:)
ayrıca;istemiyorum clicica x,anlamıyormusun başörtüsü muhabbeti benim yazımda…git başka ilgili yerlerde yaz bunu,öyle çok blog var,bu niye zoruna gidiyor
ayrıca;istemiyorum clicica x,anlamıyormusun başörtüsü muhabbeti benim yazımda…git başka ilgili yerlerde yaz bunu,öyle çok blog var,bu niye zoruna gidiyor
bir yere gitmiyoruz, burasi internet. senin gibi korkak hukumet yardakcilarinin tehditini mi ciddiye alacagim? benimle dalasma, pilli moderasyona seni sikayet ettigimi de aklindna cikarma.
cumhuriyet mitinglerine gidemediğim için (ufak çocukla zor) orada pankart açamadığım ve bağıramadığım için, tv başında ağlayan Atatürk aşığı, şu an ülkeye neler olacak diye kara kara düşünen birine yukarıdaki yorum hiç olmadı…şimdiye kadar ciddiyetsiz laf atışması yapıyorduk,ama beni ilk kez üzdün:((ben o anlayış değilim clicia x,ama ben cidden sadece bu blog’ a bunları konuşmayalım demiştim, ciddiydim, konudan kaçmaya çalışmadım, seninle aslında aynı şeyi bile düşünüyoruz, ama ben burada yazmayalım dedim,hepsi bu…lütfen,biraz anlamaya çalışırmısın bu son söylediklerimi…
mumyalarin savunucusu olup da neden von Trier seyrediyorsun acaba? von Trier masalci oldugu icin mi? yoksa fundamentalist agabeylerin bunu seyret bak bu bize uyar dedigi icin mi? sen seyrettigin seyi anliyor musun acaba, icine fikirlerini sindirebiliyor musun; basortusunu sen ve senin gibilerin cumhuriyet’i yikmak icin bir silah olarak hic cekinmeden kullandigi bu devirde, senin gibi acizlerden mi korkacagim, lafimi sakinacagim? guldurme beni.
anladın mı?
senin uzulmen hic umurumda degil. isin ciddiyetini de pilli.org adminine tasimamdan biliyoruz, biraz once de tehdit ediyordun. nasil bir yanar doner hava bu?konusurum, konusursun, engel olamam, olmamalisin. ben o baglantiyi goruyorsam kendime sansur koymadan soylemeliyim. bu yuzden de sana veya kimseye hesap vermek zorunda degilim. baskalarinin fikirleriyle yasamayi ogrenmelisiniz.
yöneticilere şikayet etmen ile ilgili değilim:))onlar benim hakaret etmediğimi biliyorlar:))şu an yine et, fark etmez:)))alnım açık benim..yanar döner değilim,cumhuriyet aşığıyım beni bu konuda yanlış anladıysan üzüldüm dedim, hakaretlerin konusunda değil…böyle bir cumhuriyet sevdalısına gösterilen yanlış anlama üzdü sadece…artık sana ne diyeceğim ben ya
avrupa 3lemesini yakın zamanda verdi cnbce 3ünüde izleyip hayran kaldım.
evet capone:)ben bu yazıya ilk hazırlamaya başladığımda fragmanları veriyordu, ne tesadüf demiştim…gerçekten çok değişik bir tarzı var, hayranlık duyuyorum
AntichristUstanın en son filmi ve,bu yıl cannes’ da bu filmle en iyi kadın oyuncu ödülü de aldılar…Cannes Film Festivali’nin en çok tartışılan filmi olan Antichrist (Deccal) ise baş rolündeki Charlotte Gainsbourg’a, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getirdi.
Bilgi için teşekkürlerElmaselmas yüzükelmas kolyeelmas gerdanlık
bilgi için teşekkürlerbalon süslemeleribalon süslemebalon süslemesibaloncuuçan balon